NİHAT HATİPOĞLU

İnsanları doğru tahlil etmeliyiz

İslam'ı doğru okuduğumuzda insanı da doğru tahlil etmiş olacağız. Çünkü insan fıtratı neyi öngörüyor veya arzu ediyorsa onun dinde mutlaka bir karşılığı vardır.
İnsan sevmeyi ister; din "Hak edeni ve dosdoğru olanı sev" der. İnsan yemek ister; din "Helal olanı ye" der. İnsan hakkaniyeti ister; din "adalet"i öngörür. İnsan haksızlıktan rahatsız olur; din "Zulmetme" der. İnsan dürüstlük ister; din "istikamet"i emreder. Kısacası, insanın her meşru ihtiyacı dinde mutlaka bir esasa bağlanmıştır.
O hâlde Kur'an-ı Kerim ve Hz. Peygamber'i doğru okuduğumuzda insanın ihtiyaçlarını da doğru tespit etmiş olacağız. Kur'an olmadan insanı çözemeyiz. İnsanlar da diğer insanları tanımadıkça Kur'an'ı tanımış olamazlar. Kur'an'ı öğrenir gibi insanı ve ihtiyaçlarını da öğrenmeliyiz.
KENDİMİZİ DEĞİŞTİRELİM
Toplumun bir kısmında son dönemlerde görülen çirkin dil ve üslup hepimizi rahatsız ediyor. Hiçbir dönemde tartışmalar, konuşmalar, üsluplar bu kadar çirkinleşmedi. Bu aralarda kendimizi de tartmalıyız. Şu ayete dikkat edin: "Bir millet kendi durumlarını değiştirmedikçe Allah onların durumlarını değiştirip bozmayacaktır." (Râd/11).
Bozuldukça bunun vebali de yine biz insanda. Edep, adap, saygı ve erdem gibi onurlu davranışlarda bir çürüme varsa "Neden bu hale geldik?" diye düşünmeli değil miyiz? Allah açıkça buyuruyor: "Siz kendinizi değiştirmedikçe ben sizi temiz tutarım. Ama kendinizi kirletirseniz ben sizi sizle baş başa bırakırım."
Şimdi suçu kimde aramamız gerekir? Biz suçu herkese fatura ediyoruz ama kendimizi hep temize çıkarıyoruz. Sanki dünyanın en temizi bizmişiz gibi.
NEFSİMİZİ HESABA ÇEKELİM
Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin. Bu ilahi uyarı; herkesin kendini kadraja koymasını emrediyor. Kalplerimizi ve dillerimizi temizlemeliyiz. Bilmeden hüküm vermeyelim. Başkasının ağzıyla konuşmayalım. Görmediğimizi görmüş gibi aktarmayalım. Yalancının yalancı şahidi olmayalım. Kardeşimizde gördüğümüz bir eksikliği iyi niyetle düzeltelim. Yoksa tenkit ettiğimiz ne kadar hastalık varsa onun kökleşmesine zemin hazırlamış oluruz. O hastalığın bir parçası da kendimiz oluruz.

