Darbe...
Adı, ürkütücü
Nedenleri, düşündürücü.
Yaşattıkları ise...
Yaşattıklarına bütünüyle bir isim bulmak güç.
Çünkü sonu bazen acı, bazen hüzün, bazen ise ölüm...
İyi bir yanı yok yani...
Darbe derken, milletin iradesine pranga vurmaktan öte bir olgudan bahsediyoruz.
1960 mesela...
Neler getirdi?
Hiç...
Neler götürdü?
Çok.
Düşünebiliyor musunuz? Henüz 40 yıllık bir cumhuriyet rejiminde çok partili sistem ile gerçek demokrasiye yeni adım atan, muasır medeniyet ülküsünü devlet politikası haline getiren bir ülkede, halkın büyük teveccühü ile tek başına iktidara gelmiş bir hükumetin Başbakanı ve Bakanları darağacında idam edildi.
1980 farksız mıydı?
Bu kez bir Başbakan asılmadı evet.
Ama demokrasinin olmazsa olmazı olan siyasi partiler kapatıldı, siyasetçiler hapsedilip yasaklandı, "Bir sağdan bir soldan" diye dalga geçercesine onlarca kişi idam edildi.
Ne adına?
?...
28 Şubat 1997 darbesi var bir de.
Adına "Postmodern Darbe" dediler.
Yeni nesil darbe yani. Tanksız, tüfeksiz...
"Bin yıl sürecek" dediler..
İkna odaları kurdular.
Binlerce gencin eğitim hakkını elinden aldılar.
İnsanları işinden mesleğinden memuriyetinden ettiler.
Milyonlarca kişinin hayatını zindan ettiler...
Kimin adına? Kimden aldıkları yetkiyle?
Sorsak cevapları malum.
Hangi ideolojide hangi medeniyet düşüncesinde milletin egemenliğine darbe vurma yetkisi var?
Milletin iradesine, özgürlüğüne, inancına, eğitimine …
Kaç darbe kaç muhtıra yaşadı bu millet.
Hangisinin ardından ne kazandı?
Aksine her bir darbe 20-30 yıl hatta 50 yıl geriye götürdü.
Yerle yeksan ettiler adeta tüm kazanımları.
Sözde bu devletin koruyucu bekçileriydiler ama devleti harab ettiler.
Tekrar soralım kimin adına diye?
Hiçbir darbe yok ki işin içinde ya da ardında NATO, Batı veya ABD olmasın.
Bizim çocukları! hiç eksik kalmadı bu ülkede.
Tıpkı 2016 da olduğu gibi..
15 Temmuz'da...
...
"Ortaçağ karanlığı"
Şimdi bir ayrıntıya daha değinmek gerekiyor.
"Ortaçağ karanlığına sürükleme uğraşı"
Her darbenin öncesinde sonrasında mazeret olarak sunulan izaha muhtaç bir cümleyi.
Hatta bugün de..
Şeriat, Hilafet bahaneleriyle sokakları karıştırma niyetinde olanların ilk kullandığı cümle.
Sahi Ortaçağ kimin için karanlıktı peki?
BATI için.
Bizim içinse aydınlığın tohumlarının atıldığı çağ.
476'da Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla başlayan ve 1453'te Doğru Roma İmparatorluğu'nun yıkılmasıyla da sona eren bir dönemden bahsediyor.
Merkezi güçlerin hakimiyetlerinin sona erip, feodalitenin hüküm sürdüğü, adalet sisteminin olmadığı, toplumsal karışıklıkların arttığı, ticaretin durma noktasına geldiği dönem…
O yüzden de "Avrupa'nın Karanlık Çağı" deniliyor. Latincesi "Medium Aevum".
Peki dünyanın geri kalanı için neydi.
İslam medeniyeti için bu çağ en aydınlık dönemiydi diyebiliriz.
Hz. Muhammed(SAV)'in dünyayı teşrifleri
İslamiyet'in doğuşu…
Müslümanların doğudan batıya varan egemenliği,
Müslüman alimlerin gerek ilimde, gerek bilimde gerekse sanatta en yüksek seviyesine erişmesi bu dönemdedir.
600 sene dünyada hüküm sürecek Osmanlı Devleti bu dönemde kuruldu.
Barbar Avrupa'yı titremeye bu dönemde başladı
Daha doğuya gidelim.
Hint coğrafyasına, Çin'e...
Kâğıttan matbaaya, baruttan saate kadar pek çok icat bu dönemde keşfedilmiş…
Müslüman Kurtuba olmasaydı çıkabilir miydi mesela batı aydınlığa?
Ziya Paşa'nın da dediği gibi
"Ger Endülüs olmasa ziyâdâr,
Kim Avrupa'yı ederdi bidâr"
(Eğer Endülüs ışık saçmasaydı, Avrupa'yı bilgisizlik uykusundan kim uyandırırdı?)
...
Velhasıl Orta Çağ, bütün Dünya için "karanlık" bir dönem değildi!
Batının, Avrupalıların, Romalıların karanlığıydı.
Şimdi bunu dillendirerek millete darbe yapanları ya da darbe yapma niyetinde olanları bir daha inceleyelim.
İçimizdeki Roma sevdalılarını, Batı kuklalarını...