Nafile namazlarda ayaktayken elinizdeki Kur'an-ı Kerim'den okuyarak namaz kılabilirsiniz. Ancak farz namazlarda bu caiz görülmemiştir.
Ezan okunmaya başlarken o vaktin namazını kılabilir miyim? Yoksa ezanın bitmesini beklemeli miyiz?
Ezan okunmaya başlanması vaktin girdiğini gösteriyor. Ezan bitmeden namaza başlarsanız namazınız geçerli olur. Ancak ezanın birmesini beklerseniz daha isabetli olur.
Ehli kitaptan gayri müslim bir komşum var, Hıristiyan. Bana içinde kıyma olmayan, soslu olan bir makarna getirdi. Bu makarnadan yiyebilir miyim?
Kur'an-ı Kerim'de Maide suresinin 5. Ayetinde, kitap ehli (Yahudi-Hristiyan) kişilerin yemeklerinin bizlere helal olduğu haber veriliyor. Ayette: "Kendilerine kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir" buyuruluyor. Bu nedenle size ikram edilen bu tür yemeklerde domuz ürünlerinin olmadığını, sunulan etle ilgili kesimin de İslam'a göre haram olmayan bir kesim olduğunu biliyorsanız, yemeğinizde bir sakınca yoktur.
Hıristiyan bir bayanla evlenebilir miyim?
Hıristiyan veya Yahudi bir bayanla evlenebilirsiniz. Evleneceğiniz kişinin elbetteki ahlakından emin olmanız gerekir. Bazı İslam hukukçuları ileride - özellikle çocuk olduktan sonra- oluşabilecek sıkıntılardan dolayı bu evliliği mekruh görmüşlerdir. Zira çocukların doğmasından sonra, dini gelecekleriyle ilgili meselelerde sıkıntıların ortaya çıktığı biliniyor. Hz. Ömer'in bir ara- özellikle Müslüman genç kızların taliplerinin azalması üzerine - Müslüman olmayan kadınlarla evliliğe hoş bakmadığını biliyoruz. Şafiiler bu tür evliliği tatbiki zor şartlara bağlamışlardır. Şia da yabancı evliliğini uygun görmüyor. Netice itibariyle; Müslüman bir erkek, güvendiği ve problemlerin üstesinden geleceğini bildiği bir ortamda Hıristiyan veya Yahudi bir hanımla evlenebilir.
Evlendiğim Hıristiyan kadını İslam'a girmesi için zorlayabilir miyim?
Evlendiğiniz Hıristiyan kadını İslam'a davet etmeniz elbette tabii ve güzel bir olaydır. Ancak bu konuda zorlamada bulunamazsınız. İman, kalbi bir olaydır. Zorlamayla olmaz. Gayri müslim olan eşiniz kendi dinini yaşayabilir. Ona da engel olamazsınız. Ancak dinimizin haram kıldığı konularda, yemek içmek gibi meselelerde dikkatli olmalısınız.
İlk ve son inen ayetler hangileridir?
Kur'an-ı Kerim'de ilk inen ayetler Alak Suresi'nin (İkra) ilk dört ayetleridir. Son inen ayetler konusunda ise farklı rivayetler vardır. Bazılarına göre Maide Suresi'nin 3. Ayeti son inen ayetlerdir. 'Bugün size dininizi kemale erdirdim' ayeti bahse konu edilen ayettir. Bakara Suresi'nin 278-279. ayetleri -ki faizi haram kılan ayetlerdir- son inen ayetlerdir. "Tevbe Suresi'nin 176. Ayeti son inen ayetlerdir" diyen alimler de vardır.
Üzerinde Allah lafzı veya Kâbe resmi olan yüzükle helaya girebilir miyim?
Böyle bir yüzükle helaya girmek hoş karşılanmamıştır. Mümkünse yüzüğü çıkarmak gerekir. Bu yapılamazsa, yüzüğün yazılı yeri avucun için çevirilebilir.
Hiç bir insana secde caiz değilken meleklere Hz. Adem'e 'secde edin' emri verilmiştir. Bu nasıl olur?
Esasen melekler kendilerinden Hz. Adem'e secde etmediler. Melekler Allah'ın emrini dinleyerek saygı secdesinde bulundular. Melekler Allah'ın emrine secde etmişlerdir. Buradaki secde ibadet anlamlı secde değil, hürmet anlamındaki bir secdedir. Kendisinden başkasına secde istemeyen Rabbimiz, bir hikmetten ötürü, bir an için Adem'e secdeyi emretmiştir. Bu bir emirdi. Ve uyuldu.
Z VE ALFA KUŞAĞINA HAZIR MIYIZ?
Genellikle 2000 yılından sonra doğan 'milenyum' kuşağının bir diğer ismi 'z' kuşağıdır ki bu kuşakta yer alan tertemiz gençlerimiz endüstriye dönüşmüş ideolojik müziğin kapsama alanındadır.
