Bekliyor ve umut ediyorlardı ki Rusya Lideri Putin, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a soğuk davransın. Ukrayna'nın Neo-Nazi Taburu elebaşlarını Zelenski'ye teslim ettin; Mavi Akım doğalgaz hattına insansız hava araçlarıyla saldırı düzenleyen Ukrayna'ya İHA/SİHA satıyorsun; NATO'nun Rusya'ya karşı genişletilme projesi çerçevesinde İsveç'in NATO üyeliğine alınmasına karşı çıkmaktan da vazgeçtin desin...
Madem öyle işte böyle desin.
Yani, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı görüşme öncesinde biraz bekletsin veya ne bileyim, Fransa Cumhurbaşkanı Macron'a yaptığı gibi uçtan uca kocaman bir masa etrafında görüşsün. Mümkünse somurtsun, hiç güler yüz göstermesin.
Arzu ve beklentileri böyleydi.
Doğrusunu isterseniz, Putin'in danışmanlarından Dugin'in açıklamasına muttali olunca ben de biraz endişe etmiştim.
Zira, Rus siyaset bilimci bir hafta evvel, "Erdoğan, Moskova ile müzakerelerin kendi tekelinde olduğunu ve artık ne isterse yapabileceğini, hatta Putin ile yapılan anlaşmayı ihlal ederek Azak'taki toplu katliamcıları serbest bırakabileceğini düşünerek hata yaptı... Erdoğan bu hatanın bedelini ödeyecek..."
Şükür ki şükür ne Batılıların beklentileri gerçekleşti ne de benim endişelenmeme gerek kaldı. Putin beklentilerin aksine Soçi'deki buluşmalarında Erdoğan'ı çok sıcak karşılamakla kalmadı, tatil davetinde bile bulundu.
Uzun lafın kısası, Batılılar umduklarını bulamadılar.
Dahası, Batı'ya rağmen Erdoğan'ın Putin'le kurduğu "denge politikasında" en ufak bir değişiklik olmaması nedeniyle hayal kırıklığı yaşadılar.
İki lider, Rusya ile Türkiye arasındaki ilişkileri sınırlandırmak şöyle dursun, nükleer enerji işbirliğini genişletmekten söz ettiler.
"Batılı dostlarımızın" haliyle canları felaket sıkıldı.
Ekonomisini yıkıma uğratarak Rusya'yı diz çökertme politikalarına Erdoğan'ın Ukrayna savaşından itibaren katılmadığını dile getirdiler.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arabulucu fonksiyonu icra eden liderliğini gündüz gözüyle inkâr etmediler elbette.
Lakin, Rusya ile ilişkisini sürdüren tek NATO ülkesi olmaklığımıza vurgu yaparak da adeta aba altından sopa gösterdiler.
Ne derlerse desinler, Türkiye-Rusya ilişkisi her iki ülke için hayati önemi haizdir.
İki liderin tavrı da bu hakikati ziyadesiyle fehmettiklerinin göstergesidir.
Üçüncü dünya savaşının söz konusu edildiği şu kritik dönemde tüm dünyayı makuliyete ve hakkaniyete çağıran Erdoğan'ın varlığı gerçekten de "dünya barışı" için büyük bir şanstır. Ayrıca, tahıl koridoru konusunda gösterdiği çaba sonucunda Afrika'daki açların da yegâne şansı olmuştur.
Gelgelelim, Sayın Erdoğan'ın da çok büyük bir şanssızlığı var: Ana muhalefet partisi CHP ve lideri.
Sen kalk tüm dünyanın ilgiyle izlediği Soçi görüşmesinden alnının akıyla çık ama yurda dönüşte (bir soru üzerine) Kılıçdaroğlu'na maruz kal.
Millet İttifakı'ndaki ortağı Akşener'in bile "Aday olmasını engelleyemediğim için milletimden özür dilerim..." dediği Kılıçdaroğlu'nun Erdoğan'a oy veren seçmeni suçlamasına cevap vermek zorunda kaldı ya onu diyorum.
Şanssızlık değilse nedir bu?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.