Şişli Belediye Başkanlığı döneminde Mustafa Sarıgül, CHP'li sosyolojinin gözünde adeta efsaneleşmişti.
Her görüşten, her sınıftan, her meşrepten yurdum insanıyla kolaylıkla irtibat kuruyor, hemen herkese dokunuyordu.
Efsane zamanla İstanbul'a sığmaz oldu; dağa taşa "Çare Sarıgül" yazıldı.
Çok geçmeden de İstanbul sermayesi başta olmak üzere günümüz muhalefetini konsolide eden bilumum güçler, MustafaSarıgül-Kemal Kılıçdaroğlu buluşmasının lansman çalışmasına başladı.
Unutmuş olamazsınız: Günlerce bu buluşma konuşulmuştu. Hatta bunların anlı şanlı bir profesörü vardı; birinin Mustafa'sını, diğerinin Kemal'iyle yan yana getirip, "Mucizevi bir buluşma bu: Bakın bakın Mustafa Kemal oldular, geliyorlar!.." diye kaptırıp gitmişti.
Ama sonuç itibarıyla olmamış, bu buluşmadan iktidar çıkmamıştı.
Olmadığı gibi Sarıgül adeta medeni ölü haline getirildi. Hazret tek başına 7'li Masa gibiydi. Sabah namazında bilmem hangi camide yaşlı amcalarla sohbet ediyor, akşamları da endişeli laikçilerimizin gönlünü hoş ediyordu.
Evet, tek başına 7'li Masa gibiydi ama bir farkla:
Geçen gün yaptığı açıklamada, "Dünyanın her yanında yaşattığı acılar ortadayken ABD'nin dünyaya insan hakları karnesi vermesi düpedüz yüzsüzlüktür. Dünya barışı için bir numaralı tehdit ABD'dir..." dedi.
Oysa 7'li Masa'nın hiçbir aktörü böyle bir şey söyleyemez. Zaten ABD BaşkanıBiden'ın açıkça desteğini kazananlardan da böyle bir çıkış yapmaları beklenmez.
Sarıgül'ü nasıl ki medeni ölü haline getirdiler, "Bir gülüşüne öldükleri" Muharremİnce'ye de aynı tarifeyi uygulamak istediler.
Önce gökyüzüne çıkartıp sonra yere çaldılar.
Bunların hesaplarına göre unutulacak, yok olup gidecekti. Fakat İnce çetin ceviz çıktı. İtibarsızlaştırma faaliyetlerine rağmen direndi ve bugün tek başına voltran oluşturabilecek seviyeye ulaştı. CHP İttifakı'nın algı operatörleri de panik içinde aynı retoriğe sarıldılar.
Neymiş efendim, İnce oyları bölüyormuş, dahası Saray'ın adamıymış!
İşin garibi, hayli zamandır sürdürdükleri bu retorikten randıman alamadıkları hâlde ısrarla devam ediyorlar.
Sonuç itibarıyla İnce'nin önünü kesemedikleri gibi oy potansiyelinin artmasına neden oldular.
Sorunun kökenini göremiyorlar.
"Bölücülerle" kurdukları ittifaka karşı çıkarak İnce'yi destekleyenlere, "Oylarımızı bölmeyin" demenin başka bir izahı yok.
İnce aradan çekilse de durum değişmez. Perspektifi belli bir sosyoloji var. Bu bir gerçek.
AK Parti'ye karşı oldukları gibi PKK'nın siyasi koluyla ittifak kurulmasına ve FETÖ'yle mesafe koyulmamasına karşı çıkan bu sosyoloji, Muharrem İnce olmasa da akacak başka bir yatak bulur. Bu ATA İttifakı olur veya başka bir şey olur ama asla CHP İttifakı olmaz.
Bu sosyoloji Cumhur İttifakı'na karşı olmak belasına, PKK ve FETÖ'nün desteklediği ittifakın içinde yer almaz.
Oylarının bölünmesini istemiyorlarsa, öncelikle bölücülerle ittifak kurmayacaklar.
Şuncacık ilkeleri olmak zorunda.
Şayet İnce kazanırsa "Affet bizi Muharrem!" diye yalvaracak olanların söylemlerinden bir şey çıkmaz.
İlkesizlik zillettir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.