Peygamberimizin şemaili
Hz. Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde Mekke'ye 120 km uzaklıktaki bir göçebe çadırına yaptığı ziyareti İslam tarihinde derin iz bırakmıştır.
Bu çadır Ümmü Mabed denilen bir kadın ve kocasına aitti. Bunlar et ve hurma satarlardı. Bulundukları yer, çöldü. Issız ve sessizdi.
Hz. Peygamber yanında dostu Hz. Ebu Bekir'le yola devam ederken bu çadırda mola verdiler. Gayeleri et ve hurma satın almaktı. Bulabilirlerse süt içeceklerdi. Ancak kadın süt, et ve hurmanın tükendiğini, kıtlık belasıyla uğraştıklarını söyledi. Efendimiz orada duran ve neredeyse kemik olan keçiyi gösterdi ve "Ondan bize süt sağ" buyurdu. Kadın ise "Onda süt yok. Süt kesileli uzun zaman oldu" dedi. Efendimiz "Keçiyi getir" buyurdu. Keçi getirildi. Efendimiz (s.a.v.) keçinin göğsüne mübarek elini sürdü ve süt akmaya başladı. Oradaki herkes içti. Sonra da koca bir kova doldu. Kadın dehşet ve hayret içindeydi.
Kadın Hz. Ebu Bekir'e şöyle dedi: "Bu keçi süt vermezdi. Ama bu dokununca süt, kapları doldurdu. Kim bu adam?" Hz. Ebu Bekir (r.a.) "O, son peygamberdir" dedi. Biraz sonra müsaade isteyip gittiler. Ancak kadının, gönlü, imanı, samimiyeti, ruhu, sevgisi oraya takıldı kaldı.
Biraz sonra kocası geldi ve orda bir şeylerin olduğunu anladı. Karısına "Neler oldu burada?" diye sorunca Ümmü Mabed olayı anlattı ve "Git O'na yetiş ve iman et" dedi.
Sonra da Efendimizi tarif etti. Bu anlatıma biz 'Şemaili Şerif' deriz. Efendimizin tanımlanması. Fiziği, duruşu, bıraktığı deruni iz olarak anlarız. Bu tanımlama asırdan asıra devam etti. Yüzlerce kitap çıktı bu şemaili anlatan. Şiirler, na'tler, mersiyeler, aşk teremümleri yazıldı.
Ümmü Mabed'in bu anlatımı Hz. Ali ve Hind Ebu Hale'nin anlatımı ile asırlar boyu nesilden nesile nakledildi.
Peygamberimizin şemailini Ümmü Mabed'in anlatımından size naklediyorum:
"Aydınlık yüzlü ve güzel yaradılışlı idi; zayıf ve ince de değildi. Gözlerinin siyahı ve beyazı birbirinden iyice ayrılmıştı. Gözü, kudretten sürmeli idi. Kaşlarının ucu ince, saçları koyu siyahtı. Boynunda uzunluk ve yükseklik, sakalında sıklık vardı. Sustuğu zaman kendisinde vakar ve ağırbaşlılık, konuştuğu zaman da güler yüzlülük ve tatlı sözlülük vardı. Sözleri, sanki dizilmiş birer inci gibi, ağzından tatlı tatlı akmakta idi. Sözü açık ve hak ile batıl arasını ayırıcı olup, ne acizlik sayılacak derecede az, ne de boş ve gereksiz sayılacak derecede çoktu. Uzaktan bakıldığında insanların en heybetlisi idi. Yakından bakıldığında da tatlı ve hoş bir görünüşü vardı. Orta boylu idi; bakan kimse ne kısa ne de uzun olduğunu hissederdi. Arkadaşlarının arasında en güzel görüneni ve nur yüzlü olanıydı. Sanki o bir fidan idi ki; iki fidan arasında bitmiş, parlaklığı ve yeşilliği onlara üstün gelmişti. Arkadaşları, ortalarına almış durumda hep onu dinlerler; bir emir verdiği zaman da hemen buyruğunu yerine getirmeye acele ederlerdi. Kendisi ekşi ve asık suratlı değil, güleçti. Kimseyi kınamaz ve azarlamazdı."
Ya Allah bağışlamazsa
Korku ve ümit arasında olmalı mümin ahiret beklentisi açısından. Buna 'havf ve Reca' arasında olmak demişlerdir. Yani Allah affeder veya affetmez. Kim bilebilir! Hz. Ömer şöyle derdi: "Bütün insanlar affedilse. Tek bir kişi hariç. O hariç kişi ben olabilir miyim diye korkarım. Bütün insanlar ateşe atılacak. Tek bir kişi hariç dense, o ben olabilir miyim diye ümitlenirim."
