Önce kadınlar cennete girecek
Kadınlarımız gayretli, çilekeş.
Samimi. Hayatlarını eş ve çocuklarına adıyor. Mutfakta onlar, çamaşırda onlar, çocukları büyüten onlar. Yemek hazırlayan onlar. Evlenirken; doğduğu, büyüdüğü ailesini terk edip yeni bir hayata kendini adayanlar onlar.
Zaman zaman şiddete maruz kalanlar onlar.
Namazlarına dikkat ederler. Dini yaşamaya çabalarlar, tesbih ve zikirle araları iyidir. Eline geçen birkaç kuruşu idareli kullanırlar. Eşinin ailesinin baskısına sabrederler. Allah'a ve Peygamberine gelin dendiğinde önde onlar.
Gıybeti, dedikoduyu, boş lafı, çekiştirmeyi, suizannı, laf taşımayı, hasedi, velhasıl amelleri yok eden manevi hastalıkları işlemezler. En azından önemli bir bölümü.
Yukarıda saydığım bu özellikleri kendilerinde olan kadınlar elbette erkeklerden önce cennete girerler.
Bence çoğumuzu Yüce Allah eşimizin hatrına cennete alacak.
Dilerseniz Tûr suresinin 21. Ayetini okuyun.
Allah aynı yolda yani kendi yolunda olan aileleri - bir araya getirecek.
Cennette.
Elbette Allah bilir ama; Haticeler, Fatımalar, Aişeler, Asiyeler, Züleyhalar, Sümeyyeler, Zinnureler, Ümmü Gülsümler, Rukiyyeler, Zeynebler, Zehralar bizden çok önce cennete girecekler.
İnşaallah.
Kadına hürmet ve saygı bize Rabbimizin emri, peygamberimizin mirasıdır. Kadınlar emanettir. Onlara şiddet, semayı gıcırdatacak kadar ağır bir suçtur, günahtır.
****************
O'NA SALDIRANLAR EBTER OLDU
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) küçük erkek çocukları vefat edince Mekkeliler O'na ebter, yani soyu kesik dediler. Kur'an-ı Kerim ise Peygamberinin yerine cevap buyurdu: "Sana soyu kesik diyenlerin soyu kesik olacaktır." (Kevser suresi) Hep öyle oldu. Bugün iki milyar müminin babadan öte babası Hz. Muhammed'dir (s.a.v.).
Hep öyle olacaktır. Ebu Cehil, Nemrut veya Firavun! Ne adları ne soy ve ne saltanatları kaldı.
Ama Hz. Muhammed (s.a.v.) günden güne daha aşkın bir aşkla anılıyor ve seviliyor.
Ve hep öyle olacak, kıyamete değin.
Müslümanlardan veya gayrimüslimlerden kim hangi gerekçe ve amaçla olursa olsun Hz.
Peygamber'den (s.a.v.) haz almıyor, anılmasından rahatsız olursa iki cihanda da rezil ve rüsvay olmaya devam edecektir. Allah (c.c.) onları ebedi hüsrana uğratacaktır. Müslüman ve gayrimüslüman. Hiç fark etmez
****************
TARİHİ ŞAHSİYETLERE DOKUNMAYIN
Bu günlerde tarihte yer almış insanlarla ilgili ağır ve incitici ifadeler kullanmak alışkanlık hale geldi.
Tarihin, kendi içinde bugün doğru yorumlayamayacağımız olaylarla dolu olduğunu biliyoruz. Bugün oturduğumuz yerde veya önümüzde yazılı metinlere bakarak bazı dönemleri değerlendirmek, nihai bir kanaate varmak sakıncalı sonuçlar doğurabiliyor.
Bizi isabetli sonuçlardan da uzaklaştırabilir.
Gerek Osmanlı dönemi ve sultanları ile ilgili uluorta yapılan çirkin değerlendirmeler, gerekse de yakın dönemle ilgili hiçbir faydası olmayan ve hakarete varan sözler bize zarardan başka hiçbir şey miras bırakmayacaktır.
Önemli olan bundan sonra ne yapmamız gerektiğidir. Tarihteki hatalara düşmemek için neler konuşmalıyız, hangi hadiseden hangi sonuçları ve derslerini çıkarmalıyız.
Bize fayda sağlayacak yol budur.
Sevdiğimiz veya sevmediğimiz kişilerle geleceği beraberce nasıl inşa edebiliriz. Bunu araştırmalıyız.
Beraber yaşamak zorundayız. Kavga ederek yaşayamayız.
Ötekileştirme, gerginlik, tarihi şahsiyetlere hakaret, iğneleyici üsluplar düşmanlığı ve araştırmayı tetikler.
Hepimiz bundan sakınmalıyız.
Tarihi kişilere çirkin söz söyleyerek sevap kazanamayız. Bilakis başkalarının hassasiyetlerine inancımız, "hakaret etme" der.
Siz Kur'an-ı Kerim'de menfi karakterler hakkında herhangi küfür veya hakaret sözcüğü bulabilir misiniz?
Bizim gibi inanmayanlara da ölçüyle yaklaşmak zorundayız.
Geçmişimiz hoşumuza gitse de, gitmese de hepimizin ortak geçmişidir.
Eskiye hakaret ederek, aşağılayarak bir zafer veya başarı elde edemeyeceğimiz de ortada.
Ortak değerleri incitmeden elbette insanlar her konuda kanaatlerini belirtebilirler. Ama tenkit ile hakaret ayrı şeylerdir.
O zaman tümümüzü kucaklaştırmadan uzak kılacak ayrıştırmadan uzak durmamız gerekir.
Dinin değerlendirmesi de böyledir.
İslam'da esas olan tebliğ ve irşaddır.
Her hadiseyi kendi mecrasında değerlendirmek esastır. İnsanlara İslam'ı sevdirmek, sağlam bir tevhid inancını yerleştirmek, kamil müminin temelini atmak, irfan ehlini çoğaltmak, ihsan imanını kalbe yerleştirmek, samimiyet ve takva tohumlarını atarak halisane bir niyetle müminler olmaya davet etmek. Ve bu ışığı dünyaya yaymak.
Temel hedefimiz bu olmalıdır.
Şu ayete kulak veriniz: 'Allah'tan başkasına tapanlara sövmeyin. Sonra onlar da bilmeyerek Allah'a söverler.' (Enam, 108) Hakaret, sövgü, küfür, aşağılama bizim kültürümüzde ve dini geleneğimizde yoktur. Faydası hiç yoktur
****************
İNANÇ İLE İLGİLİ BAZI KAVRAMLAR
Olağanüstü anlatmada 'Mucize' kavramını bolca kullanırız ve bunun ne anlama geldiğini de biliriz.
Ancak akaid -inanç- dünyamızı ilgilendiren kavramlar sadece bunlar değildir.
1- İrhasat: Peygamber olacaklarda peygamberlikten önce görülen olağanüstü olaylara 'irhasat' denir. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) doğum gecesi görülen olağanüstü olaylar buna örnektir. Peygamberimizin doğumdan kısa süre önce meydana gelen fil vak'ası da peygamberin şerefine işarettir.
Hz. İsa'nın beşikte konuşması irhasattandır.
2- Mucize: Peygamberlerden; tabiat olaylarına aykırı, aklı zorlayan, insan gücü üstünde meydana gelen olaylara mucize denir. Mucizenin iki amacı vardır. İnananları güçlendirip kalplerini ışıtmak, inkârcıları imana davet etmek. Mucize peygamberden çıkar, ama Allah tarafından lütfedilir.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) Miraç'ı ayın yarılması gibi yüzlerce mucizesi, Hz.
Musa'nın denizi yarması, Hz. İsa'nın hastaları iyileştirmesi gibi.
3- Keramet: Dini kemaliyle yaşayan, yanlış hiçbir iddiası olmayan müminlerde görülen bazı hallerdir. Hz.
Süleyman'ın veziri Asaf'ın, Yemen melikesi Belkıs'ın tahtını getirtmesi (Neml, 40). Hz. Ömer'in sesini 3 bin kilometredeki Sariye'ye duyurması gibi haller birer keramettir.
4- Maunet: İman, amel ve ahlakı güzel olan bazı insanlarda görülen ilahi yardımlardır.
Allah zorluklarda olanları sıkıntıdan çıkarır.
Beklemediği yardım gelir.
5- İhanet: Küfür, şirk ve isyanda zirve olan bazı insanları rezil etmek için verilen olağanüstü hale örnek olarak şunu verebiliriz:
Yalancı peygamber Müseylime'ye dediler ki:
Hz. Muhaammed (s.a.v.) az suyu olan bir kuyuya ağzından su püskürttü, su kaynadı.
Sen de yap. Müseylime içinde su olan kuyuya su püskürttü. Kuyu tamamen kurudu. Allah O'nu rezil etti böylece.
6- İstidraç: Küfrü ve isyanı açık olan bazı insanlarda görülen olağandışı haller.
Bu insanların küfrü ve isyanı arttıkça Allah onlara nimetin kapısını açar (En'am suresi, 44). Adam bu hali kendi fazileti zanneder gururlanır, halbuki bu halle Allah onları cehenneme hazırlar. (Araf Suresi, 182)
Bazı müminler, üst üste zafer kazandıklarında bu halin istidraç olmasından korkmuşlardır. Mesela; İran Kralı Kisra'nın hazineleri geldiğinde Hz. Ömer bu istidraç değildir inşallah demiştir
****************
O'NU ANLATAMAM
Sahabeden Amr bin As diyor ki; "Resulullah'ı sevdiğim kadar hiç kimseyi sevmedim. Gözümde O'ndan daha büyük bir kimse yoktu. O'na olan hürmet ve saygımdan dolayı kendisine tam manasıyla başımı kaldırıp bakamadım. Eğer O'nu tarif etmemi isterseniz O'nu tam manasıyla tarif edemem. Çünkü ben O'na hiç doyasıya bakamadım.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)