Kur’an ayı ramazan
Hira'da, Mekke'ye hâkim dağın başında, mağarada. Biraz sonra o dar mekânda insan suretinde Cebrail görünür ve ilk vahyi söyler. Hz. Peygamber (s.a.v.) ilk anda belki farkında değildir ama o son Peygamber olarak seçilmiştir.
Hira, bunun Resulullah'a (s.a.v.) tebliğ edildiği yerdir. Yüce Allah Peygamberine ilk tebliği Mekke'nin zirvesindeki bu tepede yapmayı irade edecektir.
Resulullah (s.a.v.), Kur'an-ı Kerim'i okuduğunda yavaş yavaş ve düşünerek okurdu. Mesela "El-hamdu lillahi Rabbil âlemin" der ve beklerdi. Sonra "Er-Rahmanir Rahim" derdi. Sonra durur "Maliki yevmid din" derdi.
Fatiha'yı bile böyle kademe kademe okurdu. Okunan her Kur'an harfi için ahirette bir manevi derece verilecek.
HAYATA UYGULANMALI
Kur'an-ı Kerim okurken ne çok bağırmak ne de sessiz okumak tavsiye edilmemiştir. Hz. Peygamber (s.a.v.) bir gece yanından geçtiği Hz.
Ebu Bekir'in sessizce Kur'an okuduğunu görür. Devam eder. Birazdan Hz. Ömer'i görür. O da seslice, bağırarak okuyordu. Ertesi gün iki dostunu da çağırır. Hz. Ebu Bekir'e niye sessiz okuduğunu sorar; Hz. Ebu Bekir "Allah sessizleri de duyar.
Ona duyurmaya ihtiyaç yoktur ki" der. Hz. Ömer de der ki; "Şeytanları kovalıyordum. Onun için bağırarak okuyordum." Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur: "Ebu Bekir, sen sesini biraz yükselt, Ömer! Sen de sesini biraz indir." Kur'an-ı Kerim'i düşünerek okumak lazım. Ve Kur'an'ı terk etmemek gerekir. İbret almak ve hayata uygulamak gerekir. Hz. Peygamber (s.a.v.) şöyle buyuruyor; "Kim Kur'an'ı öğrenir ve sonra terk ederse;
Kur'an mahşerde onun yakasına yapışır ve şöyle der: 'Ya Rabbi senin bu kulun beni terk etti. Ve benimle amel etmedi. Aramızdaki hükmü sen ver.'" Dünyada iken Kur'an'ı terk edeni, ahirette de Kur'an terk eder.
Okuduğunuz ayetleri anlayarak ve uygulayarak yaşarsanız, işte okuduğunuz o ayetler kabrinizde ve ahretinizde size ışık ve dost olur. Bugün okurken elinize aldığınız Kur'an, yarın sizin elinizden tutar. Ve cennetin sonsuz güzelliğinde bir insan suretinde sizinle beraber koşar.
"ALLAH'IM, ÜMMETİMİ KORU, ÜMMETİME ACI!"
İBNI Amr ibni As (ra) anlatıyor:
Bir gün Resulullah (sav), Hz.
İbrahim (as) hakkındaki şu ayeti okudu:
"Rabbim! Bu putlar insanların çoğunu yoldan çıkardılar. Artık kim bana uyarsa bendendir; kim de bana karşı gelirse, elbette Sen çok bağışlayan, koruyup gözetensin." (İbrahim 14/36) Ardından Hz. İsa'nın (as) Kur'an'daki şu sözlerini söyledi:
"Onlara azab edersen, onlar zaten Senin kullarındır. Eğer onları bağışlarsan, elbette Sen güç ve kudret sahibi, her şeyi yerli yerince yapansın." (el-Maide 5/118)
Daha sonra Peygamber Efendimiz (sav) ellerinİ açtı:
"Allah'ım, ümmetimi koru, ümmetime acı!" diye dua etti ve ağladı.
Bunun üzerine Allah-u Teâlâ Hz. Peygamberin neden ağladığını bilse de sırf Peygamberinin dilinden duyulsun diye Cebrail'e emretti.
- Cebrail (as) git Muhammed'e ve niçin ağladığını sor, buyurdu.
Cebrail de (as) ona geldi ve niçin ağladığını sordu. Resulü Ekrem (sav) ümmeti için duyduğu endişe yüzünden ağladığını söyledi. Onların azaba düşeceği endişesinden ağladığını söyledi.
Zaten Allah-u Teâlâ onun ne için ağladığını çok iyi bilmekteydi.
Cebrail (as) aldığı cevabı Allah-u Teâlâ'ya iletince, Cenab-ı Hak ona şöyle buyurdu:
- Cebrail! Muhammed'e git ve ona; Allah ümmetin hakkında seni razı edecek, seni asla üzmeyecek.
Sen razı olacaksın. Bunu dediğimi söyle! (Müslim, İman, 346)
BİR DUA
Hz. Ebu Derda'nın Duası
EY Allah'ım! Benim Rabbim ancak sensin. Senden başka ilah yoktur. Ancak sana tevekkül ediyorum. Büyük arşın sahibi sensin. Günahtan dönüş ve ibadete yöneliş ancak azim ve yüce olan Allah'ın kuvveti iledir. Allah neyi dilerse o olmuştur. Neyi dilememişse o olmamıştır. Muhakkak Allah her şeye kadirdir. Muhakkak Allah, ilmiyle her şeyi ihata etmiştir ve her şeyi adet olarak tespit buyurmuştur. Ey Allah'ım! Nefsimin şerrinden ve hareket veya zarar verebilme kabiliyeti kudretinde bulunan her mahlûkun şerrinden sana sığınırım. Muhakkak Rabbimin yolu dosdoğrudur!
BİR AYET
"SİZDEN, iyiye çağıran, doğruluğu emreden ve fenalıktan meneden bir cemaat olsun. İşte kurtuluşa erişenler yalnız onlardır." (Al-i İmran-104)
BİR HADİS
"ALLAH'IN kulunun tevbesinden duyduğu sevinç, birinizin çölde kaybetmiş olduğu devesini bulmasından dolayı duyduğu sevinçten daha fazladır." (Müslim, Tirmizî)
SORU - CEVAP
Mü'min, ibadeti Allah istediği için yerine getirir. Müslüman elbette cenneti ister ve elbette cehennemden korkar. Ama ibadetini cehennem korkusu veya cennet arzusuyla yerine getirirse ibadetin ruhunu anlamamış olur. Hz Ali, cennet veya cehennem niyetiyle ibadet edenleri paralı kölelere benzetir. Allah rızası ve sevgisi, ibadetin gayesi olmalıdır.
Elbette haramdır. Zira bu hareketimizle hukuku ve hak sahibini aldatmış oluruz.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir insanın diğer bir insanla üç günden fazla küs kalmasının uygun olmadığını belirtmişlerdir. Bunun tek istisnası, küs kalınan kişiyle konuşulması halinde ciddi maddi ve manevi kayıpların, zararların olması durumudur. Kişi karşıdaki insanın iffet, güvenilirlik gibi hallerinden emin değilse kendisinden uzak durabilir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)