Dün Mehmet Barlas ve Melih Altınok Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik toplumsal desteğin son dönemde yine artış gösterdiğini anlatan yazılar yazdılar. Her ikisinde de çok önemli tespitler var. Beni de bu konuyu daha derinlemesine düşünmeye sevk ettiler.
Ülkede muhalefetin büyük oranda gerçeklikle bağının zayıfladığını konuşuyoruz. Muhalefet liderlerinin "düşman" Erdoğan imgesi üzerinden yarattıkları korku ve nefret ikliminin yaygınlık kazandığını biliyoruz. Her gün saçma sapan iddiaların etrafa yayıldığına şahitlik ediyoruz.
Daha beteri muhalif seçmenin bir kapalı devreye hapsedildiğini düşünüyoruz. Bu da algının gerçeklere kapalı olduğu fikrini yaratıyor. Belli yayın organlarında planlı ve sürekli üretilen bir algının muhalif seçmeni esir aldığı doğru.
Ancak bu yalan dünyayı profesyonel olarak üretenleri bir kenara bırakın. Kör nefrete teslim olanları da kenara ayırın. Bu kapalı devreniniçinde bile birçok insan hala Türkiye'deErdoğan'ın yönetim becerisine güveniyor. Oy verdikleri muhalif partininalternatif olduğuna inanmıyor. Ancak muhtemelen birçok kimse bunu kendine bile itiraf etmekte güçlük çekiyor. Fakat kriz zamanlarında durum farklı. En azılı muhalifler bile Erdoğan'ın açıklama yapmasını bekliyor. Erdoğan iki gün açıklama yapmayınca endişeye kapılıyor.
Dediğim gibi umutsuz vakaları bir kenara bırakacak olursanız, artık bu yalan ve algı siyasetimuhalif seçmen için bile inandırıcılığınıyitiriyor. Öylesinezorladılar ki, bir yerde kırılmasıgerekiyor. Kapalı devreye ve nefret söylemine öylesine güveniyorlar ki, vatandaşı ahmak yerine koymaktan çekinmiyorlar.
Yok artık diyeceğiniz yalanları ardı ardına sıralıyorlar. Hatta bu tür işlerde uzmanlaşmışve kirlenmekten, yalan söylemektenutanmayan siyasetçi ve gazeteciler üretildi. Bazı gazeteciler yalan olduğunu bile bile bir tweet atıp, ortalığı karıştırıp ertesi gün siliyor. Bazı siyasetçiler yalan olduğu hemen ortaya çıkacak açıklamalar yapmaktan çekinmiyor. Hangi isimleri kast ettiğimi çok iyi biliyorsunuz. Bu bile şu söylediğimin ne kadar doğru olduğunun göstergesidir. Kadrolu yalan üretimmerkezleri korkunç bir dünya yaratıyor.
Ama dediğim gibi bu işin bir sınırı var. Nefret doğası gereği insanı en çok yoran duygulardan biridir. Nefret dalgası oluşturup bunun üzerine yelken açmanın da bir sınırı var. İnsanlar günün sonunda gelecek kaygısına sahiptir ve bu geleceği en iyi kimin inşa ettiğine bakar.
Belki de bu yüzden Erdoğan'a olan destek artış gösteriyor. AK Parti şayet bu konuyudaha ciddi bir biçimde ele alıp doğrudüzgün bir iletişimle toplumsal gerçeklerigünahlarıyla ve sevaplarıyla yenideninşa edebilirse hem kendisi hem de ülkekazançlı çıkar. Sadece seçim kazanmakiçin değil geleceğin Türkiye'sini ortakbir vizyon etrafında birleştirebilmek içinöncelikle yalanlar dünyasını ifşa etmek,sonra da toplumsal gerçekliği inşa etmekgerek.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.