Hakikatin hatırını her zaman her şeyin üstünde tutmak gerektiğini her fırsatta dile getirmeye çalıştım. Eleştirel mesafekaybolduğundaher şeyden evvel"hakikate" körleşmebaşlar.
Yanlışa yanlış demezseniz, doğruya doğru demenizin de kıymeti kalmaz.
Allah korusun, "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bunu takdir edecek halimiz yok..." diyen CHP'li Engin Altay'ın tersyüz edilmiş haline dönüşürsünüz de haberiniz olmaz.
Gelgelelim...
Hükümete karşı en ufak eleştiri yönelttiğimizde "muhalif güruh" tarafından anında "hedef" gösteriliyoruz, onu ne yapacağız?!
Hayır, şaka yapmıyorum.
Şaşırdığınızı biliyorum, lakin gerçek bu.
Geçenlerde Sayın BeratAlbayrak'ın yüzde 25'lerde aldığı enflasyonuonca olumsuz koşullara rağmenyüzde 11'lerde tutmayı başardığınıbelirttikten sonra, Babacan dönemindemilyarlarca dolar cari açık verirken,Albayrak döneminde cari fazla verdiğimizidile getirdim... Muhalif medya,"Sabah grubundan Nebati'ye üstü kapalıeleştiri" veya "Sabah'tan Nebati'ye operasyon..."şeklinde manipülasyon faaliyetinegirişmekte hiç gecikmedi.
En masumu bu, ötesini varın siz hesap edin.
Bu operasyon çocuklarının, bugünlerde ekonomik durumun kötülüğünden şekvacıymış gibi yapmalarına bakmayın sakın. Daha düne kadar yabancı yatırımcıya, "Türkiye'ye yatırım yapmayın" çağrıları yapan bunlardı. "Organize kötülükten" başka marifetleri yok.
Hem iktidarı eleştirmeyeni "yandaş" diye itibarsızlaştırmaya çalışıyorlar, hem de en ufak eleştiriyi "organize kötülüklerine" meze yapıyorlar.
Hülasa, bir taşla kuş sürüsü vuruyorlar.
Tamam, kış kışlığını puşt puştluğunu yapacak da, "AK Parti içinden taraftarbuluyorlar" ya işte o koyuyor adama!
Tırnak içindeki ifadeyi gazetemiz yazarlarından OkanMüderrisoğlu'nun geçen günkü yazısından aldım.
Şöyle yazmıştı: "Albayrak'ın, değişen dünya dinamiklerini gözeten, ekonomi politikalarında esnek dönüşümü içeren, etkin koordinasyona dayalı, kur oynaklığına ve yüksek faize karşı tedbirli uygulamaları, bir türlü içselleştirilmedi. Ekonomi politiğine direnen çevreler, maalesef AK Parti'den de taraftar bularak, 'Berat Albayrak giderse işler düzelir!' tezini alttan alta işledi..."
Doğrusunu isterseniz, "Taraftar mı buluyorlar?" yoksa "İçerdekileriyle ortaklaşa mı hareket ediyorlar?" bilmiyorum.
Bildiğim şudur:
Bu "mezhepsizler" muhalefet partilerine eleştiri getiren "muhalifleri" de benzer muameleye tabi tutuyorlar.
Ya "Muhalefete muhalefet yapmak" ya da "Akepe'nin ekmeğine yağ sürmekle" itham ediyorlar!
Kendileri gibi olmadıkça, bu "mezhepsizlerin" şerlerinden kurtulmanın imkân ve ihtimali yok.
("Mezhepsiz" dediğim, Anadolu'da kullanıldığı üzre "vicdansız, cibilliyetsiz" anlamında, etimolojik anlamda değil. Bir aklıevvel çıkıp da, "Hz. Peygamber döneminde mezhep mi vardı?" demesin.)
Bu "mezhepsizler" son günlerde Kılıçdaroğlu'nun mezhebi üzerinden "siyasi analizler" yapıyorlar. Merdan Yanardağ'larının şu dediğine bakın: "Kılıçdaroğlu aday olursa Alevi kimliği üzerinden yıkıcı bir kampanya yürütecekler..."
Sonuç? Kılıçdaroğlu aday olmasın!..
Peki, sonuç itibarıyla aynı şeyi Akşener'in bir milletvekili söyleyince neden bin kez özür dilemek zorunda kadı?
Birine alkış, diğerine "yuh" neden?
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.