Gündemleri ne olursa olsun, 6'lı masa etrafında toplanmalarının artık haber değeri kalmadı.
En azgın veya en yobaz muhalifler bile bu masadan çıkacak açıklamayı merak etmiyor.
Nasıl merak etsinler;
Erdoğan'ın karşısına hâlâ bir aday çıkarabilmiş değiller.
Tuhaf ama şu da bir gerçek: Aynı muhalif güruhun bu ve buna benzer eleştirilere de tahammülleri yok.
"Muhalefete muhalefet olmaz!" diye anında lince başlıyorlar. Sahici
muhaliflerden de eleştiri gelse, gözünün
yaşına bakmıyorlar.
Bunlar
Atatürk'ü kimseye vermiyorlar ya, acaba diyorum, Atatürk yaşarken ona muhalefet edenleri eleştirenlere de "Muhalefete muhalefet olmaz!" diyen bir aklıevvel çıkmış mıdır? (Hiç sanmam; her şeyden evvel biraz sıkardı. Erdoğan nasılsa "diktatör" ona sallamak serbest.)
Tamam, muhalefet olmazsa olmaz. Lakin neyin muhalefeti, kime muhalefet?
Yeryüzünde tuğyan çıkarmaktan başka marifeti olmayan
"küresel iktidara" azat kabul etmez şekilde
"yandaşlık" yaptıktan sonra, kendi ülkenin iktidarına muhalefet yapsan ne olur yapmasan ne olur?
***
Soru şudur:
Mavi Vatan'dan
S-400'lere kadar hemen her meselede "küresel iktidardan" yana tavır almaya ne denir?
Muhaliflik mi,
ABD yandaşlığı mı?
Şu hale bakın: ABD'nin patronajındaki "küresel iktidara" öylesine "yandaş" olmuşlar ki, ABD'nin Güney Kıbrıs Rum Kesimi'ni silahlandırmasına bile gıkları çıkmadı.
Bu ülkenin muhalefeti nasıl olur da,
PKK ve
FETÖ terör örgütleri başta olmak üzere Türkiye düşmanı iç ve dış güçlerin umudu haline gelir?
İnsan bir kere zillete düşmeye görsün, sonu gelmez!..
Fonlu medyalarına varıncaya kadar her türlü dış desteği almalarına rağmen, 20 yıldır harici ve dahili bedhahların saldırısına maruz kalan
Erdoğan'ın karşısına, "Adayımızı açıklarsak yıpratılır" şeklindeki acıklı gerekçeyle aday çıkaramıyorlar!
Zaten sadra şifa hiçbir projeleri yoktu. Yegâne varlık sebepleri, Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığından ibaret.
***
Beceriksizlikleri aday çıkaramamakla sınırlı da değil.
HDP'yi nereye koyacaklarını şaşırdılar. Biri "Bakanlık verilebilir" diye adeta masanın üzerine koyuyor, öteki HDP'ye "Kalabalıklarda düşmanımsın sen benim, tenhalarda sen benimsin ben senin" muamelesi çekiyor.
Kendi kurdukları masadan kendileri de sıkıldıklarından olsa gerek toplantı yerinde değişiklik yaptılar. "Değişiklik" dediğim, birbirinin ev sahipliğinde toplandılar. En son olarak
Karamollaoğlu'nun mu yoksa
Akşener'in miydi unuttum, birine "misafir" gitmişlerdi.
Şimdi çok daha değişik bir toplantı aşamasına geçtiler:
İkili ve gizli.
Kılıçdaroğlu ile
Babacan, diğer 6'lı masa sakinlerinden habersiz gizli toplanmışlar ya onu diyorum.
Babacan şimdi de masaya mı ihanet ediyor bilmiyorum!
Benim bildiğim,
değişik bir huyu var. AK Parti milletvekilli olduğu dönemde
Gül'ün adaylığı için çalıştığını,
"Görünür değildim ama tam göbeğindeydim" diye itiraf etmişti.
İddialara göre Babacan kendi adaylığı için destek istemiş.
Hiç zannetmem. Bence yine Gül için gizli faaliyet içindedir. Görünürde ikili olsa da gerçekte üçlü görüşmedir. Zira, Karamollaoğlu da Gül'den yanadır.
Bakalım masa tam ortasından ikiye ayrılır, bir başka üçlü görüşme gerçekleşir mi?
Sizce bu durumda HDP hangi üçlüden yana düşer?