Ramazan sonrası yapmamız gerekenler
Bir ramazan ayı daha geçti. Her birimiz kendi çapımızda bir şeyler yapmaya gayret ettik. Oruç, teravih, sadaka-i fıtır, iftar, sahur, zekât ve daha birçok vesileyle Rabbimize bağlılığımızı bildirdik. Bir kısmımız birçok güzel alışkanlık edindi. Namaza başlayan binlerce insan oldu. Tövbe eden, pişman olan, kendini toparlayan, yüce Allah ile ahdini yenileyen, gidişatını sorgulayan yüz binler var.
Ramazana on bir ayın sultanı demişler. Buradan on bir ayın ibadet zevkinden mahrum bırakılması sonucu çıkmamalı. Her saniye aleyhinize veya lehinize şahitlik edebilir. Zamanı şahit tutun. Anı değerlendirin. Çünkü geçen her saniye sizin için kayıp olabilir. "Zamanını nasıl değerlendirdin?" sorusu sorulmadan sırat köprüsünden geçilmeyecek.
Bu bilince varmak için de hayattaki her geçişi sırat gibi görmek lazım. Besmeleyle, himmetle, rahmetle, zikirle, edeple, şuur ve ihlasla zamanı geçirmek lazım. Aslında on bir ayı, ramazanı kıskandıracak kadar dolu dolu yaşamalıyız. On bir ay bir rehavet dönemi olmamalı.
ALLAH'A HAVALE EDİN
Şimdi kendimize soracağımız soru şu olmalı: Ramazan sonrası dini açıdan neler yapmalıyız?
Size kötülük yapan, haset eden, iftira atan zalimleri yüce Rabb'e havale edin. Affedemiyorsanız en azından Allah'a havale edin. O "seriu'l hisab" yani hesapları tez görendir. Merak etmeyin. Engin olun, düzgün olun, dürüst olun. Kötü, cezasını elbette bulur. Hiç kötünün ebediyen yaşadığını gördünüz mü?
TÖVBEYİ GÜNLÜK YAPIN
Biz günahlardan tövbe edilir diye biliyoruz. Aslında haklı değiliz. En güzel tövbe, günahsızlık ve rahatlık anında yapılandır.
Bu tür tövbeler şükrün ve hamdin dile dokunmasıdır. Günahkâr zaten tövbe der. Günahsızken kulluğun hakkını verememenin tövbesi daha tatlı değil mi? Peygamberlerin tövbesi işte öyleydi.
Ya Rabbi! Bizim gayretimiz kâfi gelmeyebilir. Himmetin, lütfunla bizi hayra çevir ve şerre karşı emanımız ol. Amin.
Rabbim ramazan boyunca yaptığınız bütün ibadetlerinizi, dualarınızı kabul etsin. Ramazan Bayramı'nızı tebrik ederim. Allah yâr ve yardımcımız olsun.
***
ŞEVVAL ORUCU NEDİR?
Ramazanın ardından gelen aya şevval denir. Bu ayda 6 gün oruç tutmak sevap açısından çok kıymetlidir. Ramazan Bayramı'ndan sonra bu oruç tutulur. Bu oruç tıpkı ramazanda tutulan oruç gibidir. Bu oruçlar art arda tutulabileceği gibi aralıklarla da tutulabilir. Bir hadiste Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Kim ramazan orucunu tutar ve ona şevval ayının altı gün orucunu eklerse sanki yılın bütün günlerini oruçla geçirmiş gibi olur."
Bu durumda siz şevval orucu değil, ramazan orucunun kazasını tutmuş olursunuz.
Ayağa kalkabilen kişi namaza ayakta başlar. Ayakta durup da oturduğu zaman secde edemeyen kişi namaza ayakta başlayıp rükû ederek oturduktan sonra ima ile başını öne eğip secde eder. Ayağa kalkamaz durumda ise oturduğu yerden namaza devam eder. Başıyla ima eden böyle namaza devam eder. Ayakta durmaya gücü yettiği hâlde yerde oturamayan kimse namaza ayakta başlar. Rükûdan sonra tabure gibi bir şeye oturarak başının iması ile namazı kılar. Kişi dilerse ayaklarını secde yerine uzatarak da namazı kılar.
