NİHAT HATİPOĞLU

Müslüman’ı fitne hırpalıyor düşman değil

Efendimiz, "Fitne uyuyor, uyandırmayın" buyurmuştur. Tarih boyunca Müslümanlar hep fitneden ve fitnecilerden darbe yediler. Müslüman olmayanın İslam'a zarar vermesinden çok Müslüman olduğunu söyleyen daha çok dine zarar verdi.
Nitekim öyle de oldu. Hz. Ömer'in şehit edilmesinden sonra değişik siyasi ve dini hareketler, farklı mezhepler İslam aleminde belirdi ve bu hareketler dezenformasyona açık bir iklimde birbirlerine düşman edilip kullanıldılar.
Bu durum bugün de aynı şekilde devam ediyor. Bu tarihi süreci Hz. Huzeyfe'nin aktardığı bir hadiste rahatça okuyabiliriz. Hz. Huzeyfe, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) son derece yakın olup O'nun sırdaşı sayılan bir isimdir. Halife Hz. Ömer'in de bulunduğu bir ortamda Hz. Huzeyfe Hz. Peygamber'in dönemine ait şu olayı naklediyor:
Hz. Huzeyfe'nin dilinden olayı dinleyelim:
Bir gün Halife Ömer'in yanında oturuyorduk. Hz. Ömer, "Resulullah'ın fitne hakkındaki sözlerini hanginiz ezberledi" diye sordu. Bunun üzerine, "Ben iyi bilirim. Hem de nasıl anlattıysa" dedim. Hz. Ömer bana şöyle dedi: "Sırrı anlatmaya amma cesursun." Ben de, "İnsanın ailesi, malı, evladı ve komşusu sebebiyle düştüğü fitne-kaos ve sıkıntıya; kıldığı namazı, orucu, sadakası, iyiliği teşvik, kötülükten sakındırması kefaret olur" dedim. Yani bu ibadetler o sıkıntıları örter.
Hz. Ömer, "Hayır. Benim sorduğum bu fitne türü değil. Öğrenmek istediğim fitne; denizin dalgalanıp kabardığı gibi kabaran ve kuduran fitnedir" cevabını verdi.
Bunun üzerine ben şöyle dedim, "Ey müminlerin emiri bu fitneden sana bir zarar yoktur. Çünkü seninle bu fitne (yani siyasi kaos, kargaşa ve karışıklık) arasında kilitli bir kapı vardır." Hz. Ömer, Hz. Huzeyfe'nin ne demek istediğini anladığı için sordu: "Peki bu kapı kırılacak mı, yoksa açılacak mı?"
Huzeyfe cevap verdi: "Kırılacak."
Halife: "Öyle ise kıyamete kadar ebedi kapanmayacak." cevabını verdi.
Huzeyfe'nin sözleri burada bitiyor.
O gün, orada bulunanlardan biri sordu: "Ömer senin kapıdan neyi kastettiğini anladı mı ey Huzeyfe?"
Huzeyfe cevap verdi: "Evet biliyordu. Hem de bu gündüzün arkasından gecenin geldiğini bildiği gibi."
Adam sordu: "O kapı kimdi?
Huzeyfe cevap verdi: "O kapı Ömer'di. Hz. Ömer şehit edilince fitnenin kapısı açıldı ve kıyamete kadar kapanmayacak."
Hz. Ömer fitneye engel olan bir kapı, sur ve engeldi. Doğrusu Hz. Osman'ın şehadeti ile sonuçlanan çalkantı, fitne ateşi daimi bir tefrikaya dönüşmüştür.
Müslümanların daha dikkatli olması gerekir. Birbirlerine karşı daha toleranslı, şefkatli ve anlayışlı olmalılar. Zira fitne katilden, cinayetten daha beterdir. Ona kapılmamak, hep hayırlı düşünmek ve öyle davranmak gerekir.
Hz. Ömer'in sözünü hatırlayalım: Ordusuna şöyle diyor: Beni sizin düşmanlarınız değil, günahlarınız ürkütüyor. Nefsiniz. Düşmanlarınız değil. Bunu bilip ona göre fitneye gelmemek lazım.

