Sanatçıymış!..
Pat diye "Biz sahada konuşuruz!" cevabını vermişti.
Oysa sahada konuşacak yaşı çoktan geçmiş, 70'ine merdiven dayamıştı. (Bu vesileyle, geçen hafta geçirdiği kazadan dolayı geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.)
Maç sonucu oynanmadan bilinmez manasında nasıl ki "Top yuvarlaktır" denilir, futbolcu dediğin de retorik yapmaz, futboluyla konuşur anlamında, "Biz sahada konuşuruz" denirdi.
Evet, Ali Kemal Denizci'nin mezkûr cevabını yaşı itibarıyla tuhaf bulmuştum. Lakin, sonradan düşününce hakikat payını teslim ettim.
Futbolcu sahada, boksör ringde, güreşçi minderde konuşur. Aktif spor hayatları sona erdikten sonra da başkaları konuşur başarılarını.
Futbolcu futboluyla, aktör veya aktris oyunculuğuyla, şair şiiriyle, romancı romanıyla, müzisyen müzisyenliğiyle, şarkıcı şarkıcılığıyla, Gülşen bacımız da hangi konserde kimin kucağına oturmuş olmaklığıyla konuşulmalı.
Hülasa, herkes "sanatıyla" konuşmalı.
Futbolcuyu bile "sanatçı" kategorisinde saymama şaşmayın. Oryantal veya dansöz için "Sanatını konuşturdu" denilince şaşıyor musunuz?
Benim canım memleketimde zanaatçı kalmadı zaten, herkes "sanatçı."
Rahmetli Cahit Zarifoğlu'nun dediği gibi "Artist milletiz, bizde defaten ölünür."
Gelgelelim konumuz bu değil.
Son zamanlarda kimsecikler icra ettiği "sanatla" gündeme gelmiyor. Hele ki tiyatrocu esnafı, sadece "muhalifliklerini" konuşturuyor.
Eski bir eşya gibi bir köşeye atıldığını hisseden kimi tiyatrocu eskilerinin "muhaliflik" yoluyla kendilerini hatırlatmaya çalışmalarını acıklı bulsam da anlarım.
Ya diğerleri?
Hele ki o yukarıdan bakışları yok mu? "Bu millet adam olmaz...Bunlar koyun... Bunlar cahil..." deyişleri...
Yanlış anlaşılmasın, tiyatrocular özünde saf, naif, kırılgan, iyi insanlardır.
Fakat herkese akıl vermeye çalışan hamakatla malul cehalet sarhoşlarıdırlar.
Kaldı ki allame de olsalar bir şey değişmez.
Rolünü iyi oynuyor diye başımıza neden ekonomi uzmanı kesilsinler ki?
Hayır yani, bir futbolcu gol kralı olduğu için dış politikadaki görüşlerini merak ediyor muyuz?
Tiyatrocunun da mesleğinin dışındaki lakırdıları neden umurumuzda olsun?
Bir kısmı da mahalle baskısı yüzünden anneleri tarafından kurutulmadan sokağa atılan çocuklar gibi fırlıyorlar siyaset sahnesine.
İnsan bir durur, acaba bana ihtiyaç var mı diye, etrafına bir bakar. Aslanlar gibi Engin Özkoç dururken beni kim ne yapsın diye şöyle bir sorgular.
Türkiye'yi "sen ben bizim oğlan" veya içine doğdukları mahallelerinden ibaret sandıkları için alkış belasına şavulluyorlar.
Yazık ki yazık, Türkiye'nin mahallelerinden ibaret olmadığını fehmedebilecek yetenekleri yok.
Derin ve gerçek Türkiye'yi oluşturan sessiz kalabalıkların sorusuna tercüman olmak isterim:
Madem olur olmaz her konuda siyasete bulaşmayı, muhaliflik yeteneğinizi sergilemeyi matah bir şey sanıyorsunuz, yaşadığınız ülkeyi kimyasal silah kullanan "savaş suçlusu ülke" ilan etmek isteyenlere karşı neden dut yemiş bülbül gibi susuyorsunuz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)