Bugünlerde "Erdoğan giderse ekonomi düzelir" algısına çalışanlar, "Ekonomi düzelecekse ancak Erdoğan düzeltir..." kanaatine tosluyorlar.
Bu kanaatin millette karşılığı da öyle az buz değildir.
Haliyle sevgili muhaliflerimizin buradan sonuç üretmeleri çok zor. Her şeyden evvel içerden, yani
AK Parti'nin içinden, hatta yakınından / yöresinden bu konuda destek bulmalarının imkânı yok.
Hem "Erdoğan giderse ekonomi düzelir" algısına sinsice katkı verip hem de "AK Partiliyim" demek, eşyanın doğasına aykırı.
Babacangillerin AK Parti'de kökü mü kurudu peki?
Bu soruya cevap vermeden önce mahut "kavramla" neyi kastettiğimi tekrar hatırlatayım:
Benim gözümde
Babacan bir isim değil, bir sıfattır. Babacan olmak, bulunduğun
yere ihanet etmektir. İhanet tarzı
da "bozgunculuk" veya fitnede
"görünür olmadan tam ortasında bulunmaktır." Babacangillerin ortak özelliği de makam ve
mevkilerini kaybettiklerinde iflah olmaz şekilde
Erdoğan düşmanı kesilmektir.
İmdi, "Babacangillerin AK Parti'de kökü mü kurudu?" sorumuza cevap vermenin tam vaktidir.
Tek kelimeyle: Maalesef!..
Hiç kurumuş olsaydı vaktiyle, "Berat Albayrak bakanlıktan ayrılırsa ekonomi düzelir..." şeklindeki muhaliflerin algısı hiç çalışır mıydı?
Dedim ya bu tarz algılar içerden dedikodu yöntemiyle sinsi destek bulamazsa çalışmaz.
Diyeceksiniz ki, mahut algı çalıştı da ne oldu?
Türkiye'ye boşu boşuna zaman kaybettirdiler!
Veballeri büyük...
***
Malumunuz, harici ve dahili algı operatörlerinin düşük kur için faizi artırmaktan başka herhangi bir çözüm önerisi hiçbir zaman olmadı.
Peki faiz çözüm müydü?
Sayın Berat Albayrak görevden ayrıldıktan hemen sonra Merkez Bankası Başkanı çok ciddi faiz artışı yaptı da ne oldu?
Kur düştü ama belirli süre sonra tekrar yükselmedi mi? Tekrar ve daha fazla faiz baskısı başlamadı mı?
Bu bir
sarmal demiştim: Kuru düşürmek için faizi artıracaksın. Cari açık mı? Kapatacaksın. Neyle mi? Neyle olacak, tabii ki finansla. Finansı nerden mi bulacaksın? Borç alacaksın? Nasıl mı? Faizle...
Bu sarmalın dışına çıkınca da dün
Sayın Başkan Erdoğan'ın dediği gibi karşılaşacağımız
şey şantajdan başka bir şey değildir:
"Buna karşı koyacak dirayetiniz yoksa istikrarsızlığa mahkûm edilirsiniz..."
***
Düşük kur, değerli TL ile ithalat cenneti olmak, cari açık vermekten başka sonuç doğurmaz.
Gelgelelim, her sene işgücüne katılan yüz binlerce gencimize iş imkânı oluşturmak için de büyümemiz şart. Fakat büyümenin finansmanını dışardan alınan borçla karşılamak çıkmaz sokak.
Çözümün rotası bellidir: Tasarruf ve üretim.
Sayın Berat Albayrak da bunun için, yani ekonomik bağımsızlık için ekonomide paradigma değişikliğine gitmişti. Mali önlemler, yapısal reformlar ve para politikalarını kapsayan
"yeni ekonomik dönüşümü" gerçekleştirmeye çalışmıştı.
Şimdi girdiğimiz rota aynı rotadır.
Müstevlilerin ve işbirlikçilerinin isteği de aynıdır. Dün "
Albayrak gitsin ekonomi düzelir" diyenler, bugün "
Erdoğan gitsin ekonomi düzelir" diyorlar.
Meseleleri şahıslarla değildir.
Meseleleri, ekonomik tehdit ve şantajlarla Türkiye'yi vesayet altında tutma imtiyazlarını kaybetmektir.