Bunu anlamıyorum!
Kimi muhteremler de bu haberi müthiş bir heyecanla karşılamıştı.
Heyecan dediğim, ölüm nedeninde "keramet" vehmetmişlerdi.
Aynı karikatürist (ölümü çok ilgi çektiğinden olsa gerek) 3 yıl aradan sonra bir kez daha ölmüştü.
Muhteremler tarafından yine müthiş bir heyecanla karşılanmıştı.
Çünkü yine yanarak ölmüştü. Burası önemli...
Takdir edersiniz ki, aynı insan 3 yıl arayla 2 kez ölmeyeceğine göre medya marifetiyle 2 kez yakılarak öldürülmüştü.
Zaten başka nasıl olabilir ki?
Engin Özkoç bile akıl yürüterek bunun böyle olduğunu bulur. Bulmasa da işin içinde bir gariplik olduğunu sezer. "Bu kadar tesadüf çok saçma!" der, "Hadi aynı adam 2 kez öldü diyelim. Nasıl oluyor de ikisinde de yanarak ölüyor? Hiç değilse birinde neden ağaçtan düşerek ölmüyor?"
En tuhafı da şu:
Daha sonra söz konusu karikatüristin (R.C) Danimarkalı olmadığı ortaya çıktı. Fotoğrafının da ona değil, Hz. Peygamber'e hakaret eden başka bir gavura (K.W) ait olduğu ortaya çıktı. Onun da daha geçen yaz 86 yaşında öldüğü ortaya çıktı. Üstelik yanarak değil. Haliyle, kimsecikler heyecanlanmadı...
İslam'a ve Hz. Peygamber'e hakaret eden İsveçli Lars Vilks adlı karikatürist de geçen gün kaza yapmış. Aracı kaza anında patladığı için yanarak ölmüş.
E tabii öncekilerin asılsız olması, bu haberin de asılsız olduğu anlamına gelmez.
Kaldı ki, Euronews, İsveç devlet televizyonuna (SVT) dayandırdığı habere göre Lars Vilks gerçekten de yanarak ölmüş.
Yanarak öldüğü için de muhteremler yine özel bir tecessüs gösterdiler...
Ben de bunu anlamıyorum; yanmadan ölse ne olacak, yanarak ölse ne olacak?
"Hz. Peygamber'e hakaret edenler daha bu dünyadayken yanmaya başlıyor!.." demeye mi getiriyorlar?
Sonsuz ve korkunç cehennem ateşinin yanında, can verecek kadar kısa süre yanmanın azap bakımından ne kıymeti var?
"İbret-i alem" bakımından diyorlarsa, işte bu mantık çok sorunlu.
Bu mantık sahipleri, yanarak ölen bir çocuk için, "Günahı neydi?" diye sorulduğunda, ne cevap verecekler?
Daha somut örnek verelim: 2016'da Süleymancıların yurdunda 11 kız çocuğu yanarak can vermişti. Bu çocukların günahı neydi? Haşa, Kur'an öğrenmek mi?
Yapmayın muhteremler, etmeyin...
Kötülüğün kaynağını tartışmıyoruz. O mevzular Platon'dan David Hume'a Volter'den Schopenhauer'a kadar çok tartışıldı.
İnananlar için mesele girift değildir; gayet yalın ve nettir: Bu dünya bir imtihan dünyasıdır. Göz açtın, kapattın biter.
İmanın şartı da Mevdudi'nin dediği gibi birdir; o da "Ahirete İman"dır. Ahirete inanmadıktan sonra diğerlerinin kıymeti yoktur.
Ahirete inanmak da "din gününe" inanmaktır. Din gününde mizan kurulur; küçük çöp büyük çöpten hakkını alır.
Allah adildir, sonsuz merhamet sahibidir.
Eline, diline, beline hâkim olacaksın. Yediğine içtiğine dikkat edeceksin. Zerre miskali haram lokma yemeyeceksin. Kimseye haksızlık yapmayacaksın. Düşmanına bile... Hak yemeyeceksin, hakkını da yedirmeyeceksin. Kimseciklere zulmetmeyeceksin...
Ve, her daim mazlumların, ezilenlerin yanında olacaksın, zalimlere karşı son nefesine kadar mücadele edeceksin.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)