Siyasi mantar!
Hatta bitkilere benzetilen insanlar da vardır.
Bitki deyip geçmeyin. Kaç çeşit insan varsa o kadar da bitki var; "unutmabeni" çiçeğinden kaynanadiline kadar. Yahu "fahişe dudağı" bile var, siz ne diyorsunuz. (Güney Amerika'da yetişen ve kuşları baştan çıkaran bir çiçek türüymüş.)
Bazı insanlar yalan marifetiyle "kuş sürüsü" avlarlar. Mesela, İBB Başkanı, Fazilet Durağı yalanı ortaya çıkana kadar epey randıman almıştı.
Türünün en ilginç örnekleri arasında yer alan Sayın Ayşenur Arslan da randıman alıyor ki yalandan hiç vazgeçmiyor. En son, DİB Başkanı Amerikan Hastanesi'nde tedavi oluyor yalanını atmıştı. Çok değişik bir tarzı var: Aynı program içinde önce yalan söyleyip sonra da bunun yalan olduğunu bizzat kendisi ortaya koyduğu halde hiç mahcup olmuyor. Bir de şu dikkatimi çekti: Yalan söylerken gözlerini belertiyor. Yalan, sanırım, gözlerine beyaz ışık olarak görünüyor.
Gerek İBB Başkanı gerek Ayşenur Arslan boşu boşuna yalan söylemiyor. Algıya yönelik amaçları var, bunu inkâr edemeyiz.
Kılıçdaroğlu öyle mi ya!
Hangi amaca matuf, doğrusu anlamakta zorluk çekiyorum.
***
Psikoaktif ve toksik (zehirli) mantar türü olan "amanita muscaria"ya kırmızı rengini veren ibotenik asidin ve yine "psilocybe" grubundaki mantarların birçoğuna morumsu renklerini veren psilosin kimyasallarının adı geçen bu mantarlarda bulunma nedeni tam olarak bilinmiyor.Oysa her canlı, hatta her renk bir amaca matuftur. Mesela, bitkilerde yeşil rengi oluşturan ana madde klorofilin hem bitkiler hem de diğer canlılar için hayati önemi vardır.
Fakat söz konusu mantarların kendileri için "sebep-sonuç" izahı vermeyen bu durum, sanki insanların doğada karşılaştıklarında onları birbirlerinden ayırt edebilmeleri için bu şekilde gelişmiş.
Lakin mezkûr mantar türünün "Sakın beni yeme, zehirliyim!" şeklinde sosyal mesaj vermesini "neden-sonuç ilişkisi" içinde "anlaşılabilir" bir yere oturtamayız.
Bu absürt durumu izah edebilmek için "Bir objenin, düşüncenin, yahut eylemin bilince girişinde bir nedensellik ilişkisi kurulmadan algılanamaması..." şeklinde özetleyebileceğimiz Kant'ın "amaçsız amaçlılık" ilkesinden istifade etmek mümkün olabilir.
Zira Kant'a göre insan, doğa kavramının kendisiyle böyle bir "bilişsel bağlantı" kurar. Doğada "amaçsız amaçlılık" vardır.
Kılıçdaroğlu'nu da "amaçsız amaçlılık" ilkesi üzerinden okuyabilir miyiz acaba?
Durduk yere kendini rezil etmesini başka nasıl izah edeceğiz?
Geçen hafta Akdeniz'deki doğalgazı Türkiye'ye getirme vaadinde bulundu. Bebeler bile "Yakında bu S-400'leri de Türkiye'ye getirir" diye dalga geçtiler. Geçen gün de İzmir'de koronavirüs temalı bir inceleme için koronavirüs hastası kabul etmeyen bir hastaneyi ziyaret etti.
Nasıl ki o mantarın rengi zehirli olduğuna işaret ederek hal diliyle "Benden uzak durun" diyor, Kılıçdaroğlu'nun da benden ve partimden uzak durun şeklinde bir ikaz değeri olabilir.
Zaten bunun için "Çıkmışsın yenmiş, yenmiş de yenmiş..." durumu hasıl oluyor!
İkazlara aldırış etmeyenler mi?
Valla o mantarın uyarısına dikkat etmeyip tüketenler de halüsinasyon dahil bir yığın yan etkiye maruz kalıyorlar. "Siyasi şizofreniye" kadar yolu var yani.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)