Muhalefet eleştirecek, varsa önerilerini dillendirecek; iktidar da eleştirilerden azami istifade etmeye çalışacak.
Seçmen de sandıkta karnelerini verecek.
Olması gereken "demokratik normal" bu.
Peki böyle mi oluyor?
Nerdeeee!
Empatinin, tahammülün zerresi yok ama kin, nefret, husumet, düşmanlık gani.
Misal:
Deprem oluyor, henüz vatandaşlarımız enkaz altındayken başlıyor kapışma. Yangın çıkıyor yine öyle.
Hem de kıyasıya!
Oysa böylesi zamanlarda dayanışma beklenmez mi? En azından her türlü siyasi çıkar hesaplarının bir kenara bırakılması gerekmez mi?
Yabancı ülkelerin bile yardım eli uzattığı bir dönemde, iktidara yumruk atarak muhalefet yaptığını sanmak en hafif deyimle gaflet ve dalalet değil mi?
İktidar yangını söndürmeye çalışırken muhalefetin "Allah'ını seven bir kova benzin döksün" dercesine saldırıya geçmesinin ahlaki bir yanı var mı?
Yangınları fırsat bilip topyekûn saldırıya geçmek, tüm fay hatlarına adeta benzin dökmeye kalkışmak, hele hele müstevlilere sinyal çakmak nedir?
Bu vatan, iktidarıyla muhalefetiyle hepimizin değil mi?
Konya'da kriminal bir hadise üzerinden etnisite yangını çıkarmaya çalışınca, orijinal bir fotoğrafı tam ortasından kırpıp "Atatürkçüleri" manipüle edince başın göğe mi erdi?
Rezilliğin yanına kâr kaldı, hepi topu bu!
Bir de "CHP neden hep yüzde 25 oy alıyor?" diyorsun. Kaç seçimdir aynı yüzdede çakılmanın bir anlamı yok mu?
Şuncacık şeyi anlamıyorsun, sonra da kalkıp her seçimde farklı oy alan AK Parti seçmenine çomar, koyun diye hakaret ediyorsun.
"Koyunluk" yıllar yılı hep aynı yüzdeye talim etmeye daha uygun bir sıfat değil mi?
Hayır, yine muhalefetini yap, acımasızca eleştir ama az sabret!..
Bu acullük, bu panik nedir?
Yangın bütünüyle söndürülsün, yaralar sarılsın, mümkünse sen de bir yaraya merhem ol, sonra Allah ne verdiyse yardır!
Neden korkuyorsun? AK Parti yanan yerleri yeşile mi boyayacak, ağaç dikip birkaç günde yeniden orman mı yapacak?
Sabret, yangınlar söndürüldükten sonra propaganda yaparsın. "Biz olsaydık buralar hep orman kalırdı" falan dersin. Hatta yanan bölgelere otobüslerle turlar düzenler, halkımızı AK Parti'nin ne büyük bir "felaket" olduğu hususunda aydınlatırsın!
Demem o ki, bu acelen nedir, yanan yerler kaçmıyor ya!..
Spekülasyon ve dezenformasyona o kadar alışmışsın ki yangın söndürme imkânlarını yabancı ülkelerle karşılaştıran tabloları görmek bile istemiyorsun.
Yangınların sabotaj olduğunun dile getirilmesi, hele ki PKK'nın işaret edilmesi canını felaket sıkıyor.
Nedir bu hâlin; ihracatımızın bu denli artması ve ekonominin toparlanma sürecine girmesinden ödün kopuyor sanki.
Şayet böyleyse, iktidarın düşmesi uğruna vatanın düşmesine rıza gösterir kıvama gelmişsin demektir.
Bu da Attila İlhan'ın "yüzde 10 hain kontenjanına" girdiğinin göstergesidir.
Merhum, "Bu hainlerin içinde kendisine solcu diyenler var" demişti, "Türkiye'yi pazarlayanlar..."
Yeniden Tanzimat veya yeniden mandacılık tesmiye ettiği bu zihniyetle malul hale geldiğin için sana kötü bir haberim var:
Bu yangınlar, içindeki "ihanet yangınını" söndürmeye yetmez, boşuna sevinme!