X jenerasyonu (1961-1981) kuşağı ve Y jenerasyonu (1970 sonrası, 21. Yüzyılın ilk yılları) dıştan gelen ve ideolojik alt yapısına rağmen masumane takdim edilmiş her türlü akıma karşı geleneksel hacmiyle nisbeten karşı durabiliyordu. Bunlardan Y kuşağını oluşturan (1980-1999 kuşağı) ülkemizin yüzde 25'ini oluşturur ki bu kuşak gelenekseller olarak nitelendirilen (1925-1946) kuşağına göre daha sorgulayıcı, niçin sorusunu çokça soran bir anlayışın temsilcileri sayılır. Ancak içinde olduğumuz kuşak, daha doğrusu 14-17 yaş grubunu oluşturan gençlerimiz hiç de masumane olmayan Uzak Doğu orijinli bir müzik türünün dijital etkisindedir. Buraya katılan her kesimden gençler -muhafazakar ailelerin gençleri de dahil- hızlı ve analitik düşün dünyasına sahip olmalarına rağmen günden güne hızlı bir şekilde içe çekiliyorlar. Ailelerinden kopuyor, internet ve bilgisayarı yeni dünyalarının tartışmasız efendileri haline getiriyorlar. Bireysellik, içe çekilme, arkadaşlarına aşırı bağlılık, benmerkezcilik, mutlu ol yeter mantığı bu evlatlarımızı sarmalamış durumda.
Sorumluluktan kaçınıyor, aile ve akrabalık bağları zayıflıyor, din ve gelenekler onlar için hayatın en zayıf halkalarına dönüşüyor.
Bu müzik gruplarından en meşhuru ki adlarını yazıp da reklamlarının bir parçası olmak istemiyorum, 4-16 yaş grubunda 7 gençten oluşuyor. Bakımlı, temiz görünümlü saçları rengarenk, yüzleri temiz duran bu delikanlıları hayatımıza sektör müthiş reklamlarla bu delikanlıları hayatımıza pompalıyor. Bu grubun bireyleri ben sevdiğim için dinimi değiştiririm, yirmi yaşına kadar cinsiyetinizi seslendirmeyin, sadece mutlu ol yeter, gibi gençlere cazip gelecek formları belleğe işliyor ve onları bireyselliğe hazırlıyor.
Burada elbette bu ülkelerin bütçelerine akıl almaz ölçüde turist ve ekonomik katkı sağlanıyor. Mobil teknolojiyi de iyi kullanan ve dönüşüm formatlarına yatkı olan bu akıma karşı hazırlıklı olmalıyız.
Z kuşağından sonra gelecek kuşağı Alfa kuşağı olarak nitelendiren bazı araştırmacılar dünyayı fiziksel sınırlarıyla algılamayacak, her türlü iletişimi güçlü kullanacak, sanal dünyayı reel varlıktan daha sahici görecek, hayatını ve belki inancını teknolojiye entegre kılacak bu akıma karşı hazırlıklı olmamız gerektiğini fısıldıyorlar.
İnanç kodlarından sıyrılmış ve robotlaşmış, teknolojiyi doğru ve rasyonel kullanma yerine onu bütün hayatının esas cevheri kılacak bu kuşak daha az sorumluluk alacak çok tüketen bir formla karşımıza çıkabilir.
Resmin tümünü görmek lazım. Bütün bu değişimlere karşı, bunu doğru okuyacak, bilim ve teknolojiyi insanlığın yararına ve dürüst duyguların yapıcılığına dönüştürecek bir duruş sergilememiz gerekir. Robot insanı inşa edenin bir müddet sonra bu yapay zekaya esir olması nasıl bir felaket getirir bunu tahmin etmek zor değil.
Esas soru şu; Z ve Alfa kuşaklarının bu rüzgarına karşı dinin ve din alimlerinin sorumluluğu ve duruşu ne olacak bizler hala 'çorap üzerine mesh' konusunu mu esas gündemimiz yapacağız (ki bu konudaki fıkhi söyleme elbette karşı değilim. Ama fıkhin fer'i konusu tartışıldığı yerde kalmak ve bütün hayatı bloke etmemeli)
Biz her çağa ve her doktrine karşı yeterli cevapları olan bu Yüce Vahyin birer bireyi olarak bu savrulmalar karşısında nasıl bir söylem geliştirmeliyiz! İnsanlığın ve varlığın kurtarıcı mesajlarını ileten Hz. Resulullah (s.a.v.)'i bu kuşaklara hangi format ve formla sunacağız. Bunlara mı hazırlayacağız, yoksa hala birbirimizin kuyusunu kazmaya, dinlerarası diyalog safsatasıyla İslam'ı etkisizleştirme faaliyetlerine tuğla taşımaya ve Müslüman'ı peygambersiz, helal ve haramsız bir dine hazırlamaya devam mı edeceğiz. Sözüm elbette bu şerr tarafta olanlara...
En temiz dönemini en masum çağını yaşayan gençlerin dünyasına, onları kendilerine tutsak gibi alan bir dijital dünyanın baş döndürücü ekonomik, parasal sömürüsüne karşı uyandıracak inandırıcı bir yol çizmek zorundayız.
Ben kendi adıma ne yapabilirimin arayışındayım. Bence herkes düşünmeli.