Hazreti Muhammed’in (SAV) ahlakı
Bir seferdeler. Mola verecekler. Uygun bir yer görünce "Çadırları buraya kurun" dedi. Bu arada gusül yapmak istiyor.
Yolun tozundan, toprağından arınacak. Bulundukları yer ise -çalı çırpı olmadığından- yıkanmaya çok da müsait değil. Biri der ki:
"Efendimiz, müsaade ederseniz siz yıkanırken ben bir bezle perdeleyeyim." "Olur" der Efendimiz. Sahabi perde gerer, O da yıkanır. Yıkanma işi bitince perdeyi alır ve adama der ki: "Şimdi sen yıkan. Yolun kir ve tozundan arın.
Ben seni perdeleyeyim." Sahabi utanır.
"Olmaz Efendim" der, "Siz nasıl olur da beni perdelersiniz. Utanırım sizden. Böyle bir yükü size yükleyemem." Efendimiz, "Benim sizden farkım ne? Ben de kurutulmuş et yiyen bir kadının çocuğuyum" der.
Tevazuda zirveydi. Yük olmaz, yükü kaldırırdı. Arkadaşlarına tepeden bakmazdı.
Köylünün nasırlı eli
Medine çarşısında yürüyor. Bir bedevi pazara gelmiş. Mal getirmiş. Karşısında birden Hz. Muhammed'i (SAV) gördü.
Etkilendi, titremeye başladı. Efendimiz, köylüye doğru yürüdü: "Kendine gel.
Ben zorba bir adam, bir kral değilim.
Senin gibi biriyim. Uzat ellerini." Adam ellerini saklayınca Efendimiz sordu:
"Neden ellerini uzatmıyorsun?" Köylü şöyle dedi:
"Ellerim nasırlı.
Sizin elleriniz temiz ve narin.
Ellerinizi incitirim diye korkuyorum." O şöyle buyurdu: "Uzat ellerini avucuma." Köylü uzatınca, ellerini avucunun içine aldı.
Tokalaştı. Sonra şöyle buyurdu: "Allah bu elleri sever. Bu ellerin sahibini sever." Hz. Peygamberimiz, asla kimseyi aşağılamadı.
Asla küçük görmedi. Hiç kimse O'nun yanında kendini dışlanmış hissetmedi.
Bilakis garip, kimsesiz ve el emeğiyle geçinenlere özel ilgi gösterdi.
Kadınlara karşı hassastı
Bir yolculuktalar. Yanına eşi Hz.
Aişe'yi de almıştır. Yolculuklarda -savaş hariç- yanına eşini alırdı. Eşine karşı toleranslı tavrıyla da örnek olurdu.
Önemli konularda eşiyle istişare ederdi. İşte böyle yolculuklardan birindeydi. Hz.
Aişe başka bir deve üzerinde geliyordu. Sesi güzel olan bir sahabi, yüksek ve güzel sesle şarkı mırıldanmaya başladı. Şarkının nağmesi Hz. Aişe'yi taşıyan deveyi etkiledi.
Deve, şarkının nağmesine ayak uydurmaya, yürürken ayaklarını ustaca kaydırmaya başladı.
Şarkı hızlanıyor, deve silkeleniyordu.
Neredeyse deve Hz. Aişe'yi atacak hale geldi. Hz.
Peygamber (SAV), adı Enceşe olan güzel sesli sahabiyi uyarmak zorunda kaldı: "Ey Enceşe, kristalleri taşırken yavaş ol." (Müslim, Fedail).
Hz. Peygamber, nazlı ve nazenin hanımları kristallere benzetiyor.
Bir taraftan şarkı mırıldanan kişiye müdahale etmez, onun mırıldanmasına kapıyı açık tutarken, diğer yandan da kadınları kırmamaya dikkat eder.
Çağımızda kadınlar, şiddete muhatap oluyorlar. Bırakın kadınları rahatsız etmeyi, onları kristal gibi hassas taşımayı emrediyor.
Adil davranırdı
Hz. Muhammed (SAV) Efendimiz, her yolculuğa çıktığında aynı değil, farklı arkadaşlarını yerine vekil bırakırdı.
Böylece onlara değer verdiğini gösterir, onlara da hünerlerini gösterebilme imkânı tanırdı. Ayrıca kişileri kayırmadığını, kabiliyete göre görev verdiğini gösterirdi.
- İlk sefere çıktığında yerine Medineli Hazreç kabilesinin lideri Hz. Sad bin Ubey'i vekil bıraktı.
- İkinci sefere çıktığında yerine yine Medineli ama Evs kabilesinin lideri Hz.
Sad bin Muaz'ı bıraktı.
- Üçüncü sefere çıktığında yerine Mekkeli muhacirlerden Ebu Seleme'yi vekil bıraktı.
- Dördüncü sefere çıkışında yerine azatlı bir köle olan Hz. Zeyd bin Harise'yi vekil bıraktı.
Bu son görevlendirmeyle azatlı bir kölenin, devlet reisi olabileceğini göstermiş oluyordu. İnsanların nefsani temayüllerini kontrol ediyor ve fitnenin yeşermesine zemin bırakmıyordu.
Köleliği mahkûm etti
İslam köleliği, binlerce yıllık bu onur kırıcı sektörü kademe kademe kaldırmaya çabaladı. Azadı büyük sevap saydı.