***
Namazı ihmal etme
Efendimiz (s.a.v.) bir sıkıntı görünce namaza dururdu. En güzel ve en önemli ibadettir. Namaz yüce Yaratan'la sohbet etmektir. Cennetin anahtarıdır. Müminin miracıdır. Hayrın başıdır. Günahların affına vesiledir. Allah'la aracısız ve tercümansız sohbet etmektir. Durulmak ve durulanmaktır. Secdedir. Rükudur. Teslimiyettir. Allah'tan eman dilemektir. Rabbe bağlılığı ilan etmektir. Allah'a olan sevdayı yere ve göğe, meleklere ve cinlere duyurmaktır.
Dinin direğidir. En güçlü dayanağıdır.
Bütün peygamberlerin ortak ibadetidir. Meleklerin mele-i a'la dediğimiz yücelerdeki ibadetidir. Zikridir. Hayatta eksildiğinde, yeri doldurulmayan bir olmazsa olmazdır. Kısacası namaz Müslümanın her şeyidir. Kurtuluşudur. Hidayetidir. Devasıdır.
Namaz mümine tatlıdır. Münafıka zordur. Namaz mümini dinine bağlar. Namazsızlık kişiyi savurabilir. Korunma gücünü, manevi bağışıklık sistemini çökertir. İnancı ve teslimiyeti azalır. Kişi namaza durup da "Allahu Ekber - En büyük Allah'tır" dediğinde Allah buyurur: "Kulum. Hoş geldin. Gel bakalım. Seni affetmeye hazır bir Rabbin var. Hoş geldin. Kabul edildin. Buradan boş dönmeyeceksin" der.
Hz. Peygamber (s.a.v.) tahiyattan sonra şöyle dua edeni işitti: "Allah'ım senden istiyorum. Ki sen ahadsın, Samedsin sen kimseye muhtaç değilsin. Senin beni bağışlamanı istiyorum. Zira senden başka affedecek kimse de yoktur."
Allah'ın peygamberi (s.a.v.) bu sözü duyunca şöyle buyurdu: "Bu adamı Allah affetti."
Namaz böyle bir nimettir.
Ayakta, rükuda, secdede, secde aralarında tahiyatta sürekli dua ediyor, Allah'ı anıyor ve bağış diliyorsun. Bundan daha büyük nimet olabilir mi?
Namazsız kalma ey Müslüman yoksa tabutun musallaya konduğu gün tekbir getirseler de sana faydası olmayacaktır.
***
Nasr Suresi inince
Medine'de inen en son surelerdendir. Tevbe Suresi'nden sonra indi. Efendimizin vefatına 30-80 gün kalınca indi. Buna Veda Suresi de demişlerdir. Sure efendimize ölümünün yaklaştığını haber veriyor ve Mekke'yi fethedip İslam'ın güçlendiğini gördüğünde görevinin sona erdiğini hatırla diyor. Abdullah bin Abbas böyle der:
Üç ayet olan surenin anlamı şöyledir:
"Allah'ın yardımı ve fetih geldiği ve insanların dalga dalga Allah'ın dinine girdiklerini gördüğün zaman Rabbini överek tespih et, an. O'ndan bağışlanma dile. Çünkü o, tövbeleri çok kabul edendir."
Hz. Aişe der ki; Bu sureden sonra Efendimiz "Allah'ım beni bağışla. Merhamet et. Beni salihlerle ve şehitlerle beraber eyle" diyerek Allah'ı bol bol anmaya başladı.
Aslında her başarı ve zafer, Allah'a tevbe ve istiğfar ve sığınmayı gerektirir.
***
Şevval ayında '6 gün orucu' var mıdır?
Ramazandan sonraki aya şevval ayı denir. Bu ay içinde altı gün oruç tutmanın bir çok sevabı vardır. Bir anlamda ramazan orucunda meydana gelen manevi eksiklikleri giderir. Bütün yıl oruç tutmuş gibi manevi bir olgunluğa işaret eder. Bu "altı gün orucu"nu pazartesi ve perşembe günlerine dağıtmak daha isabetli olur. Ardı arda da tutulabilir, aralıkla da, aralıksız da tutulabilir.
Ramazan ayında zekatı çıkarmak zorunda değilsiniz. Yıl içinde, uygun zamanda malınızın hesabını çıkarıp zekatınızı dağıtabilirsiniz.
Bursu vermeden önce zekatınızdan sayılması için içinizden niyetlenmeniz gerekir.
Zekatınızı ertelemeden ödemeniz daha isabetli ve doğru olandır. Ancak dilerseniz zekatınızı taksitlerle, zamana yayarak ödeyebilirsiniz.
Bunu yapmanız doğru değil. Mezara gömülmenin zaruri bir şey olmadan mezardan çıkarılması uygun olmaz. Bu hususta -zamanında yapılmayan- vasiyet yerine getirilmez.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)