Perşembe gecesi.
Medine'de hava serin.
Hırka giyinmişiz. Efendimiz'i (s.a.v.) selamladıktan sonra Uhud'a gidiyoruz. Eşim de yanımda.
Hz. Hamza'yı selamladık.
Uhud'un kartalının gölgesine sığınmak istercesine, edeple ve sessizce yürüdük. Yanımdaki gençler ve eşim "Bir dua yapsan da amin desek" deseler de, ben sessiz kalmayı tercih ettim. Belki sonra dedim. Bazı yerlerde böyle sessiz, sakin, vakur, utangaç ve terbiyeyi takınmak gerek.
En güzel duadır susmak.
Hz. Hamza'nın yanında mahşere uzanmış Hz. Mus'ab ve Hz. Abdullah bin Cahş'ı da selamlayıp arabamıza doğru yöneldik.
O arada ziyarete doğru tekerlekli arabayla getirilen ve simasından Mısır'ın Said bölgesinden olduğu belli olan Mısır-Sudan karışımı bir yaşlı umreciye gözüm değdi. Yaşı muhtemelen 90'a yakındı. Resmi görevliler ona mihmandarlık ediyorlardı. Esmer yüzüne, seyrek olarak serpilmiş beyaz sakalı; yüzüne ulvi bir mana kazandırmıştı.
Derin bir zikir meclisinden kalkmış ve Uhud'a gelmiş gibiydi. Vefasını göstermek isteyen bir hizmetkâr gibi Hz. Hamza efendimizi selamlamaya gidecek belli.
Yanımdan geçti. Gözlerimiz buluştu.
Mısır kültürünü iyi bildiğim için onun bir tasavvuf adamı olduğunu hemen anladım.
Sonra Şazeli tarikatından olduğunu öğrendim.
Çocuklarıma duasını alın ve elini öpün dedim. Çocuklar ve orada hazır birkaç genç edeple selam verip yanına yaklaştılar.
Sohbetleri uzun sürünce ben de geri dönmek zorunda kaldım. Kendisine doğru yürüdüm.
Benim de geldiğimi görünce sandalyeden doğruldu bastonuna dayanıp ağır ağır kalktı. Heybetli bir boyu vardı.
Bana döndü ve siz Türksünüz öyle mi dedi? Gençler bana öyle bilgi verdiler. Evet dedim, Türküm. Dilimizi iyi biliyorsun deyince Mısır'da iki yıl kaldım. Mütevelli Şaravi, İsmail Adevi, Abdülvedud Çelebi gibi âlimlerle, Abdussamet Abdilbast gibi kurralarla görüştüm dedim. Sevindi. Uzun musafaha etmek istercesine ellerimi tuttu.
Sonra başını yukarıya kaldırdı. Uzun uzun soluklandı. Çok uzaklara gittiği belliydi.
Sonra bakışlarını üstüme çevirdi. 'Ah Osmanlı!' dedi. Ah Osmanlı! Onları özlüyoruz. Onlara ne kadar muhtacız.
Onların zamanında Müslümanlar ne kadar azizdi. Bir de bugüne bakın.
İslam âleminin haline bakın. Sonra durdu. Devam etti; 'Onlar adamdılar adam!' Sözler akıyordu. Heyecanlanmıştı.
Benim konuşmama hiç fırsat vermedi.
'Sultan' dedi. Sultanı satın almak için altın yığdılar. Filistin'i bize ver diye; Sultan etrafını toparlayıp onlara bunlar bizi satın almak istiyorlar, benim bunlara verecek bir avuç toprağım yok dedi. Gözleri yaşardı. Sanki o konuşmanın şahidiydi. Bize tarih öğretmek ister gibiydi. Ben Sultan Abdülhamid dedim. Evet dedi.
Ama yeniden sözünü tekrar etti.
Sultan dedi. Belli ki dilinde başka sultan yoktu. Sultan derken sadece Abdülhamid'i kastediyordu.Sonra şöyle dedi; Diğer yakın dönem sultanlarını durdurabildiler, ama Abdulhamid'i asla durduramadılar. Böyle dedi.
Fahreddin Paşa aleyhine konuşanlara; en güzel cevabı yine Arap alimleri, gazetecileri vermiş.
Bir vesileyle tanıştığım bir bilim adamı -Arap kökenli- bence Sultan Fatih'ten sonra Sultan Abdülhamid gelir diyerek sevgisini bana anlattı.
Umre'den bu anlamda ecdadımızın kıymetinin her gün daha net görüldüğünün izleriyle döndüm.
İslam alemi durulduğunda, taşlar yerine oturduğunda Anadolu yine ümmetin emanı olacaktır.
Bu vesileyle hem Kâbe'de ve hem de Medine'de ATV izleyicilerimi ve sabah okuyucularımı özellikle duama kattım. Rabbim elbette samimi olan bir amin deyicisinin hürmetine hepimizin duasını kabul eder.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) mektubu
"Bismillahir-Rahmanir-Rahim.
