İslam’a sistematik saldırı yapılıyor
TÜRKLERİN İSLAM'LA TANIŞMASI
Bilindiği gibi Türklerin Müslüman Araplarla ilk ittifakı 751 yılında Talas Irmağı civarında Çin'e karşı yaptıkları savaşta olmuştur. Bu muharebede Türkler, Müslüman Araplarla ittifak oldular ve böylece İslam'la tanıştılar. İslam'ı kabul eden ilk boyun Karluklar olduğu söyleniyor. Bu boy sonradan Karahanlılar'a dönüştü. İlk Türk İslam Devleti'nin 840 yılında Bilge Kül Kadir Han tarafından kurulduğu biliniyor.
Hz. Peygamber'in döneminde Göktürk İmparatorluğu'ndan bahsedilir. Kısacası Türkler, çok eski dönemlerde kendi iradeleriyle İslam'ı kabul ettiler. İslam dinini Arap dini gibi bir safsatayla tanımlamaya çalışan bazı kesimler ise Müslüman Türkleri İslam öncesi Şamanizm, anamizm ve Tengricilik dinlerine çevirmeye gayret ediyorlar. Sosyal medyada böyle sinsice bir faaliyet vardır. Türkler ile İslam et ve kemik gibidirler. Türkler İslam'a girerek hem geleneklerini, hem dillerini hem de erdemlerini korudular. Bu arada İslam'a büyük hizmetlerde bulundular. Avrupa'da İslam ve Türklük bir bütün olarak değerlendirilir. Bazı mahfiller gençlerimize Şamanizm ve Tengricilik olarak tanımlanan ve putperestliğin farklı bir versiyonu olan eski inancı yeniden parlatmaya çalışıyorlar. Türkler 1400 yılı aşkın bir süredir dini hakkında nihai karar vermiş ve İslam'ı kabul etmişlerdir. İslam'dan uzak duran Türk boyları ise kendilerini tamamıyla kaybettiler.
IRKSAL DİNLER FURYASI
Aynı oyun Kürtler için de zaman zaman uygulanmaya koyulmuştur. Zerdüştlük bir eski inanç olarak belli ırkların hayatında yansıma bulmuştur. Kürtler de bundan etkilendiler. Ancak milattan önceye dayanan bu inanç, Pers İmparatorluğu döneminde resmi din olmuştur. Sasaniler yıkılınca ortadan kaybolmuştur. Hz. Ömer döneminde Kürtler sistematik olarak İslam'a girmiştir. Ama İslam'la tanışmaları bazı kaynaklara göre Hz. Peygamber döneminde yaşayan Kürtler yoluyla olmuştur.
Kürtler Müslüman'dırlar. İslam'la erdem ve güzelliklerini korudular. Onlar da İslam'la et ve kemik gibi oldular. İslam'a büyük hizmetlerde bulundular. Her alanda bilge insan yetiştirdiler. Coğrafyamızdaki Türk-Kürt kardeşliği bu uzun ve anlamlı birliğe dayanır. Bu birliği bozacak zihniyete yol vermemek lazım.
TEHLİKENİN FARKINDA OLALIM
Gençlerimiz üzerinden bu bitip tükenmiş, coğrafyamızda kendine yer bulamamış eski ilaçları parlatmak faaliyeti şu anda işlevli hâlde. Dikkat etmek lazım. Bu eski inançları cazip gösteren sosyal medya paylaşımları çoğalıyor. Özellikle bundan sonra ısmarlanacak tarihi yapıtlarda, sinema filmlerinde bu hususta hassas olmak lazım.
Dünyada çok az bir insan topluluğuna hitap eden bu eski dinleri canlandırmak yoluna gitmemek lazım. İslam; her çağın, her dönemin, her topluluğun, her ırkın, her neslin, her coğrafyanın vazgeçilmez tek ve nihai dinidir. İslam ile coğrafya et ve kemik gibi bir bütün oluşturdu. İslam'ın kitabı olan Kur'an elbette Arapça indi. İllaki bir dille inmeliydi. İndiği coğrafyada da Araplar bulununca o dilde indi.
Arapça elbette kutsal bir dil değildir. Kur'an kutsaldır. Kur'an ayetleri kutsaldır. Endonezya'dan Somali'ye, Türkiye'den Bangladeş'e, Libya'dan Kongo'ya, Özbekistan'dan Kazakistan'a yüzlerce millet Kur'an'ı kendi dillerine çevirdiler ve İslam'la şereflendiler. Hayat buldular. Huzur buldular. Bu tür şeytani atraksiyonlar, oyunlar elbette İslam önünde eriyip gidecektir.
HZ. ALİ'YE GÖRE TÖVBENİN 6 ŞARTI
Hz. Ali, tövbenin makbul olması için şu 6 şarta uymanın gerektiğini söyler:
Hz. Ali bu sözleri mescitte söyler. Bakar ki biri mescitte sürekli "Allah'ım bağışla!" diyor. Hz. Ali ikaz ediyor ve bu 6 maddeyi hatırlatıyor.
