NİHAT HATİPOĞLU

Günlük hayat ve istişare

Kur'an-ı Kerim'de Şûra (Danışma) Suresi yer alır. Bu sure Mekke'de indi. Müslümanları her işte, her meselede istişare ederek doğru karar almaya çağırdı. En ufak bir olayda bile istişare, güven anlamına gelir. Şûra'nın eş anlamlı kelimeleri arasında, konsey, kurul, divan, heyet, meclis gibi unsurlar yer alır. Kur'an, mümini tanımlarken, "Onların işleri, kendi aralarında danışma iledir" (Şûra/38) buyurur. Diğer bir ayet, şûranın kıymetini hatırlatıyor:
"Sen onlara sırf Allah'ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet. Onların bağışlanmasını dile. İş hakkında onlara danış. Karar verince de Allah'a güven. Doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever" (Âl-i İmran/159).
Şûra zayıflığa değil, temkine işaret eder. Şûra tereddüdü gidermek için değil, doğru karar için gereklidir. Dünyevi herhangi bir işte istişareyi öncelemek zafiyeti değil, gücü gösterir. Temkinli adımı getirir. Onun için Hz. Aişe, "Hz. Peygamber'den daha çok istişare edeni görmedim" buyurmuştur. İstişare alanı, açacağınız işyerinden alacağınız her karara kadar kapsayıcıdır. Eşinizle, sevdiklerinizle, iş arkadaşlarınızla, akıllı insanlarla, tecrübe sahipleriyle, iş bilenlerle istişare, mutlaka daha doğru bir kararın kapısını açar.
Bizim de birer ebeveyn ve Müslüman olarak her işimizde mutlaka bu müesseseyi işletmemiz lazım. Bu yolla daha doğru karar vermiş oluruz. Onun için, "İstişare eden yanılmaz, hüsrana uğramaz" denilmiştir. Peygamberimiz her konuda istişareyi (şûrayı) öngördü. İstişare elbette iman ve ibadet konularında olmaz. Zira bu hususlar Kur'an ve sahih sünnetle belirlenmiş olup itaati gerektirir. Bunun dışında kalan her konuda istişare sünnettir. Belki vaciptir. Hz. Peygamber'in geleneğidir. Kur'an'ın emri ve tavsiyesidir. (Aile içinde özellikle bu müesseseyi işletelim. Gençlerin de görüşünü alıp motive edelim.) Hz. Peygamber'in istişarelerinden örnek verelim:
1- Savaşlardan önce -Uhud'da olduğu gibimutlaka istişare ederdi. Uhud'da kendi görüşünün zıddına bile olsa şûra kararını uyguladı.
2- Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, hatta Hz. Osman'ın halifeliği şûra ile alındı.
3- Bedir esirleriyle ilgili karar şûra ile alındı. Efendimiz konuyu tartışmaya açtı. Herkesi dinledi.
4- Hudeybiye Anlaşması günü Hz. Peygamber tereddüt ettiği bir konuyu eşine -Ümmü Seleme (RA)- açtı. Onun tavsiyesi doğrultusunda hareket etti.
5- Hz. Peygamber önemli gördüğü bir hususta Hz. Ali ve Hz. Usame ile istişare ederdi.
Bunun onlarca örneği vardır. Netice olarak istişare, zafiyet göstergesi değildir. Bir Müslüman'ın iyi ve aklı başında insanlarla, aile fertleriyle, ilim erbabıyla istişare etmesi temkinin gereğidir. Bu hususta birbirimizi reddetmeyelim. Sorana cevabını verelim.
