Ne demişti, Behçet Necatigil, iki gündür yazıyoruz..
"Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz,
Yahut vaktiniz olmadı!."
Aslında yeri de geldi, bu tatil gününde.. Gene de tatil, bu günlerde çalışan ve hayatımızı kolaylaştıranlar için tatil en azından.
O zaman önce Necatigil'in daha önce belki de okumaya vaktinizin olmadığı "Sevgilerde" adını taşıyan dizelerinin tümünü okumaya ne dersiniz? Hem de sevmeye ve sevilmeye en çok muhtaç olduğumuz bu günlerde..
"Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı.
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı.
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı.
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek.
Yılların telâşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi.
Gizli bahçenizde
Açan çiçekler vardı,
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vakit olmadı."
İşte şimdi kitaplarla baş başa kalmak için zaman bol..
Moral bozan medya, umutları yok etmek için devam eden sosyal medyayla uğraşma yerine, işte kitap okumaya bol vakit..
Ve bugün benden iki tavsiye var, bugün..
Belki açık kitapçılarda bulamazsınız ama, internetten arayabilirsiniz, adlarını ve yazarlarını yazarak..
***
"Yeryüzü Misafiri" olmayı bilmek..
Gazeteci, şair, yazar ve de dostum, SABAH'ın eski Antalya ve Ege Büro Şefi Ünal Ersözlü; son yıllarda üst üste yayımladığı kitaplar ile şaşırtmaya devam ediyor.
Onuncu kitabı "Yeryüzü Misafiri"de çıktı..
Birbirine bağlı, düşündüren, 99 denemeden oluşan kitabında Ünal, insanı kendini sorgulamaya davet ediyor.
Derinlikli bir 'yaşam rehberi' yazmış, adeta.
Ersözlü, insana 'insanın bu dünyadaki anlam arayışını' yeniden hatırlatıp, okurlarını bir yüzleşme serüvenine ortak ediyor.
Girişteki Şeyh Galib'in şu dizelerine dikkat..
"Hoşça bak zatına kim zübde- i ademsin sen.
Merdüm-i dide-i ekvan olan ademsin sen."
(Kendine iyi bak, ki alemin özü sensin./ Sen, varlığın gözbebeği olan insansın.)
Aslında 'âlemin özü olan insanın' hayatta 'kendini bilmekle neler yapabileceğine' dair yazmış, Ünal..
Okurlarına,
"Ey insan! Misafirsin. Kıymetini bil zamanının, her şeyin. Çok sev, âşık ol; öğren okumayı kâinat kitabını."
diye sesleniyor.
İlginç kapağını da Kutlukhan Perker usta çizmiş.
'Dört Gün Buda Üç Gün Zorba'nın ardından; geçen yıl 'Tanrı'nın Yaşam Kılavuzu'adlı kitabıyla ruhumuzu zenginleştiren ve bizi gölgemiz gibi takip eden kaderimizle ilişkimizi güzelleştirmeye davet eden Ersözlü, bu kez yeryüzünde bir misafir olan insanı, kendi içine dönmeye çağırıyor.
İnsan, hayatın gelip geçiciliğinde bir mana bulmak, hem de bu yeryüzü misafirliğini, en dolu şekilde yaşamak için ne yapmalı?
İşte Ersözlü, bu sorunun 'somut yanıtını' arıyor. Tarihten farklı filozofların, sufilerin, sanatçıların ve bilgelerin anlatılarından aldığı rüzgârı; insanın yaşamını daha iyi yapma çabası için kullanıyor.
Yalın bir dille kaleme alınan kitabın final cümleleri, sanki herşeyi özetliyor gibi:
"Belki de asırlar öncesinin büyük sufisi, filozof İbn Arabi'nin; 'Her şeyi birden görmek ve her şeyden biri görmek' anlayışında, insanın gerçekle yüzleşmesi, kendini bilme hal vardır. Kendini bilen, kendini tanır; kendini tanıyan da, kendi olur çünkü"
Sevgili dostum Ünal Ersözlü, edebiyat serüveninde ödüller almış bir isim.
Şair Ersözlü, "Okyanusların Not Defteri" adlı ilk kitabıyla 1990 Akademi Kitabevi Şiir Başarı Ödülü'nü, "Gidiyorum Adım Unutuluş Olsun Diye" adlı kitabıyla 1998 Behçet Aysan Şiir Ödülü'nü, "Kapıyı Çalıyorum" adlı eseriyle de 2011 Yunus Nadi Şiir Ödülü'nü almıştı. Son şiir kitabı ise 'Sarmaşk' adını taşıyordu.
Kitap adı.. Yeryüzü Misafiri
Karakarga Yayınevi.
www.destekdukkan.com
***
Kadıköy Maarif Koleji vardı bir zamanlar...