BU GELEN EBU ZER Mİ?
Cebrail bir gün Efendimize sordu: "Bu gelen Ebu Zer mi?" Efendimiz "Evet" cevabını verdi. Cebrail dedi ki: "O her gün 2 defa bir dua eder. Melekler ona gıpta ederler."
Efendimiz, Ebu Zer'e sordu: "Günde 2 kez bir dua edermişsin. Nedir bu dua? Kim sana öğretti bu duayı?" Ebu Zer şöyle cevap verdi: "Kimseden öğrenmedim. Kalbime doğan bir duadır. Önce kıbleye dönerim. Abdest alırım. Sonra Sübhanallah, Elhamdülillah ve Allahu Ekber derim. Ardından şu duayı yaparım:
Allah'ım daimi iman isterim. Korkan bir kalp isterim. Haşyet dilerim. Faydalı bir ilim isterim. Sadık bir iman isterim. Güçlü bir din isterim. Her beladan afiyet isterim. Sağlığımın tam olmasını isterim. Bunun için şükür isterim. İnsanlardan muhtaç olmamayı isterim. Sağlığın daimi olmasını isterim."
Cebrail şöyle dedi: "Muhammed, seni hak ile gönderen Allah'a yemin ederim ki, senin ümmetinden kim bunu okursa affedilir. Deniz köpüğü kadar günahı olsa 2 melek onun için dua ederler. Cennet kapıları açılır. Haydi dilediğin kapıdan gir denilir."
HENÜZ KIYAMET KOPMADI
Hasan-ı Basri'ye gelen 90 yaşındaki ihtiyar şöyle dedi: "Ey Allah dostu, bana tövbeyi öğretir misin?" Hasan-ı Basri, "Çok geç kalmadın mı baba? Yaşın 90'ı bulmuş" dedi. Adam cevap verdi: "Hasan, henüz kıyamet kopmadı. Daha güneş batıdan doğmadı. Vaktim var demek ki."
ANNESİNİN AYAĞINI OVDU
Hadis ve kıraat âlimi Muhammed b. Münkedir her geceyi ibadetle geçirirdi. Bir gün annesi, "Ayağımı ov" dedi. Muhammed sabaha kadar annesinin ayağını ovdu. Şöyle dedi: "Bu, yani annemin ayağını ovmam nafile ibadetten, nafile namazdan daha önemlidir."
MUHKEM VE MÜTEŞABİH AYETLER NE DEMEKTİR?
Muhkem ayetler, anlamı apaçık anlaşılan ayetlerdir. "Namaz kılınız" gibi. Müteşabih ayetler ise birkaç anlama açık, yorumlanabilir ayetlerdir. Hurufu mukattalar, Hz. Meryem'e ruhun üfürülmesi, Allah'ın yerin ve göklerin nuru olması gibi ayetler bunlardan sayılabilir. Âli İmran Suresi 7. ayeti bu olayı anlatır. Diğer deyimle muhkem ayetler, kendisiyle amel edilmesi gereken; müteşabih ise kendisine olduğu gibi iman edilmesi gereken ayetlerdir.
Şafiilere göre kaza namazı olanlar; vakit sünnetini, teravih, teheccüt namazları dâhil olmak üzere herhangi bir namazla meşgul olmak yerine kazalarını bitirmekle yükümlüdürler. Aksi takdirde haram işlemiş olurlar. Hanefiler ise kazası olanların sünnetleri kılabileceklerini söyler. Netice itibarıyla kaza yani vaktinde kılınmayan farzlar daha önemlidir. Ama sünnetler de ihmal edilmemelidir.
Evet kılmıştır. Hendek Savaşı'nda yoğun saldırıdan dolayı Peygamberimiz (SAV) dört vakit namazları kılamamıştır. Yatsı sonrası Hz. Bilal'e (RA) ezan ve kamet getirterek bu namazları kıldırmıştır.
Yıllardan beri bazı yörelerde perşembe akşamları eski bir gelenek olarak nikâh ve iman tazeleme duası yapılır. Hocamız okur, cemaat tekrar eder. Yani; "Yarabbi bilerek veya bilmeyerek nikâhımı veya imanımı zedeleyecek bir şey yaptımsa bundan ötürü tövbe ediyorum" tarzında dua edilir. Bu bir gelenektir. Dini bir bağlayıcılığı yoktur. Bununla beraber bu konularda hassasiyeti hatırlattığı için belki faydaları olabilir. Bazı hadislerde geçen, "Gelin imanımızı tazeleyelim" sözünü buraya tatbik etmek doğru olmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)
- Ebedi Önder’in doğduğu gün: Mevlit (13.09.2024)