OKAN MÜDERRİSOĞLU
  • 15.03.2025, Cumartesi

Ankara ve Ekrem İmamoğlu!

Kendisini, Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, CHP cumhurbaşkanı aday adayı olarak tanıtıyor. Tek aday olarak girdiği parti içi ön seç-i mi, sözde demokratik bir yarışa (!) çevirmeye çalışıyor. Adaylığına hakiki manada meşruiyet kazandırmak ve hakkındaki yasal takibata karşı siyasi zırh elde etmek için uğraşıyor. Bu amaçla, 1.7 milyonu aştığı söylenen CHP üyelerinin hatırı sayılır bölümünü sandığa taşımayı hedefliyor. Öyle ya, milyonluk üyenin sadece birkaç yüz bini ile aday gösterilmek, Ekrem Bey'i ne kadar sağlama alır, bilinmez!
Ama mesleki tecrübemle gördüğüm bir başka hususu söyleyeyim.
Ekrem İmamoğlu, Ankara'ya güven vermiyor! Evet, evet... "Devlet" dediğimiz o canlı organizma, farklı kurum ve kuruluşları ile İmamoğlu'na kuşku ile bakıyor. Amaca ulaşmak için her aracı mubah gören tarzı, siyasal ikbali için girdiği girift ilişkileri, gözünü küresel odaklardan ayırmayan politik tutumu, itimat telkin etmiyor.
Yani... Olup bitenlere AK Parti ve Külliye penceresinden bakmayı alışkanlık edinenlerin, bu perspektifin çok ötesindeki "devlet ufkuna" da bakıp "Neden?" diye sormaları gerekiyor!

***


PKK SORUNU BİTERKEN FARKLI BİR KÜRT SORUNU MU?
Tablo, 1916'da İngiltere ile Fransa arasında imzalanan Sykes-Picot Anlaşması'ndan bu yana aynı. İngiliz ve Fransızlar, Osmanlı sonrası Irak ve Suriye coğrafyasını paylaşmakla kalmamış, bölgeyi terk ederken arkalarında etnik ve mezhebi temelde bölünmüş haritalar bırakarak, nüfuzlarını sürdürmeyi planlamışlardı. Örneğin Fransızlardan kalan Suriye haritasının özünde, ülkenin 4 parçaya ayrıldığı görülmekte. Akdeniz kıyısında Alevi/ Nusayri Devleti, İsrail sınırında Dürzi Devleti, kuzey-kuzeydoğuda Kürt bölgesi ve nihayet denizle bağlantısı kesilmiş orta noktada Sünni Araplara bırakılan Şam Devleti!
İç savaş bitmiş, Esed rejimi devrilmiş olsa da Suriye sahası halâ çok hareketli. ABD, Rusya, İran ve İsrail'in hesapları ile kıyısından köşesinden Fransız ve İngilizlerin kurguları devam etmekte. Bütün bu karmaşık yapı içinde Suriye'nin siyasi ve toprak bütünlüğü ile üniter yapısını, Suriyelilik bilinci üzerine inşa edilmiş yeni anayasanın ülkedeki tüm unsurları kapsaması gerektiğini savunan tek ülke ise Türkiye.
Bakınız, ABD'nin kurduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) sisteme entegre olacağını duyursa da işin esası göründüğü kadar basit değil. İmralı'daki teröristbaşının manevi oğlu Ferhat Abdi Şahin'in, geçiş dönemi Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet Şara ile anlaşmaya Amerikan ordusuna ait Apache helikopteri ile gelmesi başlı başına bir mesajdı. Suriye Ordusu'na katılacağı varsayılsa da YPG unsurlarının ağırlıklı bölümü ile Suriye'nin kuzeydoğusunda yerel jandarma gücü olarak konumlandırılmak istendiği bir gerçek. Böylece ABD hem YPG'yi himaye edecek hem de Suriye Ordusu'nda müzahir aparata dönüştürecek.
Ruslar derseniz... Ukrayna ajandasını temizler temizlemez, Tartus ve Himeymim'deki üslerini geri kazanmak için her türlü yöntemi kullanmaya hazırlandığı bir sır değil.
İsrail ise başlı başına mesele... Suriye'yi işgal etmekle kalmadı, şimdi Şam'daki yönetimi "cihatçı terörist" olarak yaftalayıp açıktan tehdit dili kullanmakta.
İran ise fecaat... "Hani ne dilersen kendine, iki katı verilecek komşuna" öyküsünde olduğu gibi... "Benim bir gözümü çıkarın yeter ki Türkler kör olsun" diyen patolojik bir yapı. Irak-Suriye-Lübnan hattındaki Şii Hilâli Projesi çöken İran, oyun kurucu olmaktan uzaklaştıkça oyunbozan rolünü oynamakta!
Hal böyle olduğu içindir ki... Önceki gün Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve MİT Başkanı İbrahim Kalın Şam'a gitti. Ankara, Arap mahallesinde racon kesen pozisyonda algılanmak istemese de PKK-YPG ve DEAŞ terör örgütlerinin tasfiyesi ile bölge dışı aktörlerin sahadan çekilmesi noktasında çok kararlı.
Gelinen aşamada... Suriye için oluşturulan anayasa taslağında siyasi ve toprak bütünlüğü vurgulansa da görünür gelecekte Türkiye'nin başını ağrıtacak tarzda kantonal örgütlenmelerin önü kesilmiş değil. 27 Şubat'taki İmralı çağrısından sonra Türkiye için PKK sorunu biterken, farklı nitelikte Kürt sorunu türetilmesi kuvvetle muhtemel. Bu nedenle, Şam'ın istikrarına desteğini sürdüren Türkiye için er ya da geç bölgedeki tüm Kürtlerin hamiliği sorumluluğunun düşeceği çok açık. Haliyle bu etkileşimin Terörsüz Türkiye'de çok yönlü kamu yönetimi reformunu gerekli kılacağı da düşünülerek kamuoyu hazırlanmak durumunda!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.