Wolfang Van Goethe, Almanya'nın Frankfurt şehrinde 1749 yılında doğdu. Alman edebiyatının en başarılı şair, yazar ve hatta çizerlerindendi.
Goethe arkadaşı Herder kanalıyla Kuran'ı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'i tanıdı. Hafız Divanı'nı okudu. İlerleyen tarihlerde Hz. Muhammed kasidesini yazdı. Orada Efendimize hayranlığını dile getirdi.
Hz. Peygamber'i ve tevhidi övüyor
Goethe Hz. Peygamber (s.a.v.)'in tevhidi temsil ettiğini ve Hristiyanlıktaki baba-oğul düşüncesini red ettiğini şu cümlelerle ifade eder:
İsa'nın kendisini tanrı sayan O'nun kutsal arzusunu yaraladı. Ve hakikat olan görülecekti. Muhammed bunu başardı. Sırf O, tek kavramı sayesinde bütün dünyayı dize getirdi. (Goethe, Divan, Hece yayınları s:204)
Goethe'nin hakikati arayışı ölünceye kadar devam etti. 1832 tarihinde ölüm döşeğindeyken söylediği şu söz onun tükenmez tevhid arayışını bize fısıldıyor: 'Pencereyi açın. Işık daha çok girsin' Bunu der ve vefat eder.
İslam düşmanlarından nefret etti
Goethe sadece hakikati aramadı. Voltaire gibi İslam ve peygamber düşmanı, aslında her kutsala barbarca saldıran bu tür bağnaz isimleri her zaman nefretle andı. Onların dürüstlükten uzak, hakikati çarpıtan isimler olduğunu belleğimize işledi. Ancak Voltaire'nin zaman zaman İslam'ı ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'i övdüğünü de unutmamak gerekir.
Kuran'daki gibi dua ediyorum
Herder'e yazdığı bir mektubunda İslam'a yakınlığını ve Kuran'ı çok iyi tanıdığını şöyle ifade ediyor: "Musa'nın Kuran'da dua ettiği gibi dua etmek istiyorum; Tanrım göğsüme Ferahlık ver." (Taha, 25-28) O, Josef Van Hammer'in Kuran tercümesini sürekli okuyordu. Kendi döneminde yazılan sahte Kuran çevirilerini tenkid eder. Rahip David'in tercemesini bu nedenle kıyasıya eleştirir. Ve Kuran'ı tercüme edecek birinde 'Keskin zekalı, şair ruhlu' vasıfları olması gerektiğini söyler.
Hepimiz Müslüman ölüyoruz
Kuran-ı Kerim'in genel temasını çok iyi anladığı içindir ki şöyle der: "Eğer islamiyet Allah'a teslim olmak ise, biz hepimiz Müslüman olarak yaşıyor ve ölüyoruz."
O, ölmeden 'Mohamet' adlı bir tiyatro ile Hz. Peygamber'in dönemine atıfta bulundu.
Kadir Gecesi'ni huşu ile kutlamak
İslam'a duyduğu derin saygı ile bir Kadir Gecesi'ndeki duygusunu şöyle seslendirir: Kuran'ın tümüyle peygambere indiği Kadir Gecesi'ni huşu ile kutlamak ile meşgulüm. (Diyanet Aylık Dergi, 342, 64; Katherina Mommsen, Goethe, Ötüken, Naklen)
Işık Doğudan Yükselir
Aslında batının bu devleri: Leibniz, Tolstoy, Dostayevski, Schimmel, Thomas Carlyle, Jane Pelo, aleksi Lovazon, Eratsen, Masserman, Prof Michael Hart Gibson, Prens Bismark, Shebol, Bernard Shaw, Lomartine, İslam'ı ve Hz. Peygamber'i tanıyabildikleri çapta övgü ve hayranlıklarını dile getirmişlerdir. Hatta bunların İslam aleminde yetişmiş ve dini veya gayri dini alanda kalem oynatan bir çok uçuk insandan daha çok mümin olduğuna inanırım. Bizdekiler, içinde doğdukları kültüre, vahye, peygambere hem mesafeli ve hem de cahilce düşmanlar. Onlar ise farklı bir coğrafyada olsalar da ışığı yakalayabilmişlerdir. Onların çoğunun Kuran ve Hz. Peygamber hakkındaki kabul sözleri birer içten iman işareti değil mi?
