Efsanenin ölümü!
Yıllar önce Şenol hocamdan dinlemiştim, aklımda kaldığı kadarıyla aktarayım:
Sadece 2 değişiklik hakkının olduğu dönemde teknik direktör Özkan Sümer bir futbolcusunu oyundan almak ister. O vakitler Trabzonspor'un kalesini koruyan Şenol Güneş ivedilikle, "Değişiklik hakkımızı kullandık hocam!" diye uyarır. "Olsun," der Özkan Hoca, "takımı bozuyor!"
Onu tanıyan hemen herkesin dilinde / belleğinde o kadar çok anı var ki böyle...
Birini daha anlatayım:
İlk devre bitmiştir. Diğer futbolcularla birlikte "Başbakan" lakaplı Lemi Çelik de yorgun argın soyunma odasına girmiştir.
Özkan Hoca, "Lemi, ısın, oğlum" der, "İkinci devre oyuna giriyorsun.."
"Ama hocam ben oynuyorum zaten!"
"Öyle mi, hiç fark etmemişim..."
Hocaların hocasıydı... Biraz Mahmut Hoca kıvamındaydı, biraz da Nasrettin Hoca.
Her daim öğrenmeye açık ve öğrendiği her şeyi de paylaşan nevi şahsına münhasır bir bilgeydi Özkan Hoca.
Herkes fikrini söylerdi ama o adeta hüküm verirdi. Yani, noktayı koyan otoriteydi.
En son (kime sorsam mutmain olamadığım) bir teknik adam değişikliği üzerine arayıp fikrini sormuştum. Öyle net öyle emin bir şekilde cevap vermişti ki tüm sorularım bitmişti.
Hayır, Özkan Sümer "muhafazakar" falan değildi. Lakin tüm muhafazakarların takdir ettiği, sevip saydığı bir efsaneydi.
Tıpkı "muhafazakar" olduğu halde, muhafazakar olmayanların da sevip saydığı bir diğer efsane Ahmet Suat Özyazıcı gibi.
***
DÜNYANIN EN GÜZEL FOTOĞRAFLARINDAN BİRİ
Akif Emre'yi tek kelimeyle anlat deseler hiç düşünmeden "Hassasiyet" derim.
Bu "hassasiyetin" fotoğrafını Hüseyin Su (İbrahim Çelik) abimiz yeni kitabı "Müstear Adresler"de öyle çekmiş ki olursa o kadar olur.
Buyurun birlikte okuyalım:
"Dünya ona değil o dünyaya hükmeden, sonra da her şeyiyle dünya karşısında kendisine hâkim olmasını becerebilen, mü'min bir insan olarak sınırlarını çok iyi bilen ve bu sınırlar içinde paradigması, geçmişe ve geleceğe eklemlenmesi son derece sağlam, sahih, mütevazı bir hayata razı, mutmain, insanların koşuşturmalarına, kapışmalarına ve dalaşmalarına kesinlikle katılmayan, kendisi de kimsenin önünden hiçbir şeyi kapmayan, ihtirasla sağa sola saldırmayan, koşuşturmayan, kimseye dalaşmayan, hatta bütün bu anlamdaki çekişmelere çok uzaktan, isyankâr sakallarının simasını belirleyen ağırlığına yakışan bir tebessümle bakıp sonra da arkasını dönerek çekip giden müstağni bir insan..." (Müstear Adresler, Şule Yayınları, sayfa 101)
Hüseyin abimiz devamında, "Âkif'in bu fotoğrafını ömrüm boyunca saklayacağım ve ihtiyacım oldukça da çıkartıp bakacağım..." diyor.
Hepimiz bu fotoğrafa bakmaya o kadar muhtacız ki.
***
'SERVETİNİ ATEŞ YAKMAZ'
Bir insan bu dünyada ne kadar mal / mülk biriktirebilir? En fazla ömrü yettiği kadar değil mi?
Ömür bitince zenginlik de biter!..
Bir de "yalınayak" da olsa zengin olanlar vardır, gerçek zenginler!
Kazanımlarını hiçbir ateşin yakmadığı, servetleri gönüller kazanmaktan ibaret olan zenginler...
Yunus Emre, Hacı Bektaş, Şeyh Galib, Karacaoğlan ve Sezai Karakoç gibi.
Bu ülke maazallah bir gün işgal edilse bile onların zenginlikleri bitmez. Hatta müstevlileri bozguna uğratacak dirilişin kaynağıdır onların zenginlikleri.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Kendi silahını gömdü (23.11.2024)
- Onlara da yâr etmezmiş (21.11.2024)
- Bombayı kendisi koydu (20.11.2024)
- Haksız tartışma bu (19.11.2024)
- İsmet Özel, Seyyid Kutub ve molla (16.11.2024)
- Yemişim İran’ını (14.11.2024)
- Cübbeli Hocamın fakire cevabı (13.11.2024)
- Neden ağlıyorlar? (12.11.2024)
- Elemanın ekstrası var (09.11.2024)
- Tanrısına ne yaptıracak? (07.11.2024)