“Bize Kuran yeter” sözü
Bize Kuran-ı Kerim yeter sözü her Müslümanın göğsünü gere gere söyleyeceği doğru bir sözdür. Ne yazık ki bu sözün kullanılma amacı görüldüğü gibi masum değil maalesef. Cümle doğru ama bu cümleyi sıkça kullananların niyeti farklı. Şimdi sözü anlamak için tarihteki harici hareketine bakıp ona göre bir değerlendirmede bulunalım.
Hz. Ali ve Haricilerin çıkışı
Hz. Ali'nin halifelik süreci iç ve dış kavgaların hilafet merkezini zorladığı mücadelelerle geçti. Hz. Ali hem Hz. Aişe ile (Cemel Savaşı) mücadele etti ve hem de Şam Valisi Hz. Muaviye ile (Sıffin) savaştı. İslam âlimlerinin hepsi bu iki savaşta da Hazreti Ali'nin haklı taraf olduğunu söylerler. Zira Hz. Ali meşru halife idi. Ve ona karşı kıyam- ayaklanma- asi olmayı gerektirirdi. Burada önemli olan ve gözden uzak tutulmaması gereken. Hz. Ali'ye karşı savaşanların da her birinin ilim ve fazilet sahibi sahabeler olmasıdır. Bu nedenle ehli sünnet dediğimiz duruş: Hz. Ali haklı ve isabet etti, diğerleri ise yanlış yaptılar ve içtihat ettiler der. Hz. Ali ve Şam Valisi arasındaki savaşın (Sıffin) sonunda ateşkes sağlanıp işin iki tarafın belirleyeceği hakemlerin varacağı karara bırakılması İslam tarihindeki ilk siyasi hareketin çıkmasına da vesile oldu. Bu grup Hazreti Ali'nin hakem olayını kabul ederek; hüküm verme yetkisi ancak Allah'a aittir (En'am 57; Yusuf, 40,67) ayetine aykırı hareket ettiğini söyleyerek Hazreti Ali'den ayrıldılar. Onlara göre hem Hazreti Ali ve hem Şam Valisi dinden çıkmış oluyorlardı. Bu kalabalık grup organize bir şekilde Hazreti Ali'den ayrılıp Harura denilen yerde toplandılar. Onlara göre Hazreti Ali Şam Valisi'nin hakem teklifini kabul ederek din dışı hareket etti ve âyeti çiğnedi. Hz. Ali'nin ordusundan çıkarak, huruc ederek 'hariciler' dışarıdakiler adını aldılar. Harura'dan Nehrevan'a geçen bu sert, katı, acımasız, radikal grup ile Hazreti Ali arasında sert bir savaş meydana geldi. Bu bağnaz hareketin her yerden nemalandığını ve İslam aleminde bitmeyecek bir siyasi kavganın fitilini ateşlediğini söyleyebiliriz. Bugünkü radikal dini söylemin temelinde bu bakış önemli yer tuttu.
Hüküm ancak Allah'ındır
Hazreti Ali'nin dört yıl süren halifeliği (656- 661) bize dini bir sosa büründürülmüş siyasi hareket ve söylemleri doğru tespitinde büyük bir tecrübe kazandırmıştır. Haricilerin çıkış noktasında Kuran-ı Kerim'in bir ayetini nasıl istismar ettiklerini ortaya koyarsak daha sonraki dönemlerde Kuran-ı Kerim'i bu tür amaçlarla istismar etmeye çalışanları daha doğru tanımış oluruz. Bir gün Hazreti Ali halka hitap ederken çoğu Hazreti Ali'nin ordusundan ayrılma olan haricilerden biri ayağa kalktı ve Hazreti Ali'ye karşı şöyle bağırdı: Ey Ali! Sen Allah'ın dinine insanları ortak kıldın. Hüküm ancak Allah'ındır. Bunu diğer insanlar takip etti. Ayağa kalkan hüküm ancak Allah'ındır diye bağırmaya başladı. Her taraftan bu söz yükselmeye başladı. Organize bir hareketti tabi bu. Bütün bu hadiseleri sabırla izleyen Hazreti Ali tarihe mal olan o önemli sözü söyledi; "Bu söz hak bir söz. Fakat bununla batıl murat ediliyor." Hazreti Ali bu çıkışıyla hüküm Allah'a aittir sözünün ayet olduğunu, doğru olduğunu ama istismar niyetiyle kullanıldığını belirtmiş oluyordu. Ayet temizdi elbette. Ama bu ayeti okuyan ağızlar temiz değildi. Bu tespit dün de, bugün de geçerlidir. Dini, Kuran'ı, ayeti istismar edenler bugün de insanları kurana çağırırken samimiyetsizce bir algı peşindeler. Kuran'a uyun derken peygamberi bırakın diyorlar. Böyle iç yüzlerini perdeleyerek kuranı istismar edenlere karşı uyanık olmak lazımdır. Zira peygambere düşman olanın Kuran'a dost olması mümkün değildir.
