Son olaylar İslam ümmetini derinden sarsıyor. Çocuk ve kadınların hayatını kaybetmesine sebep olan bombardımanlar her vicdan sahibini yaralamalı. Ve her türlü karşıtlığın bir ahlakının olması gerektiğini anlatmalı. Evler yıkıldı, siviller hayatını kaybetti. İsrail, Gazze'ye akan insani her türlü yardımın yolunu kapattı. Su, elektrik, ilaç, gıda ne varsa engelledi. Çocuklar, yaşlılar belki ekmek bulamıyorlar. Bizim bu gibi hallerde duruşumuz bellidir.
MÜSLÜMANLAR NE ZAMAN BULUŞACAK?
Müslüman veya Yahudi aileye mensup olsun her çocuğun kaybı bizi rahatsız eder. Zira çocuklar savaşın bir parçası değiller. Masumdurlar, mazlumdurlar. Olması gereken bu. Kadınlar için de konu aynıdır. Ama ne yazık ki şu anda Gazze'de çocukların ve masumların öldürülmesi normal sayılıyor. Zalimler için bombaların neyi yok ettiği önemli değil.
Batı'nın çanak tutmasıyla İslam'a ve değerlerine karşı her türlü saldırı makulmüş gibi takdim ediliyor. Öyle görünüyor ki, acılar durmayacak. Günden güne keskinleşecek. Yaralar kapanmayacak. Atılan sloganların hiçbir faydası olmayacak.
İslam beldelerindeki tepkiler -ki her satırıyla doğru olsa da- sonuç vermeyecek. Ne zamana kadar? Müslümanlar bir güç oluncaya kadar. Sözde bir güç değil. Bedeli ağır da olsa bir bütün oluncaya kadar.
NASIL BİRLİK OLUNACAK?
Siyasi, askeri, ekonomik, teknik ve benzeri alanlarda İslam âlemi bariyerleri aşıp güçlü bir birlik sağlarsa sıkıntılar aşılır. Aksi takdirde yine bombalar, acılar, ıstırap ve gözyaşları akmaya devam edecek. Birlik derken; adı, ekonomisi, askeri gücü, bütçesi, siyasi erki, otoritesi hatta parası olan bir birlikten bahsediyorum.
Sembolik anlamda da olsa sözüne itibar edilen harici bir güç oluşmalı. Veya en azından Cumhurbaşkanımızın sık sık gündeme getirdiği
"Dünya beşten büyüktür" söylemini hatırlatan bu beşli kâbusu sona erdirecek bir katılımla bazı bariyerler aşılabilir. Çin, Fransa, Rusya, İngiltere ve Amerika'nın oluşturduğu bir yapıda, neden bir altıncı İslam ülkesi temsil edilmez? Güvenlik Konseyi'nde Müslüman sesi duyulsa, adalet sağlansa, saldırganlar hak sahibi kabul edilmese, hep Müslümanların aleyhine kararlar yerine adalet sağlansa...
SAVUNMA SANAYİİ DAHA DA GÜÇLENMELİ
Türkiye'miz savunma sanayiinde dev adımlar attı. Güçlüyseniz saygın olursunuz. Ve dünyanın politikasına yön verirsiniz. Şartlar ve vaka bunu gösteriyor. O nedende savunma sanayiimizi daha da güçlendirmeliyiz.
KÖTÜLERİN KALBİNE KORKU SALINDI
Çok az bilinen bir hadis vardır. Müslim'in rivayet ettiği o hadiste Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Bir aylık uzaklıktaki kötülerin (düşmanların) kalbine Allah korkumu saldı." Yani anlamı şu: Medine'ye bir aylık yol uzaklığında olan her kötü, her zalim, her haksız benim bir gün zulme müdahale edeceğim korkusuyla ürperir.
Bu ifade bütün dünyayı içine alan bir uyarıdır. Bu hadisin içeriği şudur aslında: Müslümanların varlığı, gücü, kabiliyeti, adaleti dünyadaki herkesi etkilemeli ve korkutmalı. Müslümanların varlığı dosta (mazluma) güven, düşmana (zalime) engel olmalıdır. Bugün böyle mi İslam âlemi? Müslümanlar yeni hamleler yapmalı. Kalıcı, sonuç alıcı, karşıdaki şer ittifakları tökezletici yeni hamleler...
YENİLGİ YENİLGİ BÜYÜMEK
Merhum şair Sezai Karakoç'un "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" şiirinin son bölümündeki çarpıcı bir çağrı ve hatırlatma vardır:
"Sakın kader deme, kaderin üstünde bir kader vardır.
Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır.
Gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır.
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır.
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.
Senden ümit kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır." Evet, umut kesilmez. Evet yenilgi üstüne yenilgi de olsa zafere yol alınır elbet. Gökteki karar hiç ama hiç yanılmaz.
Gün batsa, şehirler harap olsa da elbet bir mimar çıkar ve onarır.
HZ. PEYGAMBER'İN LİDERLİĞİ
Huneyn Savaşı'nda Müslümanlara mağlup olan Malik b. Avf, eşini ve çocuklarını bırakıp kaçtı. Taif'e sığındı. Efendimiz, kendisine lider olması dolayısıyla haber gönderdi. "Medine'ye gel! Çocuklarını ve eşini alıp götür. Onlar bizim misafirlerimizdir. Ayrıca sana 100 deve hediye vereceğiz. Bir lidere eşini, çocuklarını ve ordusunu bırakıp gitmesi uygun değildir. Bize gelirsen onurun korunacaktır."
Gayrimüslim olan Malik b. Avf, Hz. Peygamber'in sözüne güvenir ve gelir. Eşini, çocuklarını alır. Ayrıca Efendimizin 100 deve hediyesini de alır gider. Sonra tekrar geri döner ve Müslüman olur. Sonuna kadar Müslümanca yaşar.
KADER NEDİR? KADER, İMANIN ŞARTI MIDIR?
Kader; hesap, plan, ölçü, program, bilgi gibi anlamlara gelir. Dini literatürde kader; yüce Allah'ın bütün nesne, varlık, olay ve oluşumları, ezeli ve ebedi ilmiyle bilip yaratması ve kontrol etmesidir. Yüce Allah'ın bilgisi, planı gibi anlamlara da gelir. Kader, Kuran-ı Kerim'de yüce Allah'ın takdiri, dilemesi, iradesi gibi kavramlarla da tanımlanır. Allah'ın hesabı kaderdir, yaratması kaderdir, dilemesi kaderdir, programlaması kaderdir, ilmi kaderdir. Bizim kaderi yalnızca "alın yazımız" olarak özetlememiz yeterli olmaz. Bu durumda; evrenin alın yazısı da kaderdir. Kaderin "irade" ile ifade edilmesi de bizi kaderi doğru anlamada yönlendirir. Yüce Allah'ın herhangi bir hususta karar vermesi "külli irade" olarak anlaşılabilir. Bu durumda kişinin iradesi de "cüzi irade" olarak anlaşılmalı. Yani; yüce Allah bir şeyi murat ettiğinde kulun buna karşı etkin bir pozisyon alması mümkün değildir. İnsan bir şeyi arzular, ama Allah'ın planında buna müsaade yoksa o işin olma ihtimali yoktur. Ancak kişi o işin olması için (sonucunu bilmediği için) çabalamakla yükümlüdür. Kuran-ı Kerim'de kadere (Allah'ın sonsuz iradesine) işaret eden birçok ayet mevcuttur. Bunların bir kısmının sadece meallerini vermekle yetinelim:
Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüye göre yarattık.
(Kamer/49)
O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.
(Furkan/2)
Yüce Rabb'inin adını tespih et. O, yaratıp şekillendiren, ahenk veren ve düzene koyandır. O, her şeyi ölçüyle yapıp doğru yolu göstermiştir.
(A'la/1-3)
De ki: "Bizim başımıza ancak, Allah'ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse müminler, yalnız Allah'a güvensinler."
(Tevbe/51)
O öyle bir Rab'dir ki, sizi çamurdan yaratmış, sonra (her birinize) bir ecel tayin etmiştir. (Kıyametin kopması için) belirlenmiş bir ecel de O'nun katındadır. Siz ise hâlâ şüphe ediyorsunuz.
(Enam/2)
Her milletin belli bir eceli vardır. Onların eceli geldi mi, ne bir an geri kalabilirler ne de öne geçebilirler.
(A'raf/34)
Ne kadar memleket varsa hepsini kıyamet gününden önce ya helak edeceğiz ya da şiddetli bir azapla cezalandıracağız. İşte bu, Kitap'ta (Levh-i Mahfuz'da) yazılmış bulunuyor.
(İsra/58) Bu ve benzeri yüzlerce ayet kaderin varlığını ortaya koyuyor. Kaderi inkâr; Allah'ın ilmini, iradesini, sonsuz takdirini, planını, hesabını, evren üzerindeki tasarrufunu da inkâr anlamına gelir.