***


Kulağınıza fısıldayana dikkat edin
İslam tuzak ve düzen kuranları sevmez. Gizli gizli iş yapmayı, tecessüsü ve hatta kulağa fısıldamayı da onaylamaz.
Hz. Peygamber (s.a.v.)'in meclisinde, sokakta veya mescitte bazıları Efendimize yanaşır ve kulağına bir şeyler fısıldarlardı. Efendimizi rahatsız edecek şeyler söyler, bazen de birilerini eleştirirlerdi. Efendimiz ise herkes hakkında iyi zannını korumak isterdi. Bu tür fısıldaşmalardan da haz almazdı. Tepki de koymazdı. Müthiş ahlakından ve edebinden dolayı fısıldayanı kovmazdı.
Ama Yüce Allah ayet indirip fısıltı kapısını kapattı. "Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman, bu konuşmanızdan önce bir sadaka veriniz." (Mücadele Suresi, 12. Ayet
Denir ki, Hz. Ali hayatı boyunca bu ayetle amel etmiştir. Peygamberimize fısıldadığında mutlaka sadaka verirdi. İhtiyaç halinde özel bir husus ilettiğinde.
Allah insanların aleyhinde veya gereksiz işler için fısıldamayı yasaklıyor. Zira insanların fısıldaşmalarının çoğunda hayır yoktur. (Nisa, 114)
Çoğunlukla böyledir. Ancak iyilik için fısıldayanlar hariç. (Nisa, 114) O zaman kulağınıza eğilene, karakterine, huyuna, edebine, samimiyetine iyi bakın.

***


Ötanazi de bir tür intihardır
Domuzun kalp kapakçığı insan kalbine takılabilir mi?
Kalp insanın en önemli organıdır. Tedavisi hayati öneme sahiptir. Hayati öneme sahip bir tedavinin helal olan bir nesne ile yapılabilmesi mümkün değilse, zarurete binaen tedavide haram olan bir nesne kullanılabilir. Kalp kapakçığı değişmesi gereken bir hasta için başka bir yol kalmamışsa bu durumda domuzun kalp kapakçığı kullanılabilir. Hatta başka bir helal nesnenin kalp kapakçığı randıman vermiyorsa bu durumda da domuzun kalp kapakçığı kullanılabilir. Bildiğiniz gibi zaruretler sakıncalı olan hususları zaruret kadarınca caiz - mübah- kılar. Burada da keyfilik yoktur, zaruri bir tedavi vardır.
Ötanazi caiz midir?
Dinimize göre intihar haramdır. Ötanazi de bir tür intihardır. Bilindiği gibi ötanazi; yaşama ümidi kalmamış ve şiddetli ağrı hisseden insanın öldürülmeyi istemesidir. Yani başkasının eliyle hayatına son vermesidir. Kur'an-ı Kerim'de: 'Ey iman edenler kendinizi öldürmeyin' (Nisa, 29-30) denilmiştir. Acıdan dolayı hayatına son vermek veya ölümü arzu etmek kabul edilmemiş, yerilmiştir.
İlçemizde eski bir mezarlık vardı, 30 yıl önceye kadar. Buraya artık ölü defnedilmiyor. O alana cami yapabilir miyiz?
Uzun yıllardır ölü defnedilmeyen, içindeki ölülerin de çürüdüğü eski mezarlığa mescit yapılabilir. Ancak çürümemiş ölüler bulunursa bunların nakli şarttır.
Besicilik yapıyorum. Koyunlarımın zekatı yerine bedellerini dağıtabilir miyim?
Malınızın zekatını kendi cinsinden verebileceğiniz gibi bedelini de verebilirsiniz. Yani koyunlarınızın zekatı olarak koyun verebileceğiniz gibi piyasa değerinden para da verebilirsiniz.
Borç verdiğim kişi muhtaç. Borcumu zekata sayabilir miyim?
Borçlu ileride borcunuzu ödeyebilecek durumda ise ona verdiğiniz borcu zekata sayabilirsiniz. Tabii ki o alacağınız para batak -yani ödeme imkanı olmayan- para değil ise. Bir de bu tür mahsuplarda teslim ve tesellüm daha uygun olurdu. Yani borçlu para bulup borcunuzu size uzattığında sizin o parayı almayıp "Zekatım olarak size hibe ettim" demeniz daha uygun olur.
Ben daha önce Hristiyan'dım. İslam'a girip Müslüman oldum. Eşim Müslüman değil. Benim nikahım devam eder mi?
Müslüman bir erkeğin bir gayrimüslim (ehli kitap) olan kadınla evlenmesi dinimize göre caizdir. Onun için sizin İslam'a girmenize rağmen eşinizin Hristiyan olarak kalması nikahınıza zarar vermez.

***


Veda Hutbesi'nden
Ey insanlar! Size iki emanet bırakıyorum ki onlara tutunursanız asla sapmazsınız: Onlar, Allah'ın Kitabı ve Resul'ünün sünnetidir.
Kadınlar size Allah'ın emanetidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.