Çanakkale Zaferi'nin 100 yıl dönümünü kutluyoruz MİLLET olarak.
Çünkü bu öylesine büyük bir destan ki kelimelerle anlatmak yetmez.
Gazeteniz Takvim, dün birinci sayfasının tamamını tek bir fotoğrafa ayırdı.
Ayaklarında postalları olmayan askerler....
Kimi 12, kimi, 13, kimi 14 yaşında çocuk...
Onlar için postal üretecek bir fabrika yok...
Sırtlarında mavzerler gururla ölüme gidiyorlar...
Müthiş bir fotoğraftı.
O fotoğrafa gözlerim yaşardı.
Ve haber7. com'da dün müthiş bir haber daha vardı.
Çanakkale Savaşı'nı yaşadığımız tam 100 yıl önce sahne alan bir başka konu aktarılıyor o haberde.
İngiltere'ye 11 milyon altın karşılığında iki savaş gemisi siparişi veriyoruz.
Ancak o dönemde müthiş bir ekonomik sıkıntı var.
Savaş gemilerinin parasını ödemeye gücümüz yok.
Halk ve özellikle kadınlarımız ayağa kalkıyor. "Biz öderiz parasını" diyor.
Evlenme çağındaki genç kızlarımız, Avrupa'dan gelen yabancılara ve İstanbul'daki azınlıklara çeyizlerini satıyor.
Bakıyorlar para yetmiyor.
Hepsi sıraya girip saçlarını kökünden kestiriyor.
Çünkü o yıllarda Avrupa'da peruk üretebilmek için saça talep çok fazla.
Ve ödenen ücret de çok yüksek.
Evet binlerce genç kızımız iki savaş gemisinin parasını ödeyebilmek için başlarında bir tek saç teli bırakmıyor.
Peruk için saç toplayanların önünde kuyruk oluşturuyor.
Çocuklarımız kumbaralarla paralar topluyor.
Ama gelin görün ki, saçımızı satarak parasını ödediğimiz o iki savaş gemisi kahpe İngilizler tarafından verilmiyor.
Çanakkale'de aydınlarımızı, gençlerimizi, çocuklarımızı şehit verdiğimiz o savaşta İngilizlere ve müstemleke askerlerine boğazı dar ediyoruz.
Onları denize gömüyoruz.
İngilizci ve Almancı ittihatçılar birbirine giriyor bu topraklarda.
Birinci dünya savaşında "Almanların mı yoksa İngilizlerin mi yanında savaşalım" diye.
Zorla bu ülkeyi Almanların yanında savaşa sokuyorlar.
Almanlar kaybedince bizi de mağlup ilan ediyorlar.
İngiliz savaş gemileri tek mermi atmadan destan yazdığımız o Çanakkale boğazını geçip İstanbul'u işgal ediyor.
Lozan'da masaya oturduğumuzda bize "11 milyon altın ödediğiniz savaş gemilerini de unutun" diyorlar.
11 milyon metrekare topraktan 1 milyon metrekarenin altına düşüyoruz.
Şehitlerimizi defnettiğimiz toprakları da veriyoruz...
Savaş gemisi alabilmek uğuruna kestiğimiz SAÇIMIZIN TELLERİ'ni de...
Evet bu ülke küllerinden ve saçının tellerinden tekrar doğdu.
Ancak tam 100 yıldır, Osmanlı'yı yıkanlar bu topraklarda aklımızı aldı, tek mermi atmadan işgal ettiği BOĞAZ'dan yönetti ülkemizi.
Bunu bize hiç hissettirmeden hem de...
Medya gücü ve algı operasyonları ile uyutulan bir toplum haline getirildik.
Boğazdaki yalılar genişledi, Anadolu küçüldü.
Büyümek isteyen, İngiliz asıllı kulüplerin yanına yaklaşamadı.
Devlet yıllarca hortumlandı, batık bankalara çalıştı.
Ülke krizlere sokuldu...
Birkaç aile devletten istediğini aldı.
Ortaya çıkan tüm açıklar için saçını kestiren genç kızların torunlarına koşuldu.
Açıklar onların cebinden kapatıldı.
Gözle göremeyeceğimiz bir sistem kurdular bu ülkede.
Gün geldi devran döndü.
Birileri sisteme başkaldırdı. "HALK" dedi, "MİLLET" dedi...
Artık oynanan tüm oyunların perde arkasını okuyabiliyoruz.
Tezgahların ardındaki kirli elleri görebiliyoruz.
Biz yaşlandık ama...
Gençlerimiz saçları eskisinden daha GÜR geliyor.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.