Bunun aşısı da yok
Bir süredir ülkemizin gündemini işgal eden "yalan pandemisinin" ne aşısı var ne de doğru dürüst bir müeyyidesi.
Dilin de kemiği yok. Erken kalkan "sallıyor."
Yalan söylemek, özellikle sosyal medyada, dikkat çekmenin en etkili yolu. Yalanların doğrulara nazaran 7 kat daha hızlı yayıldığını da bilmeyen yok.
Son yıllarda "politik bir yöntem olarak" sıklıkla yalana başvurulduğu da herkesin malumu.
Artık hiçbir sınır tanımamaya başladılar... Mesela, Kılıçdaroğlu üniversite sınavı öncesinde tüm öğrencilerin kafasını karıştıran, dahası moralini bozan "Katar yalanını" attı.
Şaştık mı peki?
Hem evet, hem hayır!..
Evet şaştık, çünkü öğrencilerin iktidardan nefret etmelerini sağlamak için ürettiği yalanın ortaya çıkması durumunda tepkinin kendisine yöneleceğini hesap etmeliydi.
Hayır, şaşmadık, çünkü daha önce nicesini söylemişti... Nihayetinde yalan söylemeyi alışkanlık haline getiren bir genel başkandan söz ediyoruz.
Bunun İBB Başkanı da, 47 yolcunun olmayan görüntülerini "kanı donarak" izlediğini söylemişti. Yalanı tüm belgeleriyle yüzüne vurulunca da özür dilememişti.
"Katar yalancısı" Kılıçdaroğlu da özür dilemiyor. Lakin, bu sefer yalanı yanına kâr kalmadı.
Mahut algı operasyonu başta öğrenciler olmak üzere tüm kamuoyunda mahkûm edildi. Bundan sebep, "Katar yalanının" sosyal medya ayağında yer alan (ABD tarafından fonlandığı iddia edilen) bir internet sitesi özür dilemek zorunda kaldı.
***
Peki neden muhalefetin dilinde hep Katar var?
Kanal İstanbul gündeme gelir, "Katar'a satacaklar" derler. Başakşehir şampiyon olur, "Katar'a satacaklar" derler. (Adamlar geçen sezon küme düşmekten zor kurtuldular.) Silah sanayii için fabrika kurulur, "Hisseleri Katar'a satıldı" derler. Katar yalanını gördüğünüz gibi en son üniversite sınavlarına kadar ilerlettiler.
Muhalefetin dilinde neden her fırsatta Türkiye'nin aleyhine çalışan Birleşik Arap Emirlikleri veya "Suudi Amerika" yok?! Sadece bunlar değil, Mavi Vatan'ımızdaki haklarımıza karşı çıkan Fransa veya Yunanistan da yok.
Nedense bizim muhalefetimiz, Türkiye'ye düşmanlık yapanlara değil, Katar gibi dostluk yapanlara alerji duyuyor.
Böyle bir muhalefeti hülasa etmeye inanın "Yıkım ittifakı" ifadesi bile kifayet etmez.
***
Yalanla malul muhalefetimiz içindeki bir güruh da var ki "Asacağız, keseceğiz, hesap soracağız, hiç acımayacağız, konuşturmayacağız, susturacağız, kan kusturacağız..." gibi lakırdılarla sabah akşam tehditler savuruyor. İşin garibi aynı güruh, ifade hürriyeti ve özgürlük lakırdılarını da dillerinden düşürmüyor!.. Neyse ki bunlara alıştık, vaka-i adiye mesabesinde artık.
Gelgelelim...
Soner Yalçın'ın ODATV adlı internet sitesi öyle akıl almaz bir haber üretti ki "yalan haber" ifadesi çok hafif kalır.
Bir film setindeki kurusıkı silahları gerçek silahmış gibi yansıtarak "dindar / muhafazakâr" kesimin silahlandığı algısını yerleştirmeye çalışan bu asparagas haber nereden bakarsanız bakın, "yaratıcı yıkıcılığın" dehşet bir örneği.
Soner Yalçın arkadaşımız "provokasyon" veya "kaosa yatırım" mesabesindeki bu haberin utancından bakalım nasıl kurtulacak?
Mezkûr haberi üreten elemanının o saçma sapan açıklaması daha da sıvatmasına neden olmuş, haberi olsun.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)