ALLAH'IM BAĞIŞLANMA DİLERİM
Hz. Peygamber (SAV) Efendimiz günde en az yüz kez bu cümleyi söylerdi. Günahı olduğu için değil, biz günahkârlara yol-yordam öğretmek için bunu yapardı. Bağışlanma dilemek, bir tövbedir. Allah, "Rabb'inizden bağışlanma dileyin" buyuruyor (Hud/3). "Tövbe edin" buyuruyor (Tahrim/8). "Toptan tövbe edin" buyuruyor (Nur/31). "Doğru mümin, günah işlese de günahta ısrar etmeyendir" buyuruyor (Ali İmran/135)
Allah'ın sadık kulları, tevazuyla tövbe ederler. Samimiyetle hüzünlenirler. Onlar Rablerinin rızasının nöbetindedirler. Rahman'ın sadık kulları olarak sağa-sola bakmaz, önlerine bakarlar. Kendilerini kâinatın en günahkârı sayarlar. Utanırlar, hicap duyarlar. Ellerini Allah'a açarken bir dilencinin yalvardığı gibi yalvarırlar. Kibirlerini ayak altına sererler. Yüzlerindeki hüzün, Allah'ı razı edememe korkusundandır. Her bir korku için "Bin kez estağfurullah" derler. Sonra riya karışmış olabilir diye istiğfardan da istiğfar ederler. "Tövbemiz de tövbeye muhtaç" derler. Hadiste ifade edilen şu cümleler, her günahkâra bir ümit ve umut dergâhıdır:
"Gündüz günah işleyenin tövbe etmesi için, Allah geceleyin elini açar. Gece günahkâr olanların tövbe etmesi için de gündüz elini açar. Bu hâl kıyamete kadar devam eder" (Müslim). Öyleyse hep beraber "estağfurullah" diyerek ruhumuzu dinlendirelim.
GÜNAHKAR BİR İNSANIN ARKASINDA NAMAZ KILINABİLİR Mİ?
Elbette her birimizin küçük veya büyük günahlarımız vardır. Gıybet, dedikodu, haset veya başkaca günahlar işleyen insanlar az değildir. Ehli sünnet dediğimiz ve Kur'an ile sahih hadisleri esas alan âlimlere göre günahlar kişiyi günahkâr kılsa da, günahını meşru saymadıkça onu dinden çıkarmaz. Mutezile ve Hariciler bu hususlarda farklı düşündükleri için onlara göre günahkâr olan bir kişinin imamet yapması caiz değildir. Ancak mutedil ve dengeli bir yolu tercih eden ve halkın menfaatini (maslahatını) öngören ehli sünnet âlimleri, "Günahları da olsa bir insanın imamlık yapması -fazilet olarak daha düşük bir durumda olsalar da- zaruretten dolayı caizdir" derler. Burada âlimler, insanların takvasını yarıştırmak yerine fitne ve kaosun önüne geçecek bir yolu tercih etmişlerdir. Aliyyü'l Kari, Ebu Hanife'nin bu görüşünü paylaşır. Burada İslam âlimleri, sahabenin uygulamalarını da öngörürler. Daha önce içki içmiş (ve tövbe etmiş) Velid bin Ukbe'nin arkasında namaz kılındığını biliyoruz. Bir insanın günahını veya takvasını sorgulamak da dinin uygun göreceği bir şey değildir. Ama elbette insanın, uyacağı kişinin istikametli, düzgün, Kur'an'ı iyi bilen, hafızlığı ve ilmi doygun bir kişi olmasını istemesi son derece makuldür. Malumdur ki, bir imama gidip onun ibadet, takva veya günahını sorgulamakla memur değiliz. İnsanlar hakkında hüsnüzan beslemek doğru olandır. İnsanların hâlini, kalp ve niyetini ancak Allah bilir. Bilindiği gibi bir Müslüman'ın bir diğer Müslüman'a cemaatle namaz kılmak için imamlık yapması caizdir. Günahı da olsa bir insanın arkasında namaz kılmak (insan resmi görevli olmayabilir, sıradan bir vatandaş da olabilir), o kişinin olumsuz bir yönünü kabullenmek anlamına gelmez. Bu hususta ölçü şudur: Müslüman olan ve imamet şartı taşıyan herkesin arkasında namaz kılmak caizdir.
Farz namazı kılmayan dinden çıkar mı?
