Adı Abdullah bin Büsr. Efendimizi görmüş bahtiyarlardan biri. Vefat ettiğinde yaşı 100 civarındaydı. O peygamberimizle ilgili bir hatırasını şöyle anlatır:
Efendimiz bize misafirliğe gelmişti.
Yemekten sonra çıktığında ellerini başıma koydu ve şöyle buyurdu. Bu çocuk yüz sene yaşar. Hakikaten öyle yaşadı. (Siyer a'lam en Nübele, 3/431) Bir namaza hazırlanırken vefat etti.
Efendimizle ilgili şunu da aktarır:
"Resulullah'ı yaşlılığında gördüm.
Çenesinin üstünde dudaklarının altına yakın bölgede sakalında birkaç beyaz tüy vardı." Efendimize salat ve selam olsun.
***
ALLAH İÇİN BİRBİRİNİ SEVENLER
Müslüman kişi, din kardeşini menfaat ve beklenti için değil Allah için sevmelidir. Bu anlayışa sahip olan kişiyi Hz. Peygamber şöyle övüyor:
'Allah'ın kullarından birtakım insanlar var ki, peygamber değiller, şehit de değillerdir. Fakat kıyamet günü Allah katındaki makamlarından ötürü peygamberler ve şehitler onlara gıpta ile bakacaklardır." Bu sözleri duyan sahabeler sordular, Ey Allah'ın Resulü! Bunlar kimlerdir ve ne gibi güzel ameller yapmışlardır. Bize bilgi verirseniz biz de onlara yakınlık gösterelim.
Efendimiz şöyle buyurdu:
Bunlar öyle insanlardır ki, aralarında ne akrabalık ne de ticaret gibi bir ilişkileri yoktur. Ancak sadece Allah için birbirlerini severler.
Yüzleri bir nurdur. Ayrıca nurdan minberler üzerinde otururlar.
İnsanlar kıyametin dehşetinden korktuklarında bunlar korkmazlar.
İnsanlar hüzünlü olduklarında onlar hüzünlü olmayacaklardır.
Sonra Efendimiz (s.a.v.) Yunus suresinin 62, 63 ve 64. ayetlerini okudu:
"Bilesiniz ki, Allah'ın dostlarına hiçbir korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de." (Yunus, 62) "Onlar iman etmiş ve Allah'a karşı gelmekten sakınmış olanlardır." (Yunus, 63) "Dünya hayatında da, ahirette de onlar için müjde vardır. Allah'ın sözlerinde hiçbir değişme yoktur.
İşte bu büyük başarıdır." (Yunus, 64) " (Ebu Davud, Buyu, 76/3527
***
SEN DOĞMAMIŞKEN EY NEBİ
Rebiül evvel ayındayız. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) doğduğu aydır bu ay. Kutlu ve mübarek olsun. Sevgilinin dünyaya teşrifine tanıklık eden bu ay, müminler tarafından asırlardır -viladet- doğum, yani Mevlid ayı olarak görülmüş ve kutlanmıştır.
Pazartesiyi salıya bağlayan bu gece Mevlid Kandili'ni kutlayacağız. O'nun dünyaya gelmesiyle, körelmiş vicdanların nasıl harekete geçtiğini, Kâbe'deki putların nasıl yüzükoyun yere devrildiğini, kölelerin hürriyet ve özgürlük yolunda hangi mesafeleri kat ettiklerini, kadın ve erkeğin Allah katında nasıl eşitlendiğini, mazlumların ahının nasıl gönüllerde akis bulduğunu, birbirimize yeniden fısıldayacağız.
Son peygamber Hz. Muhammed'in (s.a.v.) dünyaya gelmesinden önceki dünyayı düşündüğümüzde bütün kutsalların çiğnendiğini, mal ve mülk hırsının insanı çembere aldığını, vicdanların köreldiğini, tek Allah inancının yerini çok tanrıcılığa ve putperestliğe bıraktığını görebiliyoruz. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) 40 yaşından itibaren tevhide çağırmasıyla beraber şirke bulaşmış bütün batıl zihniyetlere karşı İslam dini alternatifsiz yerini aldı. Bu davetin seslendirdiği bütün ilkeler insanlığın vicdanıyla örtüşen hakikatlerdir.
