NİHAT HATİPOĞLU

Ahiretin hayrı dünyanın hayrından evladır

Gerçek şer, arkasından hayrın olmadığı şerdir.
Gerçek hayır ise, arkasından şerrin gelmediği hayırdır.
Dünyadaki hayır da, şer de dünyada kalıcıdır.
Arkasından hayrın geleceği şer, şer sayılmamıştır.
Arkasından şerrin geleceği hayır da hayır sayılmamıştır.
Bazen bir şeyin vukuundan çok sıkılırız. Ama belki sıkıldığımız şey hayrın kapısıdır. Bilemeyiz. Bunu bilmek için kendimizi mizana koymalıyız.
Allah ile, peygamberi ile hukukumuz temiz ve nezih ise Allah'ın her tasarrufu hayırdır, hikmettir.
Onun için Allah'ın Kitabı açık şekilde belirtiyor; 'Gevşemeyin. Üzülmeyin.
Eğer hakikaten inanıyorsanız muhakkak üstün olan sizsiniz.' (Ali İmran, 139) Üstün olmanın kriteri 'gerçek iman' sahibi olmaktır. Sadrın temizse gam yoktur.
Medine döneminde Hz.
Peygamber (s.a.v.)'in müşriklerle imzalamak zorunda olduğu Hüdeybiye Antlaşması dış görünüşünde büyük bir mağlubiyet sayılmıştı.
Sahabe bu antlaşmadan sıkılmış, sinirler gerilmişti. Ağır şartlar altında, imzalamak zorunda kaldığı antlaşmaya rağmen Hz. Peygamber (s.a.v.) son derece emin ve huzurluydu.
Nihayet Mekke dönüşünde, Medine'ye doğru yol alırken; yapılan ve görünüşte mağlubiyet ve hezimet olarak sayılan Hudeybiye'nin zafere yol açacağı hususunda Fetih Suresi indi. Bu sure, Hudeybiye'yi zafer olarak adlandırdı. Hudeybiye sonrasında İslam hızla yayıldı. Tebliğe ağırlık verildi. Müslümanlar hedef olmaktan kurtuldu. Münafıklar tespit edildi.
İyiler ve kötüler ayrıştırıldı. Sonraki yıllarda İslam hesapta olmayan bir hızla yayıldı. Bu durgunluk ve sıkıntı dönemi akabinde hesapta olmayan bir ivme kazandı. O dönemin Mekkelileri imkan buldu. Sahabede olgunluk dönemi oluştu.
Şer zannedilen hayır olabilir
Bakara suresinin 216. ayeti hayatımızdaki ani gelişmelere karşı almamız gereken tavrı şöyle izah ediyor:
"Bazı şeyler hakkınızda hayırlı olduğu halde hoşunuza gitmeyebilir.
Bazı şeyler de hakkınızda hayırlı olmadığı, şer olduğu halde hoşunuza gidebilir.
Bunları Allah bilir, siz bilemezsiniz." Neticede geleceğin bilgisi Yüce Allah'ın katındadır. Bizim duygularımız bilgimiz kadardır. Bizim bilmediğimizi Allah biliyor. Allah'ın hayrı ve şerri nereye ve neye bağladığını tam bilemeyiz. Bu hallerde bize düşen, kendi halimizi ve karşılaştığımız durumu önümüze koyup bir yol haritası çizmektir. Doğru hamleler yapmak.
Sabırlı olmaktır.
Neticede: "Günler geçişkendir." (Ali İmran, 140) Her şey istediğimiz gibi gelişmeyebilir.
Bazen şöyle bazen böyle. Bizim herşeyi hesap edip önümüze çıkan sıkıntıları inancımız ve aklımız doğrultusunda çözmemiz gerekiyor, sakince etrafımıza bakmalıyız. Eksiklerimizi gidermeliyiz. İmanımız ve samimiyetimiz tam ise problem yoktur. Şerden mutlaka hayır gelecektir.

****

DUA KADERİ ENGELLER Mİ?

