NİHAT HATİPOĞLU

Binanı yükselterek komşunun güneşine ve rüzgârına engel olma

O kadar dünyevileştik ki lehimize olan her şeyi hakkımız sandık. Hak etmediğimiz şeyleri sahiplenmek için gayret sarf ettik. Hak etmediğimizi hak sandık.
"Gün gelir kişi sabah mümin, akşam kâfir olur" uyarısına muhatap olan nice insan var.
İmanına göre tavır alan değil, tavrına göre iman eden insan sayısı hayli çoğaldı. Her harama kendimizce bir çıkış kapısı araladık.
İman etmeyen veya nefsinin arzularını din edinen dalalet ehlini zaten saymıyorum. Onlar hem "dall", hem "mudill"dirler; yani hem "yoldan çıkmış", hem "yoldan çıkaranlar"dır.
Okyanusla yıkansalar temizlenemezler, illaki tertemiz bir niyetle tövbe etseler belki kurtulurlar.
Saadet asrında adamın biri binasını yükseltmiş, komşusunun güneşine ve rüzgârına engel olmuş. Bu durum Peygamber Efendimizin dikkatini çeker. Ve Efendimiz, asırlar ötesine ders ve rehber olacak şu cümleyi kullanır: "Sakın komşunun rüzgârına engel olacak şekilde binanı yükseltme. Komşunun hakkına girme. Binasına gelecek güneş ve rüzgâra engel olma."
Peki adam bu ikazdan sonra ne yaptı? Hemen binasını yıktı. Daha sonraki günlerden birinde Efendimiz oradan geçince binanın yerinde olmadığını görüp sordu: "Buradaki yüksek bina ne oldu?"
Oradakiler şöyle dedi: "Efendimiz, sizin uyarınız üzerine sahibi binayı yıktı." Bu cevap üzerine Resulullah (SAV) binanın sahibine dua etti.
İşte terazi... Müslüman olan veya olmayan, hangimiz komşunun rızasını, duasını arzu ettik. Daha doğrusu önemsedik? Hangimiz ev yaparken komşusunun güneşini, manzarasını, rüzgârını hesap ettik. Kabul edelim ki, bencilliğimiz dini hassasiyetimizin ötesine geçti.
Kısacası, kusurumuz sayılmayacak kadar çok. Rabbim hidayet ve tövbe nasip etsin.
SIRADAN DEĞİL SINAVDAN GEÇMİŞ İNSAN
İnsanı insan bilip onu Allah için sevmek...
Sureten insan görünüp ahlaken hayvanlaşanlardan uzak olmak...
Beyni, midesi kadar iş gören ve saniyelik menfaate göre değişen kişilerden uzak durmak...
Herkesin acısını sinede hissetmek...
Sıradan değil, sınavdan geçmiş insanların işidir.
Bestamlı Bayezid bu sanatın en malum olanlarındandır.
Ali Safi aktarıyor: "Bir gün bir merkebe sahibi kırbaç vurmaya başladı. Eşek kırbacın acısından kıvranmaya başladı. Birden hayvanın arkasından kan boşaldı. O esnada, orada hadiseye şahit olan Bestamlı Bayezid'in de baldırından kan sızmaya başladı."
Mazlumun hissettiğini ayniyle yaşamak. Bu hissediş manevi kıvranmadan çok ötede bir hâldir. Tasavvufta zikri geçen aynileşmek tam da budur. Bir müridin sırtına inen her darbeyi mürşidin sırtında hissetmesidir. Hatta müridin sırtı kanıyorsa, mürşidin de sırtı aynı darbelerle kanayacaktır.
ALLAH İSMİ KUR'AN'DAN ÖNCE DE KULLANILIR MIYDI?
Allah lafzı Kur'an nazil olmadan önce de kullanılırdı. Zira Peygamberimizin babasının adı Abdullah'tı. Eski ilahi metinlerde ve peygamberlere gelen sahifelerde bu yüce isim kullanılmış ve nesilden nesile aktarılmıştır.
40 gün namaz kılanın günahı bağışlanır mı?
Böyle bir hadis yoktur. Ancak 40 gün boyunca cemaatle namaz kılana 40 günün sonunda iki beraat verilir. Bunlardan birincisi ateşten korunma, ikincisi de münafıklıktan korunma beraatıdır. Bu da teşvik anlamında bir hadistir. Yoksa 40 vakit cemaatle namaz kılan kişi daha sonra kılmasa da olur veya bütün günahlarından arınmıştır anlamına gelmez.
Eve girerken veya evden çıkarken önce sağ ayağı atmak şartı var mı?
Hz. Peygamber (SAV) hayatımızın her kademesinde disiplin ifade eden emir veya tavsiyelerde bulunmuştur. Eve girerken sağ ayağıyla girer, çıkarken de sağ ayağıyla çıkardı. Eve girip çıkarken de şöyle dua ederdi: "Allah'ın adıyla çıkıyorum. Allah'ın adıyla giriyorum. Cahilce davranılmaktan, haksızlık yapılmaktan sana sığınırım."
Bir hadis
"Kul bazen hiç farkında olmadan Allah'ın gazabına sebep olacak bir söz söyler. Ve bu söz sebebiyle cehenneme düşer." (Buhari, Rikak, 23)
Bir ayet, bir uyarı
Kendini çok önemli ve özel sayan, diğer insanları aşağılayan kişilere Kur'an'ın ikazı şudur:
"Yeryüzünde kibir ve şımarıklıkla yürüme. Çünkü sen, ne yeri delebilir ne de dağların boyuna erişebilirsin." (İsra/37)
İnsanoğlu neye benzer?
Mevlânâ der ki: "İnsan bütün muhtevasıyla ormana benzer. Böcek, çıyan, kelebek, akrep, bülbül, çiçek hepsi ormanda yer alır."
Öyle ya; kelebeğin safiyeti, bülbülün lezzeti, çıyanın ihaneti, akrebin sinsiliği, hepsi insanoğlunda var. "Bende bunlardan hangisi var?" diye sorgulamak zorundayız.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.