Karaim ve Kapani Yahudilerinin Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunda çok önemli rolleri olduğunu söylüyordu. Moldova kökenli Refik Koraltan, Polonya kökenli Fatin Rüştü, Kurtuluş Savaşı'nın Galip Hoca'sı Celal Bayar, soyadını Tuna üzerindeki köprüden alan Fuat Köprülü ve hatta Adnan Menderes'in Karaimlerden olduğunu dile getiriyordu.
Hocaya göre, işbu Karaimler ile Kapaniler Türkiye Cumhuriyeti'ni birlikte kurmuşlar ama sonradan devleti Kapaniler ele geçirmişlerdi.
Karaimler 46'da "Yeter artık" diyerek, devletten haklarına düşen payı almak için harekete geçmişler ve 50'de seçime girip kazanmışlardı. Lakin, Kapaniler onlara ancak 60'a kadar tahammül edebilmişler; 27 Mayıs 60 darbesiyle alaşağı edip feci şekilde cezalandırmışlardı.
Malumunuz, her iki grup da Müslümanlığı kabul ettiklerinden ötürü Sabetayist (amiyane tabirle, "dönme") tesmiye ediliyorlardı.
Bunları kim mi anlatıyor?
Geçtiğimiz cuma günü aramızdan ayrılan (Allah rahmet eylesin) Prof. Mikail Bayram.
Merhum Hocamızı, Mevlâna Celaleddin Rumi hakkındaki çok tartışılan sıra dışı görüşleri veya Anadolu Ahiliğinin kurucusu Ahi Evren ile fıkralarıyla meşhur Nasrettin Hoca'nın aynı kişi olduğuna (Ki bu çalışmasını Halil İnalcık bile referans göstermiş, sitayişle bahsetmiştir) dair araştırmaları üzerinden değil de, Yahudi grupları arasındaki mezkûr çatışma üzerinden anmamın bir nedeni var.
O da şudur:
Mikail Bayram yakın tarihin en çalkantılı dönemindeki belirleyici kapışmanın söz konusu iki Yahudi grup arasında cereyan ettiğini söylerken, kendisiyle büsbütün farklı dünya görüşüne sahip Prof. Yalçın Küçük de (mealen) Türkiye'deki kavganın Müslümanlar ile "ehli küffar" arasında değil, Yahudiler ile Hristiyanlar arasında geçtiğini dile getirmişti.
Yani...
Türkiye'deki travma "Cami ile Kilisearasında beynamaz kalmak" değil,"Kilise ile Havra sarasında beynamazkalmaktan" ibaretti.
Peki İlber Ortaylı'mız ne diyor?
Masonların "Hristiyan dünyanın,Siyonistlerin aleti bir örgüt olarak"gösterilmesini eleştirdiği geçen günkü yazısında,Türklerin saçmalamadan tartışmayıbile Masonlardan öğrendiğini dercetmiş.
Bizim Nihat Genç de verip veriştirmiş ve "Atatürk'ün mason localarını kapatıpkovduğundan da tek laf etmiyor!" demiş.
Tek laf etmez. Hoş, laf etse de, Atatürk'ün Mason localarını neden kapattığına dair hiçbir şey söylemeden lafın belini kırardı. Mesela, kuvvetle muhtemel şöyle lakırdılar ederdi: "Efendim o konutartışmalıdır bir kere. Atatürk'ünMasonluğa Elnekave tarafından davetedildiğini bilmeden, 35'te mason localarıkapatıldı demekle olmaz bu işler. Recep Peker Meclis'te okumuş kararı,ama Mahmut Esat Bey şey yapmış. Öyle Falih Rıfkı'nın şahitliğiyle olmaz. Ona bakarsanız Atatürk sonra daKonvan heyetini kabul etmiştir. Lisanbilmeden bunları anlayamazsınız..."
Demem o ki, İlber Ortaylı tarihçiliği netamelisorular karşısında ortopediktir; ortamınagöre cevap verir. Yahut lafı dolaştırır amahiç cevap vermez.
Halbuki aynı sorular Mikail Bayram hocaya sorulsaydı "dan" diye cevap verirdi. Kim ne der hesap etmez, bildiğini söylerdi.
Zaten bundan sebep onca müktesebatına ve bilimsel araştırmalarına rağmen rahmetli sınırlı çevrelerde bilinirken, İlber Ortaylı pop şarkıcılardan daha çok biliniyor!
Kitaplarından ve konuşmalarından bildiğim merhum Prof. Mikail Bayram hocayla Konya'da aynı zamanda yayımcısı olan Çizgi Kitabevi'nde tanışmış hasbıhal etmiştik.
Son derece mütevazı, hoş sohbet ve hayranlık uyandıracak denli vukufiyet sahibiydi
Rahmet olsun.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.