Dua belayı def eder, sadaka ömrü uzatır. Dua bir ibadettir ve farzdır. Çünkü Yüce Allah 'bana dua edin' buyuruyor. Kişi gerek sıkıntıda, gerekse de rahat haldeyken dua etmelidir. Duanın şerri defedip, belayı engelleyeceği ve böylece kader üzerinde etkili olacağı meselesini İbn Teymiyye şöyle izah ediyor: "Alimler demişler ki, kaderdeki değişiklik meleklerin elindeki sahifelerdedir. Ama Allah ezeli ve ebedi bilen ilminde bir değişiklik olmaz." Ayetteki: Allah dilediğini siler, ve ama onu ilahi bilgisinde tutar (Ra'd,39) ifadesi buna işaret ediyor.
Aslında bu hadise aynı zamanda kaderi muallak yani Allah'ın bilgisi dahilinde olup da, meleklerin bilmediği alanla ilgilidir. Dua kaderi muallak dediğimiz; kulun ameli, duası, sılai rahmi, yetime şefkati, sadakası gibi iyilikleriyle ilgili alanda kaderi etkiler. (Yani diyelim ki, Allah ezeli ilminde kişiye bir şey takdir etmek ister de kulun iyi halini bilir ve bu şerri engeler ona bir çıkış yolu gösterir ve kaderine bunu yazar. Bütün bunlar Allah için zaten malumdur. Fakat yazısı melekler bile bunu bildirmedikçe bilmezler) lehvi mahfuzda bu hal yani kaderi muallak bilinir, yazılıdır ve değişmez. 'Ancak dua kaderi değiştirir' hadisi, İmam Ahmed, Tirmizi ve İbn Mace'de rivayet edilmiştir.
Hz. Aişe'nin rivayet ettiği şu hadis de bu meseleyi biraz açıyor: Dua hem indirilmiş ve hem de indirilmemiş kaderi etkiler. Bir bela kişiye iner de, dua onu engeller. İkisi kıyamete kadar mücadeleye devam ederler. Dua korumaya, bela zarar vermeye çabalar. (Müstedrak, hakim) İmam Gazali duanın belayı def etmesini, kalkanın oku engellemesine benzetir.
Kaderdeki belanın dua ile uzaklaştırılması da kaderin bir tecellisidir der.
Kısacası; bize düşen gelmesi muhtemel kaza ve belalara karşı dua etmeye devam etmemizdir.
Bir dini hüküm çıkarmak için sadece Kuran'a bakmam yeterli midir?
Kuran-ı Kerim Allah'ın yüce kelamıdır.
Ve elbette her şeyin başıdır. Temel kaynağıdır. Ancak dini bir meseleye bakmak için sadece Kuran'ın mealine bakarsanız; Kuran'ın ayetlerinin birbirini tefsir eden - yorumlayan- detayını göremez, tam yerli yerine koyamazsınız.
Bu nedenle de dini deliller dörttür denmiştir.
Kuran-ı Kerim, sahih hadisler, alimlerin konsensüsü -icma- ve hukukçuların mukayese metodolojisi. Kişi bu yöntemi uygulamadıkça Kuran'ın maksadını çözemez.
Büyük günahlar nelerdir?
Elbette büyük günahlar haylice fazladır.
Ancak bazılarını şöyle sayabiliriz. a- Allah'a ortak koşmak. b- Haksız yere insan öldürmek.
(Örneğin savaş hali hariç) c- Namuslu kadına iftira atmak. d- Sihir yapmak, yaptırmak. e- Savaşta düşmandan kaçmak.
Yurdu savunmasız bırakmak. f- Anne-babaya isyan ve kötülük etmek. (Onların dine aykırı olmayan isteklerini reddetmek) g- Yetim malı yemek. h- Zina etmek.
I- Faiz yemek. Rüşvet yemek. j- İçki içmek. Kumar oynamak. k- Kul hakkı yemek. l- Namazı terk etmek.
Müslüman kişi cehennemde ebedi kalır mı?
Müslüman kişi affedilmedik günahlarından dolayı cehennemde Allah'ın dilediği kadar kalır. Ancak cehennemde sonsuza değin kalıp kalmamak amelle değil, inançla ilgili bir husustur.
İnancında -imanında- sağlam olan kişi ebedi cehennemde kalmaz. İmanında problem olan, Allah'ı kabul edip de Kuranı veya Hz. Peygamber (s.a.v.)'i kabul etmeyen veya Kuran'daki bir ayeti reddeden bu yanlış inancından ötürü ebediyyen cehennemde kalır.
Tevekkül nedir? Nasıl yapılır?
Kişinin bir noktaya gelmek veya bir şeyi elde etmek için bütün tedbirleri, sebepleri yerine getirdikten sonra Yüce Allah'a sığınması ve vereceği hükme razı olmasına tevekkül diyoruz. Bu doğru olan tevekküldür.
Tedbir almadan Allah'a tevekkül ise yanlıştır. Trafikte kusurlu hareketler yaparken 'Ben Allah'a tevekkül ettim' diyenin gerçek manada tevekkül etmemesi gibi. Kişi tedbir almaz da tevekkül ettiğini iddia ederse günaha girmiş olur.
Hz. Peygamber (s.a.v.) devesini bağlamadan salıvermiş adama 'Deveni bağla sonra Allah'a tevekkül et' buyurmuştur.
Yüce Allah'ın ahirette kulları ile konuşacağı söyleniyor. Bunu nasıl anlamalıyız?
Oradaki konuşmanın niceliğini bilmek zordur. Bu konuşmanın mutlaka dille yapılan bir konuşma gibi olması gerekmez.
Kur'an-ı Kerim'de Hz. Davud'un Allah'ı zikretmesi anında dağların da onunla beraber zikrettiğini haber veriyor (Enbiya, 79) Yer ve gökün Allah'ın emrini dinledikleri bildirilir(Fussilet, 11) Bütün bu ayetler; ahiretteki olayların vukuu buluş tarzının illaki dünyadaki vakalar gibi olmayacağına işaret ediyor.
Mutlaka; Allah (c.c.) kullarına tecelli edecek ve dilediği tarzda onlarla konuşacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.