NİHAT HATİPOĞLU

Kalplerinizi Allah birleştirdi

Hz. Peygamberimizin vefatından önce yaptığı en son konuşmalardan birisinde söylediği söz dikkat çekicidir: "Siz benden sonra putperestliğe dönmeyeceksiniz. Bu konuda bir endişem yoktur. Ancak dünyalık için birbirinizle boğuşacağınızdan korkuyorum."
İnsanoğlu elbette mal-mülkmakam- evlat sevgisiyle bezenmiştir. Bu konulardaki zaafiyet ve meyli normaldir. Zira bu şeyler sevdirilmeseydi ortada dünya diye bir şey kalmazdı. Ancak hiçbir zaman dünyevi bu hususlar imanımızı ve dini hayatımızı etkilememelidir. İlk Müslümanları düşünün. Evlerini, barklarını, hayvanlarını ve arazilerini bırakarak iman yurdu belledikleri Medine'ye sığındılar. Sonra Yüce Allah onlara dünyayı mamur hale getirdi. Rahata kavuştular. Ancak her şeye rağmen Hz. Peygambere bağlılığı başka bir şeyle değiştirmediler.
İmanla küfür arasında bir tercihe zorlanan ilk müminler bedeli ne olursa olsun imanı tercih ettiler. Şahsi kayıplarını öne almadılar. Ahireti düşünerek tercihte bulundular. Allah da onların kalbini birleştirdi. Kaybettiler. Şehit oldular. Ama Kitap'tan ve Resul'den vazgeçmediler. Kur'an-ı Kerim Allah'ın lütfuyla birleşen Müslümanların dağınıklıktan birliğe nasıl dönüştürüldüğünü söylüyor:
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Bölünüp parçalanmayın. Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz, birbirinize düşmandınız. Allah gönüllerinizi birleştirdi. Ve O'nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Siz bir ateş çukurunun tam kenarında iken oradan da sizi Allah kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerinizi böyle açıklıyor ki doğru yolu bulasınız." (Ali İmran/103)
Bu ayet; her çağın, her coğrafyanın Müslümanına bir hayat iksiri gibidir. Allah'ın ipine sarılın sımsıkı. Oyuna gelmeyin. Kardeş olun. Sizden görünen ama içi nifak dolu İslam düşmanlarına itibar etmeyin. Bölünmeyin. Mademki kıbleniz bir, imanınız bir, kaygılarınız bir. Aksini halde Allah üzerinizden nimetini alır.
Kalpler birleşmiyorsa demek ki hatalarımız var. Birbirimizi hunharca eleştiriyoruz. Şer odaklarının gazına gelerek şeytanın şeytana söylemeyeceği sözle diğer Müslümanı hırpalıyoruz. Hırpalayanlar gizli ajandası olan mihrakların tezgâhına düşmüş durumda. Sosyal medyaya bakın anlarsınız. Belki Müslüman Müslümanın ahlakına, ibadetine değil belki ama imanına kefil olmalı. En azından bu olmalıydı.
Bu ayeti yeniden okuyun: "Ey Müminler! Ayrışmayın. Birbirinize düşmeyin. Kalplerinizi birleştiren Allah'ı unutmayın. Allah'ın nimetiyle (kendi gayretinizle değil) kardeş oldunuz. Ateş çukurunun tam ucundaydınız. Allah sizi çekti çıkardı. O halde Allah'ın ipine sarılın." Hastalığı da, çareyi de Kur'an söylüyor. Nedir Allah'ın ipi? Kur'an'dır, Hz. Peygamberin uyarılarıdır. Samimi müminlerin sözleridir. Peki bunu yapmazsanız ne olur?
Cevabını yine Kur'an söylüyor:
"Allah'a ve Resulüne itaat edin. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra zaafa düşüp zayıflarsınız. Sabredin. Kuşkusuz Allah sabredenlerle beraberdir." ( Enfal/46)
Zafiyet beraberinde savrulmayı getirir. Fırtınada herkes rüzgâr yiyor. Herkes etkilenir. O halde menfaat için değil sırf Allah için birbirimizi kucaklayalım. Kardeş olalım. Zaafa düşmeyelim. İmanımızı her şeyin önüne alalım. Formül ortada: "Siz Allah'a yardım ederseniz (emrini tutarsanız) O da size yardım eder." (Muhammed/7)
Günlük menfaat ve geleceğini imanına tercih edecek bir insanın müminin dünyasına katacak hiçbir şeyi olamaz. Dedikodudan, hasetten , haksız tenkitten ve boş laftan başka.

