İnsanların hesap (görme) zamanı yaklaştı. Onlar ise hâlâ gaflet içinde yan çizip aldırmıyorlar. (Enbiya, 1)
***
...Ne bilirsin belki de kıyamet zamanı yakındır. (Şura, 17)
***
KIYAMET APANSIZ MI GELECEK?
Elbette imansızlar için kıyamete hazırlıksız oldukları için ansızın gelmiş olacaktır. Ama mümin ise, onu bekliyor olacaktır. Kur'an şöyle cevap veriyor bu soruya:
"Doğrusu bu azap onlara ansızın gelecek de kendilerini şaşırtacaktır. Artık ne geri çevrilmesine güçleri yetecek, ne de kendilerine mühlet verilecektir. (Enbiya, 40)
***
"Onlar kendileri farkına varmadan ansızın kıyametin başlarına gelmesini mi bekliyorlar." (Zuhraf, 66)
***
KIYAMETİN ALAMETLERİ OLACAK MI?
Kıyametin küçük ve büyük alametleri vardır. Büyük alametler -Allah bilir ama- henüz görünmedi. Küçük alametler ise yer yer görünüyor. Bu hususta Kur'an şöyle buyuruyor:
"Onlar kıyamet gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar. Şüphesiz onun alametleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar." (Muhammed, 18)
***
YENİDEN DİRİLMEDE MANZARA NE OLACAK?
İnsanlar surun üfürülmesinden sonra yer yeniden kurulur ve mezarlarından çıkarlar.
'Sur'a üfürülmüştür. Bir de ne baksınlar, kabirlerinden Rablerine doğru akın ediyorlar.' (Yasin, 51)
***
Biz o gün (kıyamete kalkış günü) onları bırakıvermişizdir. Dalgalar halinde birbirlerine girerler. Sura da üfürülmüştür. Böylece onların hepsini bir arada toplamışızdır. (Kehf, 99)
***
YENİ NESİL SORUMLULUKTAN KAÇIYOR
Gençler, bizim dönemlerimizdeki zorlukları bilmedikleri için içinde bulundukları nimetin farkında değiller. Kredi Yurtlar Kurumu'nun yemekhanesini ve yemek fiyatlarını görmek istedim. Dolaştım. Belki 30 çeşit yemek var. Seçmeli çoğu yemeğe de para ödemiyorlar. Yatakhaneler beş yıldızlı otel niteliğinde. Öğrencilere bütün imkânlar hazırlanmış. kıymetini bilmeliler.
Ancak insanoğlu bir türlü kanaat sahibi olamıyor. Binlerce nimet içinde en ufak bir pürüz olsa hemen isyan ediyor. Tatmin olmuyoruz. Daha da mükemmelini arıyoruz. Ama sorumluluk almaktan da kaçınıyoruz.
Topluma ve ailemize karşı sorumlulukların farkında değiliz. Yaşımız kaç olursa olsun hâlâ ailemizden fedakârlık bekliyoruz. Ama biz ailemize karşı hiç fedakâr davranmıyoruz.
Sürekli daha fazlasını istersek mutlu olamayız. Hele gençler kendilerini bu sarmaldan alamazlarsa evliliklerinde, taleplerinde, ortayı bulmalarında korkarım ki hiç huzurlu bir geleceğe kucak açamayacaklar. Evlenmek istemeyen gençlerin çoğalmasına, boşanmaların çoğalmasına bu açıdan bakınız lütfen.
***
İÇKİ İÇEN KARDEŞİM
İnsan harcamakta ve kaybetmekte kimse bizimle yarışamaz. Birine bir iftira atılsın diye pusuda bekleyenimiz çoktur. Biz de hemen kâğıt ve kaleme sarılır ve iftiraya uğramış olanı gayya kuyusuna yuvarlarız. Faydası ne peki? Hiçbir şey. Çünkü başkasının mutsuzluğu veya mağduriyeti bize ikbal getirmez. Getirse de, geldiği gibi gider. Hem de baş aşağı. Bir günahı olan kişiyi hemen dilimize dolarız da, kendi günahlarımızı görmeyiz. Başkasına haram gördüğümüzü kendimize helal sayarız.
Zaman Hz. Ömer'in halifeliği günleri. Şam'da oturan aklı başında bir tüccar zaman zaman Medine'ye gelir ve her gelişinde de Hz. Ömer'e uğrardı. Bir müddet sonra Hz. Ömer'le dost oldular. Sonra uzun bir süre gelmez, uğramaz oldu.
Hz. Ömer, bir gün Şam'dan gelen tüccarlara o dostunu sordu. Nerede, ne yapar, neden buralara gelmez diye? Oradakiler derler ki, efendim o adam 'içkiye daldı' şaraphaneye takılır oldu.
Hz. Ömer bu haberden haylice rahatsız olur. O arkadaşının bu günahıyla giderse ahirette uğrayacağı azabı düşünür ve ona hemen şu mektubu yazar.
"Müminlerin Emiri Ömer bin el-Hattab'dan falanca kişiye. Duydum ki içkiye müptela olmuşsun. Bu derde düşmüşsün. Bunun her kötülüğün anası olduğunu unutmuşsun. Tevbeleri kabul eden tek Rabbe hamdederim. Ve seni de günahından bir an tevbeye davet ederim kardeşim. Dönüş ancak âlemlerin Rabbi olan Allah'adır.
Bu mektubu yazıp yanındaki tüccarlara veren Hz. Ömer şöyle dedi: Bunu götürün o kardeşimize teslim edin. Sonra Hz. Ömer orada hazır bulunanlara döndü ve şöyle dedi: Bu kardeşinize dua edin ki, Allah onu bu kötü alışkanlığından kurtarsın.
Mektup Şam'daki bu adama ulaştı. Adam mektubu okuyunca duygulandı ve ağladı. "Medine'deki Devlet Başkanı beni hatırlamış. Bana kardeşim demiş ve bana dua etmiş" dedi ve tevbe etti. Bir daha içki içmedi.
Hz. Ömer bu bilgi geldiğinde Hz. Ömer Allah'a hamd etti ve şöyle dedi: "Kötülüğe düşen bir kardeşinizi gördüğünüzde ona dua ediniz. 'Sakın onun' aleyhinde konuşup da yalan şahitlikte bulunmayın.
***
Bu yazdıklarım elbette kalbi düşmanlık, nefret, kin ve önyargıya kilitlenmiş, kalbi mühürlenmiş insanlara fayda sağlamaz. Öyle insanlar var ki, kendileri dışındaki herkesi günahkâr, cehennem odunu ve cahil zanneder. Kendini de Allah'ın özel kulu mertebesine koyar. İşte şeytanın kendilerine amellerini hoş gösterdikleri bu tür insanlardır.
***
Biz içki içene de, kumara düşene de, harama yuvarlanmış olana kardeşim demedikçe, elimizi biraz kirlense de onu düştüğü çamurdan çıkarmak için uzatmadıkça fayda sağlayamayız. Kalpleri dönüştüremeyiz.
***
HİÇ MİDE İLACI KULLANMADIM
Hz. Ömer'in oğlu Abdullah der ki; "Ben hayatım boyunca hazım kolaylaştıran ilaç kullanmadım. Zira doyasıya hiç yemedim."
Aslında sağlığın başı da bu değil mi? Doymadan sofradan kalk. Acıkmadan oturma. Mideni üçe ayır. Birini suya, birini yemeğe birini de dinlenmeye.