Herhangi bir ibadeti yapmamak kişiyi günahkâr yapar ama dinden çıkarmaz. Zira büyük günahlar (o günahı meşru saymadıkça) sahibini dinden çıkarmaz. İslam dininde namaz, en önemli ibadetlerin başında gelir. Kişi namazla Allah'a yakınlaşır. Günahlarını silkeler. Secde halindeyken Rabbi ile konuşmuş olur. Namaz kılmamak, insanı dinden çıkarmaz ama büyük günahlardan sayılır. Hatta bazı ayetlere göre kişiyi nifak noktasına getirir (Tevbe/54). "Cehenneme girenlere 'Neden buradasınız?' diye sorulduğunda, 'Biz namaz kılanlardan değildik' cevabını vereceklerdir" (Müddessir/43). Bazı hadislerde namazı devamlı terk edenin küfürle karşı karşıya geleceği ifade edilmiştir (Tirmizi, İman, 9; Müslim, İman, 134; Nesai, Salat, 8) Bazı hadis yorumcuları, namazı terk edenin imani açıdan sıkıntılı hale düşmesini "Samimi Müslüman olmazlar, iman zafiyeti yaşarlar" şeklinde yorumlamışlardır. O halde meseleyi şöyle yorumlayabiliriz:
1- Namazın farziyetine inanmakla beraber tembellik veya gafletten dolayı kılmayanlar kâfir olmazlar.
2- Namazın gereksiz olduğunu veya farz olmadığını iddia eden, Kur'an ayetlerini inkâr ettiği için dinden çıkar.
3- Namazla, abdestle veya ezanla alay eden kişi, dinle bağını kesmiş olur. Namazı gereksiz gören, onu geçmiş çağlara hapseden, namaza düşmanlık eden aynı hükme tabi olur.
4- Daha önceki yıllarda namaz kılmayan ama sonradan pişman olan kişi, tövbe etmeli ve kaçırdığı namazları kaza etmelidir.
YUSUF'LARI ORTAYA ÇIKARIN
Yusuf'ları bulmak lazım. Yusuf'ları yetiştirmek için gayret gerekiyor. Kur'an-ı Kerim, "Yusuf'u bulun, araştırın" buyuruyor (Yusuf/87).
Siz onları bulmaz, yetiştirmez, hakkını vermez olursanız Yusuf'lar öne çıkamazlar. Toplumda kaybolurlar. Yalnızlaşırlar. Hz. Yusuf; idealist, prensip sahibi, ahlaklı, izzetli, vahye bağlı, imanını nefsine tercih eden, kardeşlerinin yanlışına rağmen intikam duygusu içinde olmayan izzetli gençlere örnektir. Yusuf'lar temizdir, nuranidir, Allah'ı severler. Günahtan utanırlar. Zindanı iffetsizliğe tercih ederler. Allah'a tevekkül etmişlerdir. Ondan ötürü Allah, onları kuyudan zirveye taşır. Koca bir halkın -Mısır'ın putperest halkının- dinini tevhide çevirir. Bazen Yusuf'lar yanıbaşınızdadır da farkına varamazsınız. Size ve bize düşen Yusuf'u doğru anlatmak ve Yusuf karakterlileri ortaya çıkarmaktır. Yusuflar çekilirse Kâbil'ler öne çıkar. Habil'ler silinir ve gider.
Bir ayet
Eğer Allah insanları işledikleri günahlar yüzünden cezalandıracak olsaydı, dünyada tek bir insan bile bırakmazdı. Ama Allah onların cezasını belirlenmiş bir vadeye kadar erteler. O vadeleri geldiği vakit hükmünü yerine getirip onları cezalandırır. Çünkü Allah, kullarını tamamen görmektedir. (Fatır/45)
Bir hadis
İyiliğe -hayra- vesile olan, o hayrı işlemiş gibidir. (Tirmizi, İlim, 14)
Bir dua
Allah'ım, beni iyilik yaptığında sevinen, kötülük yaptığında ise hemen hatasını anlayıp bağışlanma dileyenlerden eyle. (İbni Mace, 57)
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.