Allah'ın Elçisi Muhammed'den, Habeş hükümdarı Necaşi Asham'a:
Müslüman ol. Kendinden başka tanrı olmayan, Melik (gerçek hükümdar), Kuddus (mukaddes), Selam (selamet veren), Mü'min (koruyucu) ve Müheymin (kurtarıcı) olan Allah'ın hamdini (övgüsünü) sana iletirim.
Meryem'in oğlu İsa'nın, Allah'ın ruhu ve kelimesi olduğuna şehadet ederim.
Allah onu iffetli, temiz ve korunmuş Meryem'e ilka etmiş, o da böylece İsa'ya hamile kalmıştır. Allah onu tıpkı Adem'i (kudret) eli ve üflemesiyle yarattığı gibi, ruhu ve üflemesiyle yaratmıştır.
Ben, seni; eşi, ortağı olmayan bir Allah'a; O'na ibadet ve taata, bana uymaya ve Allah'dan bana gelene iman etmeye davet ediyorum. Çünkü ben Allah'ın Elçisiyim.
Sana amca oğlum Cafer'i ve yanında bir bölük Müslüman'ı sana gönderiyorum.
Geldiklerinde onları ağırla. Boş ve faydasız gurur ve ceberutluğu bırak.
Ben seni ve ordunu Allah'a ibadet ve taata davet ediyorum. Ben gerekeni tebliğ etmiş, dünya ve ahiret mutluluğunu sağlayacak öğüdü vermiş bulunuyorum.
Öğüdümü kabul ediniz. Hidayet'e (doğru yola) uyanlara selam olsun!" Allah Resul Muhammed
Not: Hamd olsun, Peygamberimizin dönemine ait bu tür yazılı metinler bugün elimizde mevcuttur. Bu hiçbir peygambere nasip olmamış bir nimettir.
Peygamberimiz uyarıyor: Sünnetim inkâr edilecek
H z. Peygamber (s.a.v.) bundan yaklaşık 1388 yıl önce şöyle bir uyarıda bulunuyor:
Süslü koltuğuna yaslanmış adama, benim hadislerimden biri okunur da o kişinin vaziyetini hiç bozmadan: Bizlerle sizler arasında Allahu Teala'nın Kitabı (Kur'an-ı Kerim) vardır. Ondan bulduğumuz helal şeyleri helal sayıyoruz, haram olarak bulduğumuz şeyleri de haram kabul ediyoruz deme zamanı yaklaşmıştır.
Sizleri de ikaz ediyorum. Kur'an-ı Kerim'de bulunan bütün hükümler haktır ve Resulullah'ın haram kıldığı şeyler Allah'ın haram kıldığı şeyler gibidir. (Ebu Davud, Sünne, 6; hd:
4604; Tirmizi, İlim, 10 hd: 2661; İbn Mace, Mukaddime, 2; Şerhu Maani, IV/209; İbn Hibban, 1/107: Darekutni, sünnet, IV, 287)
Bu hadis bir mucizedir
Yaklaşık 14 asır önce söylenen bu söz bugün aynen gerçekleşti. Hz. Peygamber (s.a.v.) açık ve net ifadelerle şu noktaları seçkince işaretliyor:
1- Birileri ilerde benim sünnetimi -hadislerimi- reddedeceklerdir.
2- Hadisleri inkâr ederken, Kur'an-ı Kerim'i istismar edip bize Kur'an yeter diyecekler.
Böylece Müslüman için tek bilgi kaynağı Kur'an'dır demek isteyecekler.
Resulullah'ı devre dışı bırakacaklar.
3- Sünnet inkârcıları, Kur'an'ın içinde yer alan helal ve haramdan başka helal ve haram kabul etmediklerini ileri sürecekler.
4- Bunu söylerken, yani Peygamber'in hadislerini yok sayarken; son derece bilmiş bir havada edepsiz bir tavır içinde olacaklardır.
5- Hz. Peygamber'in (s.a.v.) sözlerini -hadislerini- duyarken asla bir saygı, edep, hassasiyet içinde olmayacaklar. Hz.
Resulullah'a (s.a.v.) karşı şımarık ve tekebbür içinde olacaklar.
6- Kur'an-ı Kerim'deki bütün hükümler haktır.
7- Dikkat ediniz (ikaz ediyorum); Hz.
Peygamber'in (s.a.v.) -haram kıldığı şeyler (yani hadis ve sünnetin içerdiği bütün hükümler) Allah'ın haram kıldığı şeyler gibidir.
8- Bazı kişiler; Müslüman'ı, Kur'an'la hadisler Hz.Peygamber arasında tercihe zorlayacaklardır.
Bu şeytani hamleye karşı; Allah'ın kitabına ve efendimizin sünnetine bağlı kalın.
9- Bu sünnet düşmanı taife sözde peygambere karşı olmadıklarını söyleyecek ve böylece belli bir zaman diliminde Efendimizi direkt hedef almayacaklar. Ama zaman içinde Resulullah'ı da tartışmaya başlayacaklar.