İslam'a yanaşan bütün köleler azat edildi.
Müslüman olmayanları da sahiplenildi.
Hayır ve iyilikte "aslan payı" kölelerdi.
Her günahın kefaretinde köle azadı öngörüldü. Efendimiz, kölesi olanları şöyle yönlendiriyordu: "Hizmetkârına yediğini yedir, içtiğini içir, giydiğini giydir.
Onu aziz bil. Köle azadına teşvik et." Kölesini kırbaçlayana, "Onu azat etmezsen bu darbenin hesabını verirsin" dedi. Yeri geldiğinde şöyle buyuruyordu:
"Ben de Allah'ın bir kölesiyim. Yerde oturur, bağdaş kurar, köle gibi yerim."
Her cana değer verirdi
Dostlarıyla otururken bir cenaze geçti. Ayağa kalktı. Cenaze geçinceye kadar oturmadı. Sahabe hayret etti. Zira geçen cenaze bir Yahudi'nin cenazesi idi.
Nitekim arkadaşlarından biri dayanamayıp şöyle dedi: "Allah'ın Peygamberi! Şu geçen cenaze bir Müslüman'a ait değil, bir Yahudi'ye aittir. Siz bilerek mi ayağa kalktınız?" Şöyle buyurdu: "Ölüm büyük bir hadisedir. Ayrıca o bir insan değil mi?" (Buhari, Cenaiz, 49/ Nesai, Cenazi, 45-47).
Sonra şöyle devam etti: "Cenaze geçtiğini gördüğünüzde, cenaze geçinceye kadar ayakta durun." (Buhari, Cenaiz, 47).
İnsanı, insan olarak kabullenmek, saygı duymak, hesabı ise Allah'a bırakmak en doğru olan yoldur. O, bize bunu öğretti. Bir Yahudi cenazesi için, "O da bir insan değil mi?" ifadesi, her insana örnek olmalı değil mi?
Her vesilede Hz. Peygamber'in aleyhinde bir algı oluşturma peşinde olan nasipsizler acaba bunları, Hz. Peygamber'in eşsiz ahlakını biliyorlar da inadına mı görmezden geliyorlar yoksa bilmeden, cehaletlerinden mi algı oluşturan önyargılı taifenin peşine takılıp gidiyorlar bilemiyorum. Ama iki halde de ahirette bir Peygamber'le muhatap olacaklarını umarım hesap etmişlerdir.
***
DUA, KADERİ ETKİLER Mİ?
Kaderin tecellileri hakkında kesin ifadeler kullanmak zordur. Zira kaderle ilgili külli (bütüncül) kararları Allah (CC) verir. Allah'ın hangi kararı, neden verdiğini bilmek kolay değildir. Bizler ancak illiyet, yani sebep ve sonuç münasebetine bakarız. Yüce Allah bir kişi hakkında bir hüküm vermiş olabilir. Bu hükmü verirken de kişinin hayattaki durumuna, iyiliğine, kötülüğüne veya başka tasarruflarına göre karar vermiş olabilir. Mesela, bir insanın ömrünü 50 yıl olarak irade etmiş, kararını vermeden önce de kulun hayatta çok dua edeceğini veya sadaka vereceğini bildiği için de bu ömrü ezeli ilminde 80 yıl olarak kararlaştırmış olabilir. Bu hâl insan için meçhul, Allah için malumdur. Diğer yandan bazı hadislerde "Dua, belayı uzaklaştırır" deniyor. (Tirmizi, Kader/6; Beyhaki, Şuab). Bu hâl, kaderin kendisinden farklı bir şey değildir. Duanın belayı def edeceği, ömrü etkileyeceği yine kaderin içindedir. Kaderin bir tecellisidir. Bize düşen şey dua etmek, sadaka vermektir. Bununla Allah rızasını kazanmayı dilemeliyiz ki, bu hâl zaten kaderimizin tecelli (kaza) sahasına yansıması şeklinde ortaya çıkar. Sebepsonuç konusuna gelince; dua ve sadaka sebep, ömrün bereketlenmesi veya ilmi ilahide değişmesi -ki bazen melekler bile bilgi sahibi olamazlar- sonuç olur.
Bu tür sözler son derece tehlikeli sözlerdir. Kastettiği şeyi yaptığında yemininden dolayı dinden çıkmakla karşı karşıya kalır. Hemen kelime-i şehadet getirip pişman olmalıdır. İman gibi konular asla bu tür yeminlerin konusu edilmemelidir.
Kur'an-ı Kerim bunun cevabını şöyle veriyor: "Onlar ayakta iken, otururken ve yanları üzeri yatarken Allah'ı anarlar" (Ali İmran/191). Allah'ı anmanın en şerefli şekli Kur'an-ı Kerim okumaktır. Hz. Peygamber'in yatağına yöneldiğinde İhlas, Felak ve Nas surelerini okuduğunu biliyoruz.
Bir sure
Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın ismiyle.
1- Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
2- Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
3- Ve insan, "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
4- O gün yer, bütün haberlerini anlatır.
5- Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
6- O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
7- Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
8- Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.
Bir dua
"Rabbim! Gireceğim yere dürüstlükle girmemi sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkmamı sağla. Bana tarafından, hakkıyla yardım edici bir kuvvet ver." (İsra/80)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)