Efendimiz (s.a.v.) yaklaşık 23 yıllık hayatında hem putperestliği etkisiz hale getirdi ve hem de diğer kitabı din mensuplarını kendi yoluna, yani İslam'a çağırdı.
"Şüphesiz Allah katında din İslam'dır." (Ali İmran,19) Allah son mesajını böyle bildirdi. Diğer seçeneklerin tümünü ise rafa kaldırdı; 'Kim İslam'dan başka bir din ararsa (bilsin ki o din) ondan kabul edilmeyecek. Ve o ahirette hüsrana uğrayanlardan olacaktır.
(Ali İmran, 85) Bu nedenle insanlığın inançla ilgili geçmişini iki etapta toplayabiliriz.
Bunlardan birincisi, Hz. Peygamber'den (s.a.v.) önceki dünya, ikincisi ise Hz.
Peygamber'den (s.a.v.) sonraki dünya.
Hz. Resul'den (s.a.v.) önce, yerel dinler, kabile, şehir, köy, boy ve aşiretlere inen emirler, yasalar ve vahiyler vardı.
Peygamberler genellikle bir ırk, soy, aşiret ve bölgeye hitap ederdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.) ile başlayan bu süreçte ise bütün insanlığa inen son emirler ve mesajları derleyen ilahi kitap yani Kur'an-ı Kerim indi. Son söz söylendi.
Son emirler verildi. Hikmet kaynağı olan Hz. Muhammed (s.a.v.) gelen emirleri yasakları, ahlakı, mesajları alıp yorumladı ve hayata uyguladı. O vefat ettiğinde dini alıp uzaklara taşıyacak güçlü bir iman edenler cemaatı bıraktı.
Onlar da gerekeni yaptılar, hakikatı asırlara yaydılar.
Şimdi temizlenme zamanı
Yeni bir Mevlid Kandili'ne gireceğiz.
O gelmeden önceki hayatı ve sonrasını iyi düşünmemiz lazım.
O'nu yeniden okumalıyız.
Düşünerek. İbret alarak.
O'nu hayatımıza tatbik ederek. En güzel örneğin O olduğunu bilerek.
Kirlerimizi, günahlarımızı ve aymazlığımızı, aşkınlık ve azgınlığımızı O'na inen kitabın ve bizzat O'nun ahlakından yansıyan temiz nurun aydınlığında bertaraf etmeliyiz. Bugün varız. Yarın hiç olabiliriz. Fırsat şimdi var. Bir saat sonra olmayabilir. Hayatlar Rabbin, bir kelimesiyle -kün- ile başlar ve bir emriyle biter.
Kandiller fırsattır. Kaçırmayın.
Sağınıza ve solunuza bakmayın, kendi kalbinize bakın. Kimseyi bahane etmeyin. Mezarınıza başkası değil, siz gireceksiniz.
***
Önemli not
19 Kasım 2018 Pazartesi akşamı Mevlid Kandili'dir. Bu gece ATV'de Mevlid Kandili Özel programımız var. Canlı olarak yayınlanacak programımızda konuklarımız, duamız, sohbet ve ilahiler olacak. O gece ekran başında buluşalım.
***
BARIŞ'A GELİN
Yüce Allah şöyle buyurdu: "Ey iman edenler toptan barışa - esenlik ve huzura girin. Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü şeytan, size apaçık düşmandır. (Bakara, 208) Bu ayette 'barış ve esenlik olarak terceme ettiğimiz kelime 'Silm' kelimesidir. Bu kelime; barış, esenlik, huzur, İslam gibi anlamlara gelir. Ayetin bir anlamı; Dünyanın tümünü barış ve esenliğe davettir.
Bir diğer anlamı ise; Müslümanların tümünü esası barış ve sevgi olan İslam'la kucaklaştırmaya ve İslam'da sevgi ve huzuru aramaya davettir. Yumuşak üslup dinin temel üslubudur.
Barış ve esenlik savaştan ve kaostan elbet iyidir. Zira kaos ve savaşta kulağınız karşıyı duymaz, karşıdaki ise sesinizi duymaz.
Ama barış ve esenlikte kimin ne istediği ortaya çıkar. Yüce Allah her şey de 'sulhun hayırlı' olduğunu söylüyor. (Nisa, 128)