Asrı saadetteki bazı dönem veya olayları tahrif ederek efendimize saldıracaklar. Mesele sadece, kademe kademe işleyecek.
Hadisler yazıldı mı?
Biliyorsunuz Efendimiz ilk dönemlerde Kur'an'dan başka bir metnin yazılmasını yasakladı. (En önemli gerekçeleri okur-yazar sayısının az olması ve onların da vahiy kâtibi olarak ayrılmasıdır.) Daha sonra ise bu yasağı kaldırdı. (Hattabi, Mealim, 4/184) Büyük alim Ramehurmuzi de yasağın geçici olduğunu söyler. (Ramehurmuzi, Muhaddisul Fasıl, s: 386) Netice itibariyle Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde de, hadislerin bazı sahabelerce kayıt altına alındığını biliyoruz. Abdullah bin Amr'ın, Hz. Ali'nin, Sa'd bin Ubade'nin hadis dosyalarının olduğunu biliyoruz.
Efendimizin yazdırdığı siyasi dini mektupları, zekât gibi konularda Kur'an dışında aldırdığı emirler ve düzenlemeler hadislerin daha ilk dönemde yazıldığını gösteriyor.
Hadis rivayeti mi, yazılması mı...
Hadis rivayeti ile kitabeti (resmi kanaldan yazıya geçirilmesi) arasında fark vardır.
Peygamberimizin hadisleri -sözleri- 23 sene zarfında sürekli gündemde oldu. Konuşuldu.
Peygamber efendimiz (s.a.v.) 23 sene boyunca Kur'an tefsiri olarak her soruya, her konuya, her ihtiyaca, her uygulamaya dair konuştu. Peygamberimiz her sözü ve konuşması arkadaşları tarafından dilden kulağa, kulaktan kalbe böyle işlendi. Bu aktarımda hiç bir zaman kesinti olmadı.
Hadislerin yazılması ise iki süreçte oldu.
Birincisi; halk arasında dilden dile dolaşan veya bazı sahifelere kaydedilmiş veya efendimizce yazdırılmış hadislerin yazıya geçirilmesi. Ki Hz. Peygamber (s.a.v.) döneminde de bu yazım olmuştur.
İkinci süreç ise; büyük hadis araştırmacılarının müstakil eserlerle bunu kayda almalarıdır.
(Bunlara tasnif ve tedvin dönemleri denir.) Bu hususta en büyük resmi hareket -yani hadisleri resmi kanaldan toplamahicri 101'deki Ömer bin Abdülaziz'in halife olarak gerçekleştirdiği hadisleri derleme, toplama tedvin çalışmasıdır.
Yukarıdaki hadis, 1300 sene önce yazıldı.
Peygamberimiz'in (s.a.v.) sözlerinin ileride inkâr edileceğine dair uyarısı, en azından (Buhari'yi mesela esas alırsak) 1168 sene önce kayda alınmıştır. Ömer bin Abdülaziz veya en önemli hadis derleyicisi Zühri'yi esas alırsak yaklaşık 1300 sene önce kayda alınmıştır. Yani, bundan 1300 sene önce; peygamberimizin, hadislerin inkâr edileceği hususunda ümmetini uyardığı konusu kitaplarda kayıt altına alınmıştır.
Yani; Efendimiz'in (s.a.v.) kayda alınmış sözünde buyuruyor ki; benim hadislerimi inkâr edecek bir grup çıkacak.
Bunlar benim sözlerimi inkâr etmek ve benimle Kur'an arasında ayrım koymak için size diyecekler ki, bırakın peygamberi ve sözlerini bize Kur'an yeter.
Bugün denildiği gibi. Bunu söyleyenlerin Kur'an'a bağlı oldukları boş bir oyalamadır.
Kandırmacadır. Zira onlar sünneti -hadisleri- inkâr ederek Kur'an'ı heva ve heveslerine göre istedikleri gibi yorumlamak için peygamberden kurtulmaya çalışıyorlar.
Önce sahabeyi eleştirdiler, sonra hadisleri reddettiler, sonra büyük hadis imamlarına hakaret ettiler, sonra Peygamber'i inkârdan önce mucizelerini yok saydılar. Mirac'ı inkâr ettiler.
Şefaati yok saydılar, kaderi inkâr ettiler, Peygamber sıradan bir insandır -haşa- geleceği bilemez dediler.
Kısacası kademe kademe ilerliyorlar.
Bu yolculuğun sonunda önce Peygamber (s.a.v.) inkâr edilecek sonra da Kur'an reddedilecek!
Peygambersiz bir din bu yoldan gerçekleştirilecek.
Peygambersiz İslam, peygambersiz ve sünnetsiz Kur'an hamlesi, hiç şüpheniz olmasın bir haçlı projesidir.
Bunun ilk hamlesini oryantalistler başlatmışlardır.
Mısır'daki Maruf olan bazı reformistler ise bu zehiri İslam âlemine enjekte etmişlerdir. Deizm ve Peygamber nefreti bu yