Aile bireylerinden sonra, insanın en yakın çevresi şüphesiz komşularıdır. Komşularına güven vermeyen kişi kâmil bir mü'min değildir. "Güzel komşuluk et ki, hakiki mü'min olasın" hadis-i şerifi, iyi komşuluğun imanla da ilgisinin olduğunu göstermektedir. Gerçek bir Müslüman komşusuyla iyi geçinen, seven, sevilen, aranan, komşularına güven veren kişidir.
Dostlarınızın, sizinle herhangi bir şekilde ilgisi olan kimselerin, size bir şey ulaştırmak istenip de evinizde bulamadıkları zaman çalacakları ilk kapı komşu kapısıdır. Aile bireyleri hakkında herhangi bir referans söz konusu olduğunda bilgisine müracaat edilecek ilk kişilerden birisi yine komşularımızdır.
Cenab-ı Hak buyuruyor; "…Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere ihsan ile muamele edin, iyi davranın…" (Nisa 4/36). Komşunun komşu üzerindeki hakkı, annenin evlatları üzerindeki hakkı gibidir. Anne ile evladın birbirlerini nasıl sevip saymaları, haklarına önem verip incitmemeleri gerekiyorsa, komşular da birbirlerini öyle sevip saymalı, karşılıklı haklarına öyle dikkat etmeliler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v): "Komşu hakkına dikkat edin! Ben komşu hakkı konusunda Cebrail'den o kadar ısrarla ikaz aldım ki, neredeyse komşunun komşuya mirasçı olacağını dahi zannettim" buyurmuştur. Komşunun miras hakkı gibi hakkı vardır, o da komşuluk hakkıdır. Eğer komşu Müslüman ise sende iki hakkı vardır: Biri komşuluk hakkı, biri de Müslümanlık hakkı.
Komşu hakkı, kul hakkından sayıldığından dolayı sahabeler komşuyu kırıp incitmekten hep titremişlerdir. Bunun için imkân sahibi komşular, ihtiyaç sahibi komşularının yardımına koşup dualarını almak için sanki yarışa girmişlerdir. Böylece ülke halkının birlik beraberliğini önce kendi aralarındaki komşu haklarına dikkat ederek sağlamışlardır.
Komşunun komşu üzerindeki hakkı, annenin evladı üzerindeki hakkı gibidir. Birbirlerini ihmal edemezler, zarar ise hiç veremezler.
***
Koruyucu bir dua Ayet-El Kürsi
Ayet-el Kürsi'nin Müslümanlar için koruyucu bir dua olduğunu Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor:
Resul-i Ekrem (s.a.v.) beni ramazanda toplanan fitreleri korumakla görevlendirmişti. Bir gece bir adam geldi, yiyecekleri avuçlamaya başladı. Adamı tuttum ve "Vallahi seni Peygamber Efendimiz'in huzuruna götüreceğim" dedim. Adam "Ben çok fakir biriyim" deyince ona acıdım ve bıraktım. Sabahleyin Allah'ın Elçisi: "Ebu Hureyre! Dün gece tutsağın ne yaptı?" diye sordu. Ben de "Ya Rasulullah! İhtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyleyince haline acıdım ve onu serbest bıraktım" dedim. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "O sana yalan söyledi, tekrar gelecek" buyurdu.
Efendimiz'in (s.a.v.) bu sözü üzerine onu gözetlemeye başladım. Adam geldi ve yine yiyecekleri avuçlamaya başladı. Ona "Ben seni Allah'ın Elçisinin huzuruna çıkaracağım" dedim. Adam "Ne olur beni bırak gerçekten yoksul biriyim. Beni bırakırsan bir daha gelmem" dedi. Ben de acıdım ve onu salıverdim. Sabah olunca yine Rasulullah (s.a.v.) "Ebu Hureyre! Dün gece tutsağı ne yaptın?" diye sordu. Ben de "Ey Allah'ın Elçisi! Bana yine ihtiyaç içinde bulunduğunu, çocukları olduğunu söyledi. Ben de acıdım ve onu bıraktım" dedim. Efendimiz (s.a.v.) gülümsedi ve" O sana kesinlikle yalan söyledi, tekrar gelecek" buyurdu.
Ben de yine gelmesini bekledim. Gerçekten de geldi ve yine gizli gizli yiyecekleri avuçlamaya başladı. Onu tekrar yakaladım ve "Seni mutlaka Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) huzuruna çıkaracağım. Bu defa bana "Beni bırakırsan sana çok faydalı sözler öğretirim. Gece yatağına girdiğinde Ayet-el Kürsi'yi oku. O zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar da şeytan sana yaklaşamaz" dedi. Öğrettiği cümleler üzerine onu salıverdim. Sabah olunca Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Tutsağın dün gece ne yaptı?" dedi. Ben de "Ey Allah'ın Elçisi! O adam bana fayda verecek bazı sözler öğreteceğini söyleyince onu serbest bıraktım," dedim. Efendimiz (s.a.v.) "Neymiş o sözler?" diye sordu. Ben de "Yatağına girince 'Allahu lâ ilahe illa hüvel' hayyü'l kayyum'u başından sonuna kadar oku, o zaman Allah senin yanına devamlı bir koruyucu verir, sabaha kadar şeytan sana yaklaşamaz" dediğini söyledim. Efendimiz (s.a.v.) "Kendisi yalancı olduğu halde bu sefer sana doğru söylemiş. Üç gecedir kiminle konuştuğunu biliyor musun Ebu Hureyre?" diye sordu. "Hayır, bilmiyorum Ya Rasulullah," dedim. "O şeytandı" buyurdu.
***
İftardan sahura Sultanahmet
İstanbul Sultanahmet Meydanı'nda binlerce kişi sahurda bir araya geldi. Fatih Belediyesi'nin programına katılan vatandaşlar, Kuran-ı Kerim tilaveti ve ilahiler eşliğinde sahur yemeklerini yedi. Vatandaşların yoğun ilgi gösterdiği sahur etkinliği Sultanahmet Meydanı'nda ramazan boyunca devam edecek. Fatih'te yaşayanların yanı sıra İstanbul ve şehir dışından gelen vatandaşlar da Sultanahmet Meydanı'nda iftardan sahura kadar birlikte olabiliyor.
***
BİR DUA
Hz. Ukkaşe'nin Duâsı
Allah'ım, beni ibadetlerini en güzel şekilde yapan kullarından ve kendilerine verdiğin zenginliğin şükrünü eda eyleyenlerden eyle. Dinî ve dünyevî işlerimi düzene koyma hususunda bana kolaylıklar ihsan eyle, hayırlı muratlarımıza nail eyle. Küçük ve büyük günahlardan ve her türlü şerlerden bizi uzaklaştır. Son nefesimde kelime-i şehadet getirerek iman nuruyla kalbimi nurlandır. Ey gökleri ve yeri yaratan! Ey celâl, beka, azamet ve ikram sahibi Allah'ım; rahmetin, izzetin ve kibriyân hakkı için Hz. Muhammed'e (s.a.v), O'nun âl ve ashabına salât ve selâm eyle! Allah'ım, amellerimiz az, ihtiyaçlarımız çok. Fakat sen bizim Mevla'mızsın, ne güzel Mevla ve ne güzel yardımcısın. Affını diliyoruz ve dönüşümüz sanadır. Güç ve kuvvet ancak yüce ve azîz olan Allah'ın yardımıyladır.
BİR AYET
"Mü'minler, emanetlerini gözeten ve sözlerini yerine getirenlerdir." (Mü'minun, 8)
BİR HADİS
"İnsanoğlu, Allah'ın kendisi için takdir ettiğine rıza gösterirse mutlu olur. Şayet, Allah'tan hayırlı olanı ummayı terk eder ve Allah'ın kendisi için takdir ettiğine kızıp, isyan ederse bedbaht olur." (Tirmizî, Kader,15)
BİR SÜNNET
Kahkaha atmamak, gülümsemek. Efendimiz (s.a.v.) hiçbir zaman dişleri görülesiye gülmemiştir.
ESMA-ÜL HÜSNA
El-Melik: "Mülkün, kâinatın sahibi, mülk ve saltanatı devamlı olan."
***
SORU - CEVAP
Mahkemeye boşanmak için başvurduk. Mahkeme boşarsa dinen de boşanmış olur muyuz?
Mahkeme yoluyla gerçekleştirilen boşanmalar bir bain talak (boşanma) olarak geçerlidir. Yani eşinizle dinen de boşanmış olursunuz.
Hac yapmaya sağlık nedeniyle gücü yetmeyen kişi, vekâleten hac yaptırmak yerine, bu parayı sadaka olarak vermekle hac sorumluluğundan kurtulur mu?
Farz ibadetlerde asıl olan kişinin bizzat kendisinin yapmasıdır. Ancak bazı ibadetler, bazı durumlarda vekâlet yoluyla yaptırılabilir. Hac ibadetini yapamayacak derecede sağlığı bozulan veya aşırı yaşlılık nedeniyle kendisi hacca gidemeyecek durumda olanlar kendi yerine hac etmesi için masraflarını karşılayarak vekil gönderebilirler. Fakat vekil gönderecek parayı fakirlere sadaka olarak vermekle veya bir hayır kurumuna yardım yapmakla hac görevini yerine getirmiş sayılmazlar. Böyle yapanın hac borcu düşmez, sadakasının sevabını alır.
Annenin çocuğuna sinirliyken ettiği beddua tutar mı?
Eskiler annenin ettiği beddua tutmaz demiş. Çünkü anne yürekten beddua etmez. Allah anneye öyle bir özellik vermiş. Allah çocuğu yarattığı anda onun muhabbetini de veriyor. Allah, annenin yüreğine rahmeti koymuştur. Bütün dünyayı verseniz o çocuğunun bir gülüşüne bütün dünyayı feda eder. Onun için annelik çok kutsaldır. Ama babanın bedduası tutar, onun bedduasını almamaya çalışın.