Seçimden önce "Yaşam tarzımız tehlikede. Erdoğan ve AKP tekrar kazanırsa şeriatı getirecekler! Flörtü yasaklayacak, kadınları örtecekler! Dahası 1 erkek 4 kadınla evlenebilecek..." yollu lakırdılar ediyorlardı.
Ne oldu peki?
Korku içinde şeriatı beklerlerken,
Speed Dating geldi.
Amerika ve
İngiltere'de popüler olan Speed Dating denilen "hızlı flört" densizliği en sonunda İstanbul'da da görüldü ya onu diyorum.
Geçenlerde haberlerde yer almıştı hani... Bir lokasyonda (genellikle barda) bulunan çiftlerden, kadınlar sabit kalmak şartıyla 4 dakikada bir erkekler yer değiştiriyor. Bir zamanlar
Mehmet Ali Erbil'in "Değiştir" yarışması gibi. Bir farkla ki, şarkı değil partner değiştiriyorsun. Bir de "Değiştir" komutu yerine 4 dakikada bir yönetici zili çalıyor. Böylece 1 saatte 15 kadınla flört edebiliyorsun. Süre 4 dakikayla sınırlı olduğu için sözgelimi
Cemal Süreya'dan "Keşke yalnız bunun için sevseydim seni" gibi revnaklı sözlerle vakit tüketmeyecek, direkt mevzuya gireceksin...
İstanbul'da bu kepazeliğin arzı endam ettiği bir mekân geçen gün kapatıldı.
İşin ilginç yanı, Batı'daki her melanete acentelik yapmayı marifet sanan güruhtan itiraz eden olmadı.
Halbuki, bunu fırsata çevirip, "AKP şeriatı getirecek dememiş miydik, bakın işte nasta yeri yok diye Speed Dating etkinliğimizi yasakladılar..." diyebilirlerdi.
Sanırım "Eşcinsel evliliğe henüz bizim toplumumuz hazır değil..." diyen
İBB Başkanları gibi düşünmüşlerdir.
***
Nasıl ki korku içinde şeriatı beklerlerken Speed Dating geldi, "nas ekonomisini" beklerlerken de
ortodoks ekonomi geldi.
Acayip sevindirik oldular. Hatta, en iflah olmaz muhalifler bile "Mehmet Şimşek'e yardımcı olalım..." çağrıları yaptılar.
Davutoğlu ve
Babacan'ı destekleyen eski AKP'liler de havalara uçtular.
Akılları sıra ihtiyatı da elden bırakmadılar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan illaki müdahale edermiş!
Erdoğan'ın göreve getirdiklerini Erdoğan'dan koruyan bu sivri akıllılar bir yandan objektif, rasyonel, bilimsel buldukları yeni ekonomik yönetimi göklere çıkartırken, bir yandan da zam ve vergileri yerden yere vuruyorlar. Zam ve vergiye sıra gelince rasyonelliği bırakıp, direkt
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı hedef alıyorlar.
Merkez Bankası Başkanı Gaye Hanım'ın enflasyon güncellemesini de çok gerçekçi bulmuşlar.
İçlerinden bir Allah kulu çıkıp da (İlhan Döğüş'ün dediği gibi) talebi baskılayan onca vergi, faiz artışına ve kredi kısıtlamalarına rağmen enflasyon nasıl iki kat fazla çıkıyor diye sormadı.
Ortodoks ekonomiye adeta biat etmişler.
Ne ki o çok güvendikleri
Babacan (ki Kılıçdaroğlu bile başkan seçildiği takdirde ekonomi yönetimini ona teslim edeceğini açıklamıştı) işin ekonomiyle bitmediğini dile getirmişti: "Hükümet Nobel ödüllü 10 iktisatçıyı ekonominin başına koysun, düzeltemezler..."
Demek ki mesele iktisatla, iktisatçıyla bitmiyor.
***
Ortodoks ekonominin pirlerinden
Prof. Daron Acemoğlu da ekonomimiz için çözüm önerileri arasında,
Osman Kavala gibi mahkûmları serbest bırakmayı saymıştı.
Babacangillere göre Kopenhag kriterlerinden Kürt sorununa, İstanbul Sözleşmesi'nden Alevi sorununa, LGBT'den Kıbrıs'a kadar bir yığın meseleyi çözmek için yola koyulmadan ekonomi düzelmez.
Bunların yolundan giderseniz an gelir, Karadeniz'de
Rusya'ya karşı harekete geçmeden de ekonomi düzelmez.
O vakit "Biz Kopenhag kriterlerini yerine getirmiştik!" deseniz de fayda etmez.
Kaldı ki, ABD 2003'te Irak'ı işgal etmek için hazırlıklarını tamamladığı dönemde ekonomiden sorumlu devlet bakanı olarak "Irak'a ilk bomba düştüğünde 8.5 milyar dolar hesaba geçecek..." diyerek ellerini ovuşturan kafa bunu zaten demez.