Bu ikilinin samimiyeti
Suriyeliler de malumunuz en zayıf halka.
Ümit Özdağ işte böyle bir "damar" bulmuş, siyaseten ekmeğini çıkartmaya çalışıyor.
Anketlere bakacak olursak, bu işten hatırı sayılır kazanç da elde etmiş. İlerde ne olur bilemem ama Davutoğlu'nun iki katını elan geçmiş vaziyette.
Peki Davutoğlu ne yapıyor?
Kılıçdaroğlu ve avenesine vaktiyle söylediği "Onlar Ortadoğu bataklığına bulaşmayalım diyecekler ama biz o bataklık dedikleri Şam'ı, Şam-ı Şerif bilmişiz..." şeklindeki o hamasi nutkunu güncelleyerek Ümit Özdağ'a karşı mı çıkıyor?
Yani, sığınmacılara karşı gün geçtikçe artan ırkçı çıkışları mahkûm ederek, bir nevi Ümit Özdağ'ın yaptığının tersinden siyasi kazanç elde etmeye mi gayret ediyor?
Hayır, böyle bir gayreti yok.
"Biz olmasak Tayyip Erdoğan bir hiçti" gibi boş beleş lakırdılardan öteye geçmiyor.
Siyaset arenasındaki varlığını borçlu olduğu Sayın Erdoğan tarafından önce Dışişleri Bakanı, ardından AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak atandığı herkes tarafından bilindiği halde böyle konuştuğuna göre, demek ki çok daha eskilere, maziye vurgu yapmaya çalışıyor.
O maziyi çok iyi bilen biri olarak söyleyeyim:
MTTB'den Akıncılar'a, Büyük Doğu'dan Diriliş'e, Edebiyat'tan Mavera'ya kadar sanat, düşünce ve aksiyon evrenimizi şekillendiren yarım asırlık geçmişimizde hazret hiçbir zaman adı geçen biri olmamıştır.
Davutoğlu'nun gidişatı gerçekten endişe verici.
Önce "Yüzde 49 oyu ben aldım" demişti, şimdi de "Erdoğan benim sayemde var" demeye getiriyor!
"Erdoğan kompleksi" hazretin sağlığını umarım hepten bozacak kadar ilerlemez.
Zaten işleri de hiç rast gitmiyor. Kimseye güven vermediği için mi nedir, nereye el attıysa elinde kalıyor!
Mesela, CHP'nin himayesindeki 6'lı yuvarlak masadaki paydaşı Babacan'ın partisine sunduğu "iki paragraflık metin" bile reddedildi.
Hem de, Babacan'ın ifadesiyle, "21'de 21 reddedildi!"
Haliyle örseleniyor!
İçine atmayı da başaramadığından olsa gerek ezik bir çıkış yapmaktan kendini alamıyor: "İki paragraflık bu metinde sizi ne rahatsız etti kimlik olarak (...) Bizlerle beraber olmak rahatsız ettiyse altılı masada da beraberiz..."
Ezik dediğim, "O vakit altılı masada neden beraberiz?" diye sormaya bile cesaret edemiyor. Halbuki, yüzde 49 oyu kendisinin aldığını söyleyecek kadar da cesurdu.
Babacan'ın cevabı mı?
Çok daha eğlenceli: "Birbirimizin samimiyetinden emin olmazsak, böyle ufak tefek şeylere hemen alınganlık gösterirsek bu yol beraber yürünemez zaten..."
Babacan henüz AK Parti'de milletvekiliyken Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanı adayı olması için CHP ittifakıyla yaptığı kulis faaliyetini şöyle itiraf etmişti: "Görünür değildim ama tam göbeğindeydim!.."
Davutoğlu'nun nasıl itimat telkin ettiğini de şu sözlerinden hatırlıyoruz: "Hiç kimse benim ağzımdan, benim dilimden, benim zihnimden Cumhurbaşkanı'mız aleyhine tek bir söz duymadı, duymayacak..."
Davutoğlu ve Babacan'ın "samimiyet" üzerinden ilişkisi (birbirlerine itimat etmeleri, yani güven duymaları) sizi bilmem ama bana çok komik geliyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)