SALİH TUNA

Bu nasıl patolojidir?

Bol ödüllü "Green Book" (Yeşil Rehber) filminin siyahi kahramanı, piyano konserleri verdiği beyazların lokantasında bile yiyip içemez.
Siyahilere yasaktır çünkü.
Bir başka gerçek hayattan alınan ödüllü filmde (Hidden Figures) anlatılan ırk ayrımcılığı çok daha korkunçtur.
O kadar ki, NASA'ya yardım eden 3 dâhi siyahi kadına beyazların tuvaletini kullanmak bile yasaktır.
Lafın burasında, ehli vicdan sahibi herkesin aklına ister istemez şu soru düşer:
SSCB ile giriştiği uzay yarışını kazanmak için kendilerine yardım eden ABD vatandaşı siyahi kadınlara bunu yapan bir ülke, sıradan siyahilere neler yapmaz?
Bunu da yine gerçek hayattan alınan "12 Years a Slave" (12 Yıllık Esaret) adlı filmde kanımız donarak, nefesimiz kesilerek izlemiştik değil mi?
Hatta, "Bir insan bir başka insana bunu nasıl yapar?" diye sormaktan kendimizi alamamış, "Siyahileri insan yerine koymayacak kadar ötekileştirerek..." cevabından başka da bir şey bulamamıştık.
Soru şudur: Narsisizmle malul "ötekileştirme" hastalıkları nihayete erdi mi?
Hayır. Sadece hedef değiştirdi.
Hiç bitseydi ilaç ambargosu yüzünden yüz binlerce Iraklı çocuğun ölümünü seyrederler miydi?

***

Ötekileştirme öyle bir patolojidir ki, siyahilerin haklarını savunma iddiasında olan birçok ABD yapımı filmde bile alttan alta sırıtır.
Mesela, filmin kahramanlarından beyaz adam, nedense, hep siyahi adamın hakkını tayin ve teslim etme makamındadır.
Takdir eden, şefkat gösteren beyaz adamdır.
Öyle ustalıkla yedirilir ki bu, kimsecikler beyaz adamın "üstenci" yaklaşımını fark etmez.
Şaşacaksınız ama söyleyeyim:
Beyaz adamların siyahilerin haklarını savunmasını, kimi erkeklerin kadın haklarını savunmasına benzetirim.
Bu tip erkeklerin nezdinde kadınlar, her daim savunulması gereken varlıklardır. Lütfetme hakkını hep kendilerinde görürler.
Sahtekârlık diz boyudur. Elleri başka konuşur, dilleri başka.
Suret-i haktan görünürler fakat kadına şiddette diğer zontalardan aşağı kalmazlar.

***

Sorsanız yurdum erillerinin çoğu, kadın hakları savunusunda kendini "şampiyon" görür.
Mesela, politik popülizm ve oportünizm deyince akla gelenlerden CHP'nin İBB Başkanı da bunlardandır.
Lakin, CHP'nin İstanbul İl Başkanı için gündüz gözüyle şunu diyebilmiş: "Canan Kaftancıoğlu erkek olsaydı onunla başka türlü konuşurdum..."
Nedir bu şimdi?
Bir lütuf mu, centilmenlik gösterisi mi yoksa pespaye bir maçoluk mu?
Hayır yani, Canan Hanım'a keyif bağışlamasaydı nasıl konuşacaktı? Yani, kadın olması Canan Hanım'ı nasıl bir tehlikeden korumuş?
Sahi başka türlü konuşmak nedir?
Afet döneminde kayağa gittiğini hatırlatan İBB Meclis üyesine "Kayak takımları (...) girsin" dediği rivayet edilmişti. Başka türlü konuşmak böyle bir şey mi?
Peki, Canan Hanım da "İmamoğlu adam olsaydı başka türlü cevap verirdim..." dese ne yapacak?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.