Hiçbir iyilik küçük değildir
BİR HIRKAYA BİR KÖŞK
Bir gün, bir Allah dostu, dilenen bir kadın gördü. Hava soğuktu. Donduran bir rüzgâr vardı. İnsanlar evlerine varmak için kaçışıyorlardı. Dilenen kadının kucağında ise ufak bir çocuk vardı. Allah dostu oradan geçti. Gözü küçük çocukta kaldı. Kadın; "Allah için bu fakire bir sadaka" diyordu. Allah dostunun verecek hiçbir şeyi yoktu. Çünkü o da yoksuldu. Belki akşama yiyeceği bir şeyi de yoktu. Dünyalık olarak sadece sırtına giydi- ği bir hırkası vardı. "Allah için" diyen kadını duyunca hırkasını çıkarıp çocuğun üzerini örttü. Sonra da soğukta titreyerek kulübesine doğru yola koyuldu. Gece fakirhanesinde garip bir rüya gördü. Muhteşem bir köşkün yanındadır. Göz kamaştıran bir köşk, onu o kadar etkiler ki, oradan gözünü alamaz. Hayret içinde sorar: Bu köşk kimin acaba! Rüyasında cevap verirler: Bu köşk senindir. Yoksul Allah dostu sorar: Ben bu köşkü hak edecek ne yaptım ki? Cevap verirler: Bugün, bir çaresizin sırtına hırka attın. Bu köşk yoksul kadının çocuğunun sırtına attığın hırkanın karşılığıdır.
Mesele hırkanın değerinde değil. Mesele hırkayı veren el ve hırkanın uğruna verildiği eldedir. Rabbin cömert eli, kulun cömert elinin üzerindedir. Bağışlanma işte bazen böyle bir hırkayla gelir, niyet Allah ise. Bazen bin hırka bir işe yaramaz, niyet Allah değilse.
BAZEN "LA İLAHE İLLALLAH" YETER
Bazen bağışlanma "La ilahe illallah - Allah'tan başka ilah yoktur" sözü ile gelir. Denilir ki kul mahşerde hesaba gelir. Hesap defteri açılır. Hesap defterinde kulun hiçbir iyiliği yoktur. Aksine defteri günahlarla doludur. Terazi konulur. Günah kefesi ağır basar. Kulun hiçbir ümidi kalmamıştır. Emir gelir, denilir ki kulu hak ettiği yere gönderin. Kul cehenneme doğru sürüklenir. Ümidinin kalmadığını anlar. Bütün kapılar kapanmıştır. Yalvarmaya başlar. Melekler bu yalvarmaları duymazlıktan gelirler. Senin için bütün çareler tükenmiştir derler. Sen dünyadayken yalvaracaktın. Burada ağlamanın, sızlamanın kıymeti yoktur.
Yüce Allah bu manzarayı bilmektedir. Her şeyi bilmesine rağmen meleklerine sorar. Bu kulun hiç mi iyi bir ameli yok! Melekler "yok ya Rabbi" derler. "Amel defterinin iyilik sayfaları boş ya Rabbi" diye cevabını verirler. "Biz onun için onu cehenneme götürüyoruz" derler. Sonradan yeniden yola devam edeceklerinde, Rabbimizden emir gelir: "O kulumu bırakın. O kulumun bilmediğiniz ve sadece benim bildiğim bir ameli vardır. Ben o kulumu o ameli hatırına affettim" buyurur. Melekler hayret ve merak içinde sorarlar "Ya Rabbi! Kulun bizden gizli kalmış, amel defterine de yansımamış bu iyiliği neydi." Yüce Allah'ımız cevap buyurur: Bu kul bir gece uykusu kaçtığında yana dönerken zikir niyetiyle bir defa "La ilahe illallah" demişti. İşte ben bu kulumu, o kelime hürmetine affettim. Onu alın ve cennete götürün. Bir zikir kelimesi. Bazen terazide bütün günahları silecek kadar ağır olabilir. Belli ki bu kelime öyle dolu dolu, öyle Rabbani, öyle coşkulu, öyle imanla söylenmiştir ki bütün terazileri altüst etmiştir.
Bu iki örneği şunun için verdim: Hiçbir iyiliği, hiçbir iyi niyeti küçük görmeyin. Kulun nazarında kum gibi ufak olan, yaratıcının nazarında dağlar kadar büyük olabilir. Bu iyilik için de geçerlidir, kötülük için de…
Küçük gördüğünüz bir isyan, bir günah Rabbin nazarında şirkle yarışabilir. Bir bakarsınız hiç farkına varmadan bütün ameliniz boşa çıkmıştır. Yapacak hiçbir şeyiniz kalmaz. Ortada böylece kalakalırsınız. Veya en çetin günde, mahşer meydanında, bütün ümitlerinizin eridiği o hesap anında, bir bakarsınız hiç önemsemediğiniz bir iyiliğiniz affınıza bir vesile olur. Sizi cennetin ve yüce Rabbin en seçkin misafiri yapar.
DOĞRUYU KALP GÖSTERİR
Peygamber Efendimiz (sav) iyiyi ve kötüyü ayırt etmek için Müslümanların kalplerine danışması gerektiğini buyurdu.
Vâbısa bin Ma'bed (ra) anlatıyor: "Bir gün Resûl-i Ekrem'in (sav) huzuruna vardım. İyilik ve kötülük hakkında sorular sormak istiyordum. Bir baktım ki, yanında büyük bir kalabalık var. İnsanları yararak ilerlemeye çalıştım. Bana bazıları 'Vâbısa, Resûlullah'tan uzak dur, buradan uzaklaş!' dedi. Ben ise 'Ben Vâbısa'yım, bırakın da ona yaklaşayım. O benim en sevdiğim insan, ona yaklaşmalıyım!' diyordum. Resul-i Ekrem bana 'Yaklaş Vâbısa!' buyurdu. İyice yaklaştım, hatta dizim onun dizine değdi. Allah'ın elçisi bana; 'Bana neyi sormaya geldiğini sana ben mi söyleyeyim, yoksa sen mi söylersin?' diye sordu. Ben de; 'Ey Allah'ın Resûlü! Sen söyle!' dedim. 'İyilik ve kötülüğün ne olduğunu mu sormaya geldin?' buyurdu. 'Evet' dedim. Üç parmağını birleştirerek göğsüme vurdu ve şöyle buyurdu: 'Vâbısa! Kalbine danış! İyilik, kalbin uygun gördüğü ve yapılmasını onayladığı şeydir. Kötülük ise, kalbi tırmalayan, başkaları sana yap diye fetva verse bile, içe sinmeyen şeydir!'"
SORU - CEVAP
Gusül abdesti alan bir kimse aynı zamanda namaz abdesti de almış olacağı için bu abdesti ile namaz kılabilir, ayrıca abdest alması gerekmez. Hz. Peygamber'in (sav) gusül abdestine başlarken namaz abdesti gibi abdest aldığını ve gusülden sonra ayrıca abdest almadığını ifade eden hadisler vardır.
Adak, kişinin ibadet niteliğindeki bir şeyi yapacağına dair Allah'a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Belirlenerek adanan şey aynen yerine getirilmedikçe adak yükümlülüğü düşmez. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulanan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Bu itibarla, adak kurbanını kesmek yerine, parasını fakirlere vermek ya da aynî yardımda bulunmakla bu adak yerine getirilmiş olmaz.
Oruçlu iken ciddi bir tıbbi problem oluşursa veya hayatınızı tehlikeye sokacak bir olayla karşı karşıya kalacak olursanız veya hakikaten oruca devam edemeyecek bir hale gelirseniz orucunuzu bozarsınız. Bu keyfi bir bozma olmadığı için daha sonra bir güne
bir gün kaza edersiniz.
BİR DUA
Hz. İbrahim'in Duası
Ey Allah'ım! Bu yepyeni bir gündür. Bu bakımdan bugünü benim için ibadetle aç, mağfiret ve rızanla kapat. Bugün de bana nezdinde kabul olunacak haseneyi ihsan eyle. O haseneyi geliştir ve benim için onu kat kat çoğalt ve bugün de işleyeceğim günahlarım için beni affet. Çünkü çok affeden ve her çeşit nimetlerle kullarına ihsanda bulunan, kullarını çok fazla seven, daha istemeden önce onların isteklerini bilip takdir eden sensin!
BİR HADİS
"Münafığın alameti üçtür: Konuştuğu zaman yalan söyler, söz verdiğinde sözünde durmaz, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder." (Buhari, İman)
BİR AYET
Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı. (Bakara 183)
ESMA-ÜL HÜSNA
EL-KUDDÛS
"Her noksanlıktan uzak ve her türlü takdise layık olan."
BİR SÜNNET
Yanında misvak, ayna, güzel koku ve tarak taşımak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)