NİHAT HATİPOĞLU

Ramazanda gönül kapılarını açık tut

Salı günü oruçluyuz inşallah. Ramazan geldi, hoş ve sefa getirdi. Tam da yolunu gözlerken geldi. Evlerimize misafir olmaya geliyor. Duasıyla, Kur'an'ıyla, iftar ve teravihiyle geliyor. Sahuruyla, davuluyla, mahyalarıyla geliyor. Hem de duaya, tövbeye, Hz. Peygamber'e çokça ihtiyaç duyduğumuz bir anda geliyor.
Tefekkür zamanı
Bu ramazanı doğru değerlendirelim; diğer ramazanlardan biraz daha farklı olarak. Zira iftardan itibaren sabaha kadar dışarı çıkamayacağız. O halde bunu fırsata çevirelim. Bol bol tefekkür derken; boş felsefenin çıkmaz sokaklarında değil, deruni ve manevi bir nübüvvet yolunun bizi götüreceği iklime doğru tefekküre dalalım. Allah'a daha da bağlayacak,
Hz. Muhammed Mustafa
(s.a.v.) ile yaren kılacak, Kur'an'ı daha içsel anlayacak bir yolculuğa çıkalım bu ramazan. Sahabeyi okuyalım. Vahye muhatap olan o ilk seçkin kadro nasıl anladılar bu yüce dini, nasıl uyguladılar. Bunu anlamaya gayret edelim. Tefekkürünüz sizi kitaptan ve Resul'den başka bir mecraya çekiyorsa bilin ki tuzağa düştünüz. Varacağınız sonuç, hüsrandan veya kendinizi inkârdan başka bir şey değildir.
Zikir zamanı
Yüce Allah'a yaklaştıracak her zikir maksuda ulaştırır. Hz. Peygamber (s.a.v.) en yüce zikrin, anmanın ve virdin "La ilahe illallah" olduğunu haber veriyor. Allah'tan başka yaratıcı ve ibadete layık kimse yoktur. Her peygamberin ümmetine fısıldadığı değişmez iman ilkesidir. Bütün sahte ilahların fitnesinden Yüce Rabb'e sığınan mümin, en sağlam ipe yapışmıştır. Bolca bu zikri yapalım. Mana ve mesajını düşünerek.
Esma zikri illaki lazım
Yüce Rabb'imiz bize bu dünyada esma (isim) ve sıfatlarıyla tecelli eder. Tefekkür âlemimize böyle hükümranlık kurar. Her hadise -kitaplar, peygamberler, âlemin oluşması vs- O yüce zatın esmasının zaruri tecellisidir. O'nun isimlerinin sınırı yoktur. Biz ancak bize bildirdiklerini biliriz. Hadis kitaplarında geçen 99 isim, bize yol gösteren yeterli bir haldir. Nihai sayı değil elbet. Bunun için biz dua ederken, "Ya Rabbi, bize bildirdiğin ve bize bildirmeyip zatında meknun -gizli- bulunan bütün esman ile sana yalvarıyoruz" deriz. Biz, bize kâfi ve vafi olan esma ile yetinelim. İnanıyorum ki, bütün insanlar bütün bir ömür boyu, O'nun sadece bir ismini tefekkür ve tezekkür ederse yine o ismin hakkını veremez. Yüce Rabb'imiz zatı ile ahirette kullarına tecelli edecektir. Rüyetullah dediğiniz o büyük şerefin kapısı bize açıldığında... Açılırsa inşallah.
KUR'AN EN YÜCE ZİKİRDİR
Kur'an-ı Kerim en büyük ve en yüce zikirdir. Bizler esmasını da kitaptan ve sünnetten öğreniriz. Kur'an değişmez bir nurdur. Hidayettir. Kurtuluş ve nimettir. Karanlıktan aydınlığa çeviren bir mesajdır. Okundukça yeni bilgilerin kapısını açar. Ona doyamazsınız. Ahirette kurtuluş beratınızdır. Onu okuyan müminin imanı tazelenir. Onu okuyan imansızın ise mutsuzluğu artar. Siz bütün çıkış yollarını oradan öğrenirsiniz. Sizi yaya bırakmaz. Allah'a götürür. Peygamber'ine yoldaş kılar. Kabirde azabı kaldırır. Ahirette makamı yükseltir. Bu ramazan Kur'an'la meşgul olun. Olun ki o da ahirette sizinle meşgul olsun.
Hz. Resulullah'la bağınızı güçlendirin
Sahabeden biri, "Bütün duamı size salat ve selama ayırsam olur mu ey Allah'ın elçisi?" diye sorduğunda, Peygamberimiz "Olur" cevabını vermişti. Kur'an'-ı Kerim şöyle buyuruyor: "Allah ve melekler Peygamber'e salat ediyorlar. Ey iman edenler, siz de O'na salat ve selam okuyun" (Ahzap, 56). Allah ve melekler birer lütuf olarak O'na salat ederler. Biz müminler ise birer ümmeti olarak O'na salat etmeliyiz. Bol bol salat edin. O'nu anın. O'nu hatırlayın. O'nun yolunu takip edin. O'nunla paydaş olun. O'nunla ilgili olun. O'nu tanımaya çabalayın. Zira Muhammed (s.a.v.) Efendimize salat ve selam ibadettir.
Tövbe kapısında durun
Kur'an'ın tabiriyle "nasuh" tövbesi ile tövbe ediniz. Nedir nasuh tövbesi: "Günahından dolayı içi pişmanlık ateşiyle yanan bir günahkârın o günaha bir daha dönmemesiyle vazgeçmesidir." Nasuh tövbesinde samimiyet, pişmanlık ve kararlılık vardır. Nasuhun bir anlamı da "çok öğüt alan, çok öğütlenmiş, çok öğüt veren"dir (Tahrim, 8). Nefsine öğüt verip ona diz çöktüren tövbe, nasuh olur.
Hikmet kapısına koşun
Hz. Peygamber sünnetini, hadislerini bolca okuyup gereğini yerine getirmeye çalışalım. Mesela bu dönem hadis kitaplarında tövbe, zikir, edep, dua gibi bölümleri okuyabilirsiniz. Riyazü's-Salihin (İmam Nevevi) yeterli bir derlemedir. Yeterli olur bence. Hadisler, Kur'an'ın en doğru yorumudur. Hadisleri okudukça sahabeyle sohbet etmiş olursunuz. Hz. Peygamber'i dinlemiş gibi feyiz alırsınız. Allah ramazanımızı hayırlara vesile kılsın.
Not: Ramazan boyunca iftar ve sahur vakitlerinde ATV'de canlı yayınla huzurunuzda olacağım. Rabbim dilerse... Ekrana beklerim.


'BÖYLE BİR SIRT GÖRMEDİM'
Habbab bin Eret, Müslüman'dı. Ama bir putperest kadının da kölesiydi. Bu kadının adı Ümmü Enmar'dı. Vahşi işkenceleriyle tanınan bir putperestti. Hz. Habbab, Müslüman olunca bu kadın çıldırdı. Hz. Habbab'a demirden bir gömlek giydirdi. Bir zırh. Onu kızgın güneşin altına attı. Demir kaynadıkça Habbab'ın vücudu eridi, yandı, yara bağladı. Ama bu Ümmü Enmar'a yetmedi.
Talimat verdi. Hz. Habbab'ı soydular. Tandırda kor haline getirilen demirleri sırtına sapladılar. Bazen de ateş közlerinin üzerine yatırıp göğsüne bastılar. Hz. Habbab'ın sırtı delik deşik olmuştu. O yılları anlatırken şöyle derdi: "Ateşte kızdırılan demirler, sırtımdaki yağlar ve kaslarla sönerdi." Hz. Ömer, bir gün Habbab'ın sırtını gördü. Dehşete kapıldı. "Ben hayatım boyunca böyle sırt görmedim" dedi. Parmaklar, sırtındaki yarada kaybolurdu. O şöyle derdi: "Bu yaraları mahşerde Rabb'ime göstereceğim. Allah'ım bu yaralar senin için açıldı diyeceğim." Hz. Habbab, 63 yaşında Küfe'de vefat etti. Hz. Ali, Sıffin'den döndüğünde mezarına gidip cenaze namazı kıldı.
KÖYÜMÜZDEKİ MEZARLIĞA CEVİZ AĞACI DİKECEĞİZ. GELİRİNİ NE YAPALIM?
Bu ceviz ağaçlarının gelirini mezarlığa yapılacak tadilat için kullanabilirsiniz. Bunun dışında hayır işlerinde de kullanabilirsiniz.
Cuma namazının tahiyatında yetiştim. Namazım oldu mu?
Tahiyatta cemaate ulaştınız ise namaza ulaşmış olursunuz. Ayağa kalkar, rekatları tamamlarsınız. Cumayı kaçırırsanız öğle namazı kılarsınız.
Hastanede birinden kan aldım. Akraba olur muyum?
Hastanede kan bağışı büyük bir sevaptır. Ancak size kan veren kişiyle bir akrabalık bağı oluşmaz. Belli bir vefa ve dostluk oluşur. Kan veren ve kan alan arasında nikâh açısından bir mahremiyet (nikâhlanma engeli, haramlılığı) oluşmaz. Bu anlamda yabancı bir kişi gibidir.
Abdest dualarını bilmiyorum. Abdestim geçerli olur mu?
Abdest duaları farz değildir, bu nedenle abdestte yıkamanız gereken yerler yıkandıktan sonra duaları okumasanız da abdestiniz geçerlidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.