Bize Kur'an yeter
İşte bu sözün serencamı da 'Hüküm Allah'a aittir' ayetinin serencamı gibidir. Hüküm Allah'a aittir sözü nasıl istismar edildiyse, 'Bize Kuran yeter sözü de öylece istismar edildi. Ve ediliyor da. Bu söz temelde doğru bir sözdür. Her Müslümanın söyleyeceği bir sözdür. Allah'ın Kelamı'nı anlamak, uygulamak ayetlerinin hakkını vermek bize elbette yeter. Kuran elbette bize de, gelecek nesillere de yeter. Kim bunun zıddını iddia edebilir. Ancak. Evet ancak bu doğru sözle batıl bir niyet hedefleniyor. Bu söz; peygambersiz bir dinin temelini atmak için kullanılıyor. Peygambere gerek yok, hadislere gerek yok, Hz. Muhammed (s.a.v.)'e ve onun yoluna, sünnetine, Kuran-ı Kerim'i tasvir etmesine ihtiyacımız yok. Bize Kuran yeter. Niyet bu işte. Peki Hz. Peygamber (s.a.v.) olmayınca, O'nun sünneti, hadisleri olmadan biz Kuran'ı nasıl doğru anlayacağız. Gerçi onların Kuran'ı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'i anlamaya niyetleri yoktu zaten. Kuran ayetlerini kendilerine bir zırh gibi kullanıp belli bir zamana kadar inanıyor görüneceklerdir. Dini yıkmanın en kestirme yoludur, peygamberi ortadan kaldırmak. Kur'an'la Hz. Peygamber (s.a.v.)'i birbirinden ayırmaya yönelik son derece sinsi bu söylemleri dikkatli okumak lazımdır. 'Bize Kuran yeter' sözü özünde doğru ama kullanış amacı itibariyle batıl bir sonucu hedefliyor. Kuran yettiğine göre Hz. Muhammed (s.a.v.)'e, onun bize aktardıklarına gerek yoktur. Peygamberi hayatımızdan çıkaralım. Peygamberimizi hayattan çıkardığımızda Kuran ayetlerini herkes dilediği gibi yorumlayabilecek. Ortada bir din de kalmayacak. Ne yazık ki hedef bu.
Hz. Muhammed'siz Kur'an olmaz
Kuran Hz. Muhammed'e itaati emreder Kuran'ın her ayeti Hz. Muhammed'le (s.a.v.) ilgilidir. O'na yol ve yön göstermiştir. Ayetler inmiş Hz. Peygamber (s.a.v.) de bu ayetleri açıklamıştır. Beyan etmiş, açıklamış, izah etmiş, hayata tatbik etmiştir. O olmadan nasıl namaz kılacağımızı bilemezdik. Nasıl oruç tutacağımızı, hac yapacağımızı, zekat vereceğimizi bilemezdik. İnen ayetleri kısacası hem Kuran bilgisini ve hem de Kuran'ın hedeflediği hayat tarzını Hz. Peygamber'den öğrendik. Hz. Muhammed (s.a.v.) ve hayat tarzını yolunu sünnetini hayatımızdan çıkardığımızda elimizde ne kalacak? Bu oyunu iyi görmek lazımdır. Bize Kuran yeter sözünü dillerine pelesenk edenler bu doğru sözü kötü amaçla kullanıyorlar. Tıpkı Hz. Ali'ye karşı ayağa kalkıp 'Hüküm Allah'a aittir' diyen Haricilerin ayeti kötü amaçla kullandıkları gibi.
***
ŞEHİDİN 6 ÖZELLİĞİ
Efendimiz (s.a.v.) şöyle haber verdiler:
Şehidin Allah katında altı üstünlüğü vardır.
1- Kanının ilk damlası düştüğü anda günahları affedilir. Cennetteki makamı kendisine gösterilir.
2- Kabir azabından emin olur.
3- Ahiretin büyük korkusundan güvende olur.
4- Başına vakar ve şeref tacı giydirilir.
O tacın yakutu dünya ve içindeki her şeyden daha değerlidir.
5- Cennette cennetin her türlü nimetiyle mükafatlandırılıp evlendirilir.
6- Akrabasından yetmiş iki kişiye şefaat izni verilir.
***
PEYGAMBERLERE İMAN NİÇİN ÖNEMLİDİR
Zira insan kendisine önder görmek ister. Yol gösterici ister. Kendisini yanlış modellerden kurtaracak bir ışık ister. Hidayet rehberi ister. Güzel ahlaklı insan görmek ister. Rabbin rızasına uygun bir lider görmek ister. Kendisine ahirette sahiplenecek bir dost ve delil ister. Bir sığınak ister. İşte bütün bu özellikler ancak peygamberlerde vardır. Bu nedenle dünyaya gönderilen 124 bin peygamber insanların felahı ve kurtuluşu oldular. İman edenler için elbette.
***
Kaza namazı kılacak kişi nasıl niyet etmeli?
Kaza namazı çok olan, hangi gün namazlarının kazaya kaldığını bilmeyen kişi şöyle niyet eder:
"Allah'ım!
Niyet ettim en son kazaya kalan sabah (veya öğle, veya yatsı) namazını kılmaya. Allah'ım bu namazımı kabul et. Veya ilk kazaya kalan namaz da diyebilir.
Bir rükunun tümünde (yani rükunun tümünde veya secdenin tümünde ) açık olarak kılarsanız. Namaz bozulur. Ama saçınız açıldığında hemen toparlarsanız namaza devam edersiniz.
Aklınıza gelen yerde 'Bismillah.
Hem yemeğin başında ve hem de yemeğin sonunda' dersiniz. Arapça söylenişi: Bismillah fi evvelihi ve fi ahirihi' olarak okunur. Yemeğin sonunda 'el-hamdulillah- demek sünnettir.
Kolu (dirseğinden kolu kopmuş olan kişi, o kolunun abdestte yıkanacak yeri olmadığı için) olmayan kişi o kolu olmadığı için omzunu yıkamaz.
Yani o organın yıkanma şartı kalkar.
Zira o organ yoktur.
İmsak vaktinin girmesiyle vakit girmiş olur. Ezan okunması veya okunmaması şart değildir. Namazınızı kılıp işe gidebilirsiniz.
***
ESAS ZENGİNLİK
Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu. Zenginlik mal çokluğundan değildir. Asıl zenginlik gönül zenginliğidir. (Buhari, Müslim, Tirmizi, İbn Mace)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)