Başı
"rahmet", ortası
"mağfiret- bağışlanma", sonu
"Cehennem azabından kurtuluş" olan Ramazan ayının ülkemize,
İslam âlemine, insanlığa huzur, barış
getirmesi duası ve bayrama da kavuşmak
dileğiyle başlayalım yazımıza...
Dile kolay! PKK'nın kurulduğu 27 Kasım 1978'den 27 Şubat 2025'e
555 ay geçmiş. Örgütün ilk terör eylemini gerçekleştirdiği (Eruh-Şemdinli) 15 Ağustos 1984'ten, feshetme kararının açıklandığı güne kadar
486 ay 12 gün içinde 20'li yaşlarda
"iki nesil" kaybedilmiş. 15 bin asker, polis, sivil vatandaş
şehit düşmüş, 46 bin terörist etkisiz hale getirilmiş. Bölücü terör, -en az- 1,5 trilyon dolar ekonomik maliyet üretmiş. Yani bugünkü büyüklükte bir Türkiye kaybedilmiş. Oğlunun tabutuna sarılan ay yıldızlı al bayrağı evlat hasretiyle bağrına basan anaların, vatan ve millet uğruna gözünü, kolunu, bacağını kaybeden gazilerin katlandığı bedeli ölçmek ise elbette mümkün değil. Allah hepsinden razı olsun.
Şimdi gelelim, terörist başı ile verilen fotoğrafa ve örgütüne dönük çağrısına...
İmralı'dan paylaşılan fotoğraf PKK'nın silahlı kanadı ile siyasi kanadının aynı karede buluşmasından ibaretti. Dikkate değer yanı ise düne kadar Kandil'den talimat alan vekillerin bu sefer yönünü İmralı'ya dönmesi oldu. Bakalım, karmaşık unsurların bileşimi olan DEM Parti kadroları blok olarak hareket edebilecek mi? Dağa ve silaha yaslanmadan siyaset yapmayı becerebilecek mi?
Bu vesileyle bir hususu kayda geçirmek isterim. Aldığı inisiyatif ve yararlanacağı hukuki çerçeve ne olursa olsun,
Abdullah Öcalan, bizler için bölücü başı sıfatıyla anılmaya devam edecek, asla
"Sayın olmayacaktır!" Lakin dünün hafızasına sahip olan bizler, gelecek kuşaklar adına ve
"Terörsüz Türkiye" ideali uğruna bugün atılan adımlara sahip çıkıyor,
"ihtiyatlı iyimserliğimizi" muhafaza ediyoruz.
İmralı'nın paylaştığı metni elbette önemsiyor, malum çağrının açık ve net olması için noktası virgülüne kadar emek veren devlet görevlilerine şükranlarımızı sunuyoruz.
Tarihi anlam kazanan bahse konu metin,

PKK'nın sözde parti yapısının feshedilmesini,

Silahların bırakılmasını daha doğrusu teslim edilmesini,

Ayrı devlet kurma, federasyon, özerklik iddiasından vazgeçilmesini,
"Devlet ve toplumla bütünleşmeyi" içermesi bakımından her türlü duygusallıktan uzak olarak desteklenmeyi hak ediyor.
Tabii biliyoruz ki...
Bu derece kanlı, bu derece yabancı istihbarat örgütlerinin aparatına dönüşmüş, uyuşturucu ve insan kaçakçılığına bulaşmış bir yapının tasfiyesi kolay olmayacaktır. Farklı adlar altında, marjinalleşen gruplar maşa rolünü sürdürmekten vazgeçmeyecektir. Burada esas olan demokratik siyaset kanallarının, etkin pişmanlık mekanizmasının açık olmasıdır. Örgütün lağvedilmesi, silahın kesin biçimde aradan çıkmasıyla ilave tedbirler de gündeme gelebilecektir.
Ve -şimdilik- son husus!
ABD'den gelen o sorunlu açıklama...
"...Bu önemli bir gelişme ve umuyoruz ki, kuzeydoğu Suriye'deki DEAŞ karşıtı ABD ortakları konusunda Türk müttefiklerimizin endişelerini gidermeye yardımcı olacaktır!" Tercümesi, YPG=PKK olsa da Suriye
Demokratik Güçleri (SDG) adı altında
Amerikan çıkarlarına hizmetini sürdürecektir!
Özetle... Klasik yöntemler yanında yeni metot ve araçların da kullanılacağı özellikli bir dönem başlıyor!