Hz. Peygamber basur hastalığı olan birine şöyle buyurdu: "Durabiliyorsan ayakta, gücün elvermiyorsa oturarak, ona da gücün yetmiyorsa yan üstü uzanarak namazını kıl." Bu kişi başka güç yetiremiyorsa ima ile namazını kılar. Burada kişi gücünün yettiğini yapmakla sorumlu olur.
Böyle bir durumda kız tarafı talipliye olumsuz cevap vermedikçe başkası talip olamaz. Hz Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Sizden biri sakın Müslüman kardeşinin dünür gittiği birine talip olmasın." (Buhari).
Bunun çirkin bir şey ve geleneklerimize aykırı bir durum olduğu da zaten bellidir. Ayrıca bu durum birçok açıdan düşmanlığa da sebep olur.
***
PEYGAMBERİMİZE SALAVAT GETİRMEK İBADETTİR
Allah bize Peygamber Efendimize salavat getirmemizi emreder. Biz de Efendimize olan bağlılığımızı ve sevgimizi ona çokça salat ve selam getirerek ortaya koymalıyız. Esasen bu, yüce Allah'ın emridir. Bu konuda Kuran-ı Kerim'de şöyle buyurulmuştur: "Allah ve melekleri, Peygamber'e çokça salavat getirirler. Ey müminler, siz de ona salavat getirin ve tam bir teslimiyetle selam verin." (Ahzab, 56).
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyurdu: "Kıyamet günü bana insanların en yakını, bana en çok salavat okuyandır." Bir hadiste de bir defa salavat getirene on misliyle karşılık verileceği, Allah'ın rahmet ve selamının kazanılacağı müjdelenmiştir.
Salavat getirmekte tembellik edenler için de Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: "Gerçek cimri, yanında anıldığım hâlde bana salavat getirmeyendir."
Namazların son oturuşunda "salli" ve "barik" dualarını okuyarak Peygamberimize en güzel şekilde salat ve selam etmiş oluruz. Yahut "Allahumme salli âlâ Muhammedin ve âlâ âli Muhammed", veya ismi anılınca "Sallallahu aleyhi ve selem" demek suretiyle de bu görevimizi yerine getirmiş oluruz. Kalbinde nifak olan manevi hastalar peygambere salattan rahatsız olurlar.
***
YÜCE ALLAH'I KALBİ KIRIKLARIN YANINDA ARAYIN
Hz. Musa bir gün yüce Allah'a yalvarır. Ve şöyle sorar: ''Ya Rabbi ben seni nerede arayayım? Nerede bulayım?'' Yüce Allah, Hz. Musa'ya şöyle vahyeder: ''Musa, beni kalbi kırıkların yanında ara. Ben onlara her gün ve her gece bir kulaç yaklaşırım. Böyle olmasaydı helak olup giderlerdi."
Abdullah bin Selam'a soruluyor: 'Kalbi kırıklar kimlerdir?'' O şöyle cevap veriyor: ''Yüce Allah'a aşırı sevgisinden dolayı başkalarına kalbini kapatan, bundan ötürüdür ki kalbi kırık olandır.' '( Ebu Nuaym, Hilye, 2/364).
Kalbi Allah'tan başkasından uzak etmek elbette zor ve çetin imtihanı gerektiren bir mertebedir. Ona talip olmak da zordur, onun hakkını yerine getirmek de.
Kalbini Rabb'ine açan, sadece O'nunla "ünsiyet" yani doygunluk bulur. Gözü O'ndan başkasını görmez. Başkasını önemsemez de. Onun için aleyhinde konuşan ile lehinde konuşan arasında fark yoktur. Malı kaybettiğinde de, kazandığında da kalbinde bir kayma olmaz. Mütevazıdır, ihlaslıdır, kin tutmaz, nefret duymaz. Bunlara kalbini kapatmıştır. O'nun için tek şey, Rabb'in rızasıdır.
Yüce Allah, Hz. Musa'ya sorar: ''Seni niye seçtim ve sana neden hitap ettim ey Musa biliyor musun?'' Hz. Musa, ''Hayır ey Rabb'im'' der. Yüce Allah cevap verir: ''Çünkü hiç kimse senin kadar mütevazı davranamadı. Sen benim rızam için hep mütevazı davrandın. Ben de seni onun için seçtim.'' (İbn Recep Hanbeli, ez-züll, 142).
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)
- Ebedi Önder’in doğduğu gün: Mevlit (13.09.2024)