*
Goethe'nin Hz. Muhammed şiiri
Sevinç sevinç berrak
Ve yıldız yıldız parlak
Bir dağ pınarı
Üstünde beyaz bulutların
Ve kuytusunda bir yeşil yamacın
Aziz ruhlar sallamış beşiğini
Veda edip çocuk tazeliğiyle bulutlara
Raks eder gibi iner mermer kayalara
Haykırır sevincini semalara
Dağ geçitlerinde
Önüne katar renk renk çakılları
Ve bağrına basar kardeş pınarları
Çiçeklenir ayak bastığı yerler
Ve nefesiyle yeşerir çimenler
Yoldaşı olur şimdi ırmaklar
Ovaları doldurur gümüş ışıklar
Bir ses yükselir pınarlardan
"Kardeş ayırma bizi koynundan,
Bekliyor Yaratan.
Yoksa bizi çölün kumları yutacak
Güneş kanımızı kurutacak
Kardeş,
Dağın ırmaklarını, ovanın ırmaklarını
Hepimizi alıp koynuna
Eriştir bizi yüce Rabbına
Ezelî Deryâ'nın yanına."
Peki, der, dağ pınarı
Kendinde toplar bütün pınarları
Ve haşmetle kabarır göğsü, kolları
Ülkeler açılır uğradığı yerlerde
Yeni şehirler doğar ayaklarının altında...
Kulelerin alev zirvelerini
Ve haşmetli mermer saraylarını
Bırakıp arkasında
Yürür mukadder yolunda
Dalgalanır başının üstünde binlerce bayrak İhtişamının şahitleri
Evlâtlarını Rabbine ulaştırarak
Karışır İlâhî ummana coşarak!
*
BİR DUA
Allah'ım! Bizim bağışlanmadık günahımızı bırakma.
Allah'ım! Bizim giderilmedik üzüntümüzü bırakma.
Allah'ım! Bizim arzu ettiğimiz dünya ve ahiret isteklerimizden senin razı olduklarını bize nasip et.
Allah'ım! Senden rahmetini istiyoruz.
Allah'ım! Senden bağışlamanı istiyoruz.
Allah'ım! Senden her günahımızdan çıkış istiyoruz.
Cennetle mükafatlanmayı ve cehennemden kurtuluşu istiyoruz.
***
Allah'ım! Belaya uğramaktan sana sığınırım.
Allah'ım! Bedenimde, malımda sıkıntıya düşmekten sana sığınırım.
Allah'ım! Düşmanlarımın arkamdan gülmesinden sana sığınırım.
*
GÜNAHIN İLACI
Rivayet bulunur ki; Bestamlı Beyazıd tımarhanenin yanından geçti. Hizmetçi tokmakla bir şeyler dövüyor. Ne yapıyorsun? Dedi ki : Burası tımarhane. Hastalara ilaç hazırlıyorum. Dedim ki: Bana da hazırla.
Hastalığın ne? Günahlarımdan şikayetçiyim. Dedi ki: Ben ondan anlamam. Oradaki hastalardan biri dedi ki senin tedavin bendedir.
Dedim ki söyle.
"Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır. Kalp havanında tevhid tokmağı ile döv. İnsaf eleğinden geçir. Göz yaşıyla yoğur. Aşk fırınında pişir. Akşam - sabah bolca iç. Hastalığın geçer."
Bestamlı der; Bak dünyaya! Demek seni deli olarak buraya getirmişler.
*
MUTASAVVIF HATEM, NAMAZI ANLATIYOR
Vakit yaklaşınca güzel abdest alırım. Namaz kılacak yere gider, otururum. Aklımı başıma alırım. Namaz için kalkarım. Kabe'yi önüme, sıratı ayağımın altına, cenneti sağıma cehennemi soluma alırım. Azrail tepemdedir. Derim ki, bu namaz son namazdır. Ümit ve korku namazı kılarım. Tekbir alırım ve anlamını düşünürüm. Kur'an'ı edeple okurum. Tevazu ile rüku eder, saygıyla secde ederim. İhlasla namazı kılar. Kabulünü Allah'a bırakırım.