23 Haziran seçimlerinde iki ittifakın adayları kozlarını yeniden paylaşacak. İttifaklar arası oy geçişinin zor olduğu düşünülürse ikisinin de ilk hedefi önceki oyunu almak. Ve sandığa gitmeyen 1.7 milyon seçmeni kendisine oy vermeye yönlendirmek. İlk işaretlere bakılırsa Yıldırım ve İmamoğlu arasında bu defa söz dalaşı ve polemik de eksik kalmayacak. Bu kıyasıya yarışta şimdiden iki ittifakın destekçileri de arzı endam etmeye başladı.
PKK ve FETÖ'nün Cumhur İttifakı karşısında konumlandığı biliniyor.
Batı basını da her gün CHP adayı lehine Türkiye'de demokrasiyi desteklemek adına Erdoğan karşıtı yorumlara yer veriyor. Bu ezber, bildik yorumların genel kamuoyunda etkili olacağını sanmıyorum. Ancak bu karalama kampanyasının yatırımcılara, işadamlarına ve ekonomiye yönelik bir çalışmanın parçası olduğunu da gözden kaçırmamalıyız. İstanbul seçimlerinin sonucunu katılım oranının belirleyeceği ortada. Yüzde 84 olan katılımı kendi adayı lehine artırmak seçim kampanyasının ana stratejisini oluşturuyor.
Kampanyalar hem tabanı tutmalı hem de katılımı artıracak bir kıvamda olmalı. İşte bu yüzden en merak edilen husus kampanyaların ana çerçeveleri ve birbiriyle etkileşimi olacak. Etkileşim diyorum...
CHP adayının AK Parti tarafından kullanılan söylem ve taktikleri ne kadar ısrarla kullandığını 31 Mart'ta görmüştük. 23 Haziran'da da karşı tarafın dilini kullanabilme kısmen tercih edilecek gibi görünüyor. "Her şey güzel olacak" ile "dahagüzel olacak" nazireleri buna bir örnek.
İki ittifakın ülkenin geleceğini "güzel"yapmakta yarışması tam da demokratikmücadelenin gereği. Seçmenle Küçük Hikaye İletişimiPartiler, 31 Mart seçimlerinden alınanderslerle seçim stratejilerini belirleyecek.
Pozitif dil, vaatler, lider-aday dengesi ve seçmene mikro planda ulaşma yöntemleri seçimin sonucunu belirleyecek. 40 günlük yoğun bir tempoda karşı tarafın argümanlarına etkili cevapları uygun mecralarda seslendirmek de önemli. 31 Mart seçimlerinde Cumhur İttifakı beka meselesi ve hizmetler üzerinden gitmişti.
Türkiye'nin mücadelesini ve başarılarını birlikte anlatmıştı. Millet İttifakı ise kucaklamaya dayalı bir söylemi gündem yapmıştı. Herhangi bir projeyi konuşmaktansa "radikal sevgi" gösterilerinde bulunmayı seçmişti. Kendi tabanının tepkisini kontrol altına almıştı. CHP, adayını seçmenle kurduğu küçük hikayelerle öne çıkarmıştı. 23 Haziran seçimleri İstanbul ölçekli olsa da yine büyük hikaye ve küçük hikayelerin sentezine dayanacak gibi görünüyor. Terörle mücadelenin devam ettiği ve şehitlerimizin olduğu bir dönemde Türkiye'nin nasıl bir meydan okumayla yüzleştiği konusu ister istemez konuşulur.
Millet İttifakı ise YSK'nın İstanbul seçimlerinin iptalini "demokrasi-diktatörlük" tartışmasına bağladı.
Kılıçdaroğlu'nun "milli iradeye darbe yapıldı" söylemi bu yaklaşımın son örneği.
Ancak büyük hikaye ile küçük hikaye dengesinde ağırlığın ikincisinden yana olacağını düşünüyorum. Seçmenle sahici bir küçük hikayesinin olması AK Parti ve lideri Erdoğan'ı Türkiye siyasetinde ayrıştıran en önemli husus. Yine seçmenle yüz yüze temas Refah Partisi döneminden beri biliniyor.
Yıldırım da küçük hikayelerin insanı, tevazusuyla sempati uyandıran bir siyasetçi.
Demem o ki, İstanbul'da iki aday seçmenle kurduğu küçük iletişim hikayeleri üzerinden kıyasıya yarışacak. Yapma taktikler dökülecek, sahici olan kazanacak.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.