Sayın Bahçeli'nin "zillet ittifakı" tesmiye ettiği Millet İttifakı'nın malumunuz 2 resmi ortağı var: Biri
CHP, diğeri
İP.
HDP mi?.. O gayri resmi ortak.
Davutoğlu ve
Babacan'ın partileri de ilan edilmemiş ortaklar.
Evet, ortaklar, bunu tartışamayız... Unuttunuz mu, CHP Genel Başkanı
Kılıçdaroğlu bir defasında
"Babacan ve Davutoğlu ile benzerliklerimiz yüzde 99 oranında" demişti.
Şimdiye değin bu orana ne Davutoğlu ne de Babacan itiraz etti. Belki de bundan gayet memnunlar, bilemiyorum.
Benim bildiğim şudur: Kılıçdaroğlu'nun CHP'si ile
Meral Hanım'ın İP'i arasındaki benzerlik bile yüzde 99'a zinhar ulaşamaz.
Soru çok:
Davutoğlu ve Babacan, CHP ile hangi ara bu kadar benzer hale geldi? CHP'ye yüzde 99 benzedikten sonra mı
AK Parti'den ayrıldılar, ayrıldıktan sonra mı benzediler? Ayrıca benzemedikleri o yüzde 1 nedir?
Pratiğe bakacak olursak şu ana kadar yüzde 1'lik farkı bile ben şahsen göremedim.
***
Hepsinin ortak hedefi malumunuz
Sayın Erdoğan'ı devirmek. Her fırsatta bunu dile getiriyorlar.
Son iki ay boyunca umutlarını organize suç örgütü lideri
Peker'e bağlamışlar.
Ürettikleri "siyaset" bu!
FETÖ'nün şebelek firarileri gibi söz konusu şahsın videoları üzerinden "yorum" yapmayı marifet sanıyorlar. Varlıklarını anlamsız hale getirdiklerinden haberleri yok...
17-25 Aralık'ta da böyleydi...
Tüm muhalefet takımı matine-suare tape okuyorlardı.
Yolsuzluk susturuculu bu darbeden sonuç alamayınca da
15 Temmuz'da tanklarla, savaş uçaklarıyla saldırıya geçtiler.
Susurluk kazası sonrası da "mafya-devlet ilişkisini" güya sorguluyorlar, temiz toplum istiyorlardı. Bütün bunların PR'dan ibaret olduğunu 28 Şubat postmodern darbesine maruz kalınca anladık. "Temiz toplum" diye diye öyle bir banka hortumlamasına varıldı ki, elan ortaya atılan iddiaların alayı gerçek olsa da yanında devede kulak kalır.
Gündemin rehin alınmasına izin vermeden istismar, yolsuzluk, mafya vesaire ne varsa elbette soruşturulmalıdır.
Lafın düzünü edelim: Araç ve araçsallaştırma ne olursa olsun, maruz kaldığımız şey tartışmasız bir operasyondur.
***
Gelelim Davutoğlu'nun Babacan'dan farkına...
Yayın organları aynı. Tarzları da üç aşağı beş yukarı aynı.
Babacan, AK Parti milletvekili olduğu dönemde
Gül'ün adaylığı için
Millet İttifakı'yla "siyasi kırıştırma" içindeydi. Bunu da
"Görünür değildim ama tam göbeğindeydim" diyerek ağzından kaçırdı...
7 Haziran 2015 seçimleri ardından müstevli medyası
"Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu" diye sevinç çığlıkları atmıştı.
Türkiye'de de sevinç çığlıkları vardı ama sadece muhalefette değil... Davutoğlu'nun başbakanlık görevi sırasında başdanışmanlığını yapan
Abdulkadir Özkan, Davutoğlu'nun 7 Haziran'da AK Parti'nin tek başına iktidar olamaması üzerine resmi konutta kutlama yaptığını geçen hafta faş etti.
Aralarındaki farklardan biri, 15 Temmuz'da
Davutoğlu Türkiye'deyken, Babacan yurtdışındaydı. Tam olarak nerelerdeydiler, onu bilemiyoruz.
Babacan diğerine nazaran daha öngörülü sanki. En azından,
Afyon Güney'deki yerel seçimlere girip de kendini rezil etmedi. Davutoğlu "Kazanacağız..." dedi, hepi topu 17 oy aldı.
Bir de her ne kadar sinsi olsa da
Babacan "komitacı" falan değil. Davutoğlu kadar tahammülsüz
de değil. Sağa sola
penguen diye iftira
atmış da değil.
Lakin onun da diğerinden farklı bir kusurcuğu var; ne kadarı kendisi ne kadarı
Gül, hiç belli değil.