Kalbiyle iman eden kurtulur
Peygamberimizin verdiği müjdeyi duyan Ebu Hureyre (r.a.) bahçeden fırlayarak çıktı. Halka bu müjdeyi verebilmek için Medine'ye doğru süratle koşuyordu. Birazdan yolda Hz. Ömer (r.a.) ile karşılaştı. Ebu Hureyre (r.a.), Hz. Peygamber'i (s.a.v.) bir bahçede bulduğunu ve ondan önemli bir müjde aldığını söyleyince Hz. Ömer (r.a.) müjdeyi sorgulamaya başladı. Ebu Hureyre (r.a.) "Allah'ın bir olduğunu ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) O'nun Resulü olduğunu kalbiyle söyleyen kişi cennette olur" müjdesiydi cevabını verdi.
Bunu duyan Hz. Ömer (r.a.) "Git, Hz. Peygamber'e (s.a.v.) şöyle söyle; Ey Allah'ın elçisi, Ömer insanların bu sözü işitince tembelliğe düşeceğinden korkuyor. Bu müjdeyi saklasak olmaz mı diye soruyor. Bunun üzerine geri döndüler. Ebu Hureyre (r.a.) arkasında Hz. Ömer (r.a.) Hz. Peygamber'in huzuruna ulaştılar. Hz. Ebu Hureyre (r.a.) biraz da ağlamaklı bir sesle Peygamberimize Hz. Ömer'in onu geri çevirdiğini, müjdeyi halka ulaştırmasına engel olduğunu anlatmaya çalıştı. Hz. Peygamber (s.a.v.) arkadaki Hz. Ömer'e bakıp "Nedir bu hal Ömer! Neden engel oldun?" diye sorunca, Hz. Ömer kendini şöyle savundu: "Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar bu müjdeyi duyarlarsa buna güvenip rahatlarlar. Ben bundan korktum. Bırakınız ibadet yapmaya devam etsinler. Ey Allah'ın elçisi, benim söylemeye çalıştığım budur işte." Hz. Peygamber (s.a.v.) biraz duraksadı, tebessüm etti ve sonra usulca şöyle fısıldadı, "Peki, bırakın ibadet etsinler."
Bu tavrıyla Hz. Peygamber (s.a.v.) Hz. Ömer'in endişesine kısmen hak veriyor ve müjdeyi bir an için erteliyordu. Bu müjde farklı kanallardan yine de bize ulaştı. Bu bilgiyi aldık ve kabul ettik. Bu olaydaki Hz. Ömer'in sertliğinin sebebi Müslümanların 'daha ihtiyatlı' davranmaları endişesidir. Halkın özdeyişiyle her yiğidin yoğurt yiyişi başkadır. Hz. Ebu Bekir daha orta çizgidedir. Hz. Ömer; "Ben yokuş olmazsa yürüyüşü sevmem. Sağımda çakmasa, şimşeği sevmem" diyen bir karakter. İslami davetin tabir yerindeyse 'şahinlerinden'. Hz. Peygamber (s.a.v.) ise her zamanki gibi mutedil olanı.
İMANDA PAZARLIK OLMAZ
Bir nokta var ki, bütün çizgiler orada kesişiyor, o da 'iman' konusudur. Allah'ın birliğine, ortağının olmadığına ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) O'nun elçisi olduğuna iman etmek. Burası işin kırmızı çizgisi. Burada tolerans yok. İman meselesi pazarlık konusu edilemiyor. Ameldeki yetersizlik, eksiklik, azlıkçokluk, bütün bunlar olabilir şeylerdir. Ama iman olmak koşuluyla. İman olmayınca bunların hiçbirinin kıymeti yok. İmansız bir amel -ibadet- veya iyilik Kuran-ı Kerim'in ifadesiyle ahirette havaya saçıp savrulacak, yani bir sonuç devşiremeyecektir. Günahlar, ibadetten uzaklık, hatalar, bütün bunlar ne kadar çok olursa olsun kişiyi İslam'ın dışına çıkarmıyor. Müslüman kimliğini kaybettirmiyor. Bir kişi defalarca zina etse de, namazdan tamamen uzaklaşsa da yaptıklarını meşru saymadıkça Müslümandır, tevhit ehlidir.
Fakat diyelim ki her an elinde tesbih olsa yüzlerce kez hacca gitse, alnı secdeden kalkmasa bütün bunların yanı başında imanın bu iki temelinden birini reddederse, çizginin dışına taşmış olur. İslam'ı terk etmiş olur. Büyük günahlar kişiyi dinden çıkarmaz ama asi ve günahkâr yapar. Günah ne kadar büyük olursa olsun.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) dostu Ebu Hureyre'nin (r.a.) kulağına fısıldadığı işte bu noktaydı.
Evet, Allah'ın birliğine ve Hz. Muhammed'in (s.a.v.) O'nun son elçisi olduğuna iman etmek ahiretteki kurtuluş için yeterlidir. Bu prensibe iman eden kişi ebedi azaptan kurtulur. Ama manen ve vicdanen ben cenneti ve kurtuluşu doyasıya hak ettim diyebilecek mi? Bunun cevabını sizlere bırakıyorum.
BİR DUA
Hz. Ali'nin cenazeyi kabre koyduktan sonraki duası
Allah'ım! Bu adam senin kulundur ve iki kulunun oğludur. Sana misafir gelmiştir. Sen ise misafir kabul edenlerin en cömertisin. Onun kabrini genişlet ve günahlarını bağışla. Zira biz onu iyi biliyoruz. Bununla beraber sen onu bizden daha iyi bilirsin. Senden başka ilah bulunmadığına, Muhammed (s.a.v.)'in kulun ve Resulün olduğuna şahitlik ederdi.
BİR AYET
İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri için; içinden ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, "Bu (tıpkı) daha önce (dünyada iken) bize verilen rızık!" diyecekler. Halbuki bu rızık onlara (dünyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır. (Bakara, 25)
BİR HADİS
"Her kim bir oruçluya iftar yemeği verirse kendisine onun sevâbı kadar sevap vardır oruçlunun sevâbından bir şey eksiltmeksizin." (İbn Mâce, Sıyam: 45)
BİR SÜNNET
Açıkta kalan yiyeceklerin üzerini örtmek.
ESMA-ÜL HÜSNA
EL-BARI: Her şeyi kusursuz ve mütenasip yaratan.
SORU - CEVAP
Çocuğunuzu aldırmayınız. Bizce çocuğun özürlü olma ihtimali (hatta kesin bilgi de olsa) kürtaj için bir gerekçe değildir. Özürlü olan çocuğun da yaşama hakkı vardır.
Maşallah ifadesi "Allah'ın dilediği olur" anlamına gelir. Bu söz, güzel ve beğenilen şeyler karşısında Allah'ın büyüklüğünü hatırlamak ve hayranlık belirtmek için kullanılan bir ifadedir. Bu nedenle de toplumda nazar değmemesi için kullanılıyor
Peygamberimiz (sav) nazar, göz değmesine karşı Ayet-el Kürsi, İhlas, Felak ve Nas surelerini öğütlemiştir.
Sabah ve ikindi namazlarından sonra kaza namazı kılmamak daha uygundur. Diğer namazlardan önce veya sonra kaza namazı kılabilirsiniz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)