***


RASULULLAH'IN AĞLADIĞI GÜN
Adamın biri Efendimize geldi ve babasını şikayet etti. Adam dedi ki; babam malımı alıyor. Efendimiz babasını çağırdı. Bir de ne görsün bastonla zar zor yürüyen bir ihtiyar. Efendimiz konuyu açıp ondan dinlemek istedi. Adam şöyle dedi: Oğlum (çocukken) zayıftı. Ben güçlüydüm. O fakirdi, ben zengindim. Ondan hiçbir şey esirgemedim. Bugün ise ben zayıfım, o güçlü. Ben fakirim, o ise zengin. Malını benden esirgiyor. Bunu duyan Hz. Peygamber ağlamaya başladı. Sonra şöyle buyurdu: "Bu sözleri duyan her dağ ve taş elbette ağlar."
Daha Sonra çocuğa dönerek şöyle buyurdu: " Sen ve malın babana aitsiniz." (İbni Mace, kısmen; Taberani, Bursevi, Tenvir, C2, S.340)
GECE KONAKLAYANIN DUASI
Hz. Peygamber (S.A.V) yolculukta iken gece olduğunda şöyle dua ederdi:
Ey Rabbimin yarattığı evren. Allah benim de evrenin de Rabbidir. Senin ve sende olan kötü şeylerin şerrinden, sende yaratılan ve üzerinde gezip dolaşanların şerrinden Allah'a sığınırım. Aslanların, büyük-küçük yılanların, akreplerin ve bu diyarda yaşayanların, doğuran ve doğanların şerrinden Allah'a sığınırım. (Ebu Davud)
KARI KOCA SEVGİSİ
Kişi hanımının yüzüne sevgiyle baktığı, hanımı da kocasının yüzüne sevgiyle baktığında Allah ikisinin de yüzüne rahmet nazarıyla bakar. Erkek eşinin ellerini, eşi de kocasının ellerini sevgiyle tutarsa ikisinin de parmakları arasından günahları dökülür. (Hadisi Şerif)
SENİNLE VUSLAT VARSA EĞER!
Yahya bin Muaz şöyle derdi: Allah'ım! Dünyayı ancak seni anmak için istiyoruz. Ahireti ancak affetmenden dolayı istedik. Cenneti de ancak sana vuslat için istedik.
KADINLAR CUMA NAMAZI KILMAK ZORUNDA MI?
Bir kadının cuma namazını kılmasında dinen bir sakınca yoktur. Bir kadın cuma namazına katılırsa Allah onun namazını elbette kabul eder ve bu namaz öğle namazı yerine geçer. Bu nedenle cuma namazına katılan bir kadın ayrıca o günkü öğle namazını kılmak zorunda değildir. Cuma namazı kadınlara farz değildir. Kılmak zorunda değillerdir. Peygamberimiz kadınlara cuma namazının farz olmadığını bildiriyor. Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde Medine'de kadınlar Cuma namazını kılarlardı. Ayrıca öğle namazı kılmazlardı.
İstiğfar ne demektir?
İstiğfar; Yüce Allah'tan bağışlanma dilemek demektir. Kişi işlediği bir günahtan pişmanlık duyar ve Yüce Allah'a yönelerek günahından tövbe eder. Bu tövbeye biz istiğfar yani bağışlanmayı dilemek deriz. Kur'an-ı Kerim hatadan dönerek pişman olanları övgüyle anar. (Ali İmran/135)
İstiğfar edecek kişi dilediği duayı ve yakarışı dillendirebilir. Önemli olan gönülden tövbe etmesi ve aynı günaha bir daha kalkışmamasıdır.
Bazı kaynaklarda "Seyyidül İstiğfar" (bağışlanmaların en güzeli) olarak geçen bu yakarışlardan birisi şudur:
"Allah'ım! Sen benim Rabbimsin. Senden başka İlah yoktur. Sen beni yarattın. Ben de senin kulunum. Gücüm yettiğince sana verdiğim sözün, vaadimin arkasındayım. Yaptığım kötülüklerin şerrinden sana sığınırım. Bana verdiğin nimetlerin farkındayım. Günahımı da sana itiraf ediyorum. Beni affet, beni bağışla. Çünkü günahı ancak sen bağışlarsın." (Buhari)
Duanın sonundaki "Âmin" ne demektir?
Duaların sonunda söylenen "Âmin" kelimesi; Allah'ım bu söylediklerimi kabul et anlamına gelir. Peygamberimiz (S.A.V); imam âmin dediği zaman siz de âmin deyiniz. Zira âmininiz, meleklerin âminine denk gelirse Allah o kişinin günahlarını affeder. buyurmuştur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.