Ünal Özüak
Kitap
Olmaz böyle şey yoksa rüya mı? dedirten cinsten bir bütünsel anlatım. Kadiköy'ün kronolojik tarihini nehir anlatı kıvamında yazmış bu kez Arif Atılgan.. Semtin gelmişini, geçmişini, ve dahi gelebileceğini ince ince resimlerle bezeyerek, kitabının sayfalarına aktarmış.
Mimarın "Evvel Zaman İçinde Yeldeğirmeni" kitabının özgün kalitesini, kendi yaşanmışlıklarımı da katarak geçenlerde anlatmıştım. Bu kez yeni kitabı "KADİKÖY'DE ZAMAN"'ın imza gününe gittim ve tanıştım Arif beyle. "Ben mi Yeldeğirmeni'nin, Yeldeğirmeni mi Benim hafızam karıştırıyorum bazen.." diyor ki çok haklı. Arif bey Yeldeğirmeni'nin ete kemiğe bürünmüş hali adeta. Bey'den öte türünün tekne kazıntısı bir eski İstanbul beyefendisi... Dibine kadar Kadıköylü.
Bu bahane ile birazdan anlatacağım bizim Kadiköy Maarif Kolejli Profesör Ömer Sadullah gibi çakma değil... Orda doğmuş büyümüş hali hazırda orda yaşayan mukim Kadıköy vatandaşı.... Okursanız Kadıköy zamanlarınıza gark olacaksınız. Arif bey üzerinden yalan dünyaya sitem etmek için iki haso, biri çeyrek Kadıköy Maarifli ben, Bülent Hatipoğlu ve Ömer Sadullah gittik imza gününe.
Sitemimiz ve gönül koymamız, kitapta hunharca yıkılan Karmelit rahibelerine ait manastır iken Kadıköy Maarif Koleji yapılan tarihi binasından bahsetmemesi.. Çünkü ben yanarım yanarım.. Kadıköy Maarif Koleji'min ufak bir onarımla kullanılabilecek tarihi binasının yıkılışına seyirci kalışıma yanarım. Hani ayrıcalıklı olma hali varsa şayet o da Kadıköy Maarif Kolejli olmaktır.
1955 yılında, Türkiye'nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD ile yakınlaşması ve NATO'ya girmesi sonrası, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından ortaya konan Maarif Kolejleri projesiyle; Türkiye'nin tüm dünyaya eğitim alanında kendi tavrını koyması amaçlandı.
Bu proje ile dil bilen, değerlerine bağlı yurtsever yetişkin insan gücü oluşturulması; bazı yabancı ülkelere ait ya da onlarca desteklenen okullara karşı Anadolu'nun her köşesinden başarılı gençlere ve ekonomik gücü olmayanlara fırsat eşitliği sağlanarak devlet tarafından ücretsiz eğitim verildi.
İlk yıllarda sadece erkek yatılı okulu iken, 1965 eğitim yılından başlanarak kız ve erkek gündüzlü öğrenciler de alınır oldu. 58 yıldır eğitim veren Kadıköy Anadolu Lisesi, bugün sadece Kadıköy'ün değil Türkiye'nin okuludur; Türkiye'nin her yerinden öğrencileri ve mezunları ile bir Türkiye mozaiğidir.
1975 yılında manastırdan devşirilmiş canım bina yıkıldı yerine ucubeler yapıldı. Eş zamanlı olarak Kadıköy Maarif Koleji adı Kadıköy Anadolu Lisesi'ne çevrildi. Ama zarfa değil mazrufa bakınız. Okulun cehaletle uzlaşmaz insan yetiştirme kapasitesi hiç değişmedi.
Bizim 46- 64 arası, rock n roll'un altın yıllarında doğan Baby boomer/ Bebek patlaması kuşağından bugünkü "Z" kuşağına sirayet eden bir "kolay kabullenmezlik, başeğmezlik" var ki tadından yenmez.
Maarifli ruhu tuz ruhu değil sizin anlayacağınız.
Kitap adı.. Kadıköy'de Zaman
K İletişim
www.kadikoylife.com
***
PAZAR NEŞESİ
Adam bara girdi, tabureye oturdu. Barmen'e "Bir viski" dedi.
Barmen, koydu, uzattı. Adam bardağı bir dikişte içti. Elini iç cebine soktu. Cüzdanını çıkardı. İçine baktı. Barmene döndü.. "Bir viski daha" dedi.
Barmen uzattı. Adam bir dikişte içti. Sonra tekrar cüzdanını çıkardı baktı.. ve "Bir viski daha" dedi..
Bu, dört defa tekrar edince barmen meraklandı..
"Her dikişten sonra neden cüzdanına bakıyorsun, ahbap?."
Adam güldü..
"Cüzdanımda karımın resmi var. Çıkarıp ona bakıyorum. Güzel görünmeye başlayınca kalkıp eve gidiyorum."
***
LATİN SÖZLERİ
"Dum anima est, spes est."
"Yaşıyorsam, ümidim de var!
Cicero