***


ALLAH'IM MERHAMETSİZLERİ BİZE MUSALLAT EYLEME!
En büyük duamız imansızlıktan korunmak olmalıdır. Zira gelecekte menfaat, ırki taassuplar, gelecek hesabı, para, makam sevdası ve diğer bazı unsurlar dinin önüne geçecek. Bugün belki kısmen böyle ama ileride yukarıda dediğimiz hamleler daha keskince olacak. İşte bu durumlarda imansız insanlarla denenmekten uzak durmaya gayret etmeliyiz. Onun için Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Allah'ım, merhametsizleri bize musallat etme!" (Tirmizi, Daavat/79).
Siz düzgün olursanız, herkes düzelir. Siz kirlenirseniz, herkes kirlenir. Hak, hukuk, insaf, vicdan yaygın hale gelmedikçe Allah bizi düzeltmez. Toplumumuzdaki savrulmayı şikâyet edenlere sormak gerekiyor; sen düzeltmek için ne yaptın? Kaç kalbi düzelttin? Ümit ve umut verdin mi? Yoksa kirlenmiş olanı daha da kirletmek için mi gayret ettin? Bütün bunların muhasebesini samimi olarak yapmadıkça sorumluluğumuzu yerine getirmiş olamayız.
KOMŞUMUZA KARŞI GÖREVLERİMİZ
Eskiler "Ev alma komşu al" demişler. Ama bazen insan komşusunu seçemiyor. Kötü bir komşunun zararı bütün mahalleye sıçrayabiliyor. Hele bir de bu komşunun insani ilkeleri yoksa ciddi sıkıntılar yaşanabiliyor. Bir Müslüman'ın komşuya bakışı edep, insaf ve iffet çizgisinde olmalıdır. Hepimiz şunlara dikkat etmeliyiz:
Komşumuzun namusunu kendi namusumuz gibi görmeliyiz.
İyi veya kötü gününde komşumuza destek vermeliyiz.
Komşumuzun ayıplarını kurcalamamalıyız.
Komşumuzun hak ve hukukunu göz ardı etmemeliyiz.
Komşumuzun evine, arazisine, bahçesine zarar vermemeliyiz.
Komşumuz evinde yokken hırsıza arsıza karşı evine sahip çıkmalıyız.
Komşumuzu rahatsız edecek her şeyden kaçınmalıyız.
Komşumuz aç ve açıkken rahat uyumamalıyız.
Komşumuzun penceresine bile izinsiz bakmamalıyız.
Bayramda, seyranda komşumuza uğramalıyız.
İyilik yapmaya en yakın komşumuzdan başlamalıyız.
Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurdu: "Cebrail komşuyu o kadar anlattı ki, komşuyu komşuya mirasçı bırakacak zannettim."
BÜYÜKLERİN PRATİK ZEKASI
Hz. Ali'ye sordular:
- "Mahşerde Allah bu kadar insanı nasıl teraziye koyup hesaba çeker."
Hz. Ali: "İnsanların çokluğuna rağmen nasıl aynı anda rızıklarını veriyorsa."
- "Beden çürüyünce ruh nereye gider?"
Hz. Ali: "Yağ tükendiğinde kandilin ateşi nereye gidiyorsa."
- "Sema ile yer arasında ne kadar mesafe var?"
Hz. Ali: "Kabul olunmuş duanın çıktığı mesafe kadar."
BİR AYET
"Ey iman edenler! Bir topluluk, diğer bir toplulukla alay etmesin. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sora fasıklık ne kötü bir isimdir. Kim de tövbe etmezse işte bu kimseler zalimlerdir." (Hucurat, 11)
RÜYADA GÖRÜLENLERLE AMEL EDİLİR Mİ?
Rüyaların bir kısmı mesaj veren, haberci rüyalardır. Kişiye o rüyayla bir anlamda uyarıda bulunulur. Kişi de bu rüyaları manevi açıdan önemsemelidir. Bazı rüyalar ise kişinin bilinçaltında yatan bir korku, ümit veya benzeri duyguların dışa yansımasıdır. Bunları pek önemsememek lazımdır. Rüyada görülen olumsuz şeylere yoğunlaşmak doğru değildir. İyi rüya, iyi niyetli insanlarla paylaşılabilir. Kötü gibi gördüğümüz rüyalar anlatılmamalıdır. Psikolojik olarak bu tür rüyalar insanı etkiler. Negatif düşünceye iter. Rüyalar dini anlamda bağlayıcı bilgi içermez. Zira görülen rüyalarda vesvese, psikolojik sıkıntılar, şeytanın çabası, kişinin durumunun karışık olması, rüyanın doğru yorumunu pozitif veya negatif anlamda etkiler. Yani rüyada bir kişiye "Sen cennetliksin" veya "Sen cehennemliksin" gibi bir sözün bağlayıcı bir yönü yoktur. Rüyanın en gerçek yorumunu ise sadece yüce Allah bilir.
Aldığımız kurban kaybolursa yenisini almalı mıyız?
Zengin olan bir kişi kurbanını kaybederse yenisini alıp kesmelidir. Ancak fakir, durumu iyi olmayan bir kişinin yeni bir kurban alması gerekmez. Ancak ilk aldığı kurban, bayram günleri içinde bulunursa bu durumda o kurbanı kesmelidir.
Kâbe'nin içinde olan kişi nereye döner?
Kâbe'nin içinde olan kişi herhangi bir yöne dönüp namazı kılar. Zira bu durumda mutlaka kıbleye (kıblenin duvarlarından birine) dönmüş oluyor.
Kurban Bayramı'na az kaldı. "İki bayram arası düğün olmaz" diyorlar, doğru mu?
"İki bayram arasında nikâh kıyılmaz" diye bir dini hüküm yoktur. Zaten her zaman iki bayram arasına denk geliyor. Şimdi Ramazan ile Kurban Bayramı arasındayız. Kurbandan sonra ise Kurban ile Ramazan Bayramı arasında olacağız. Yani böyle bir hükmün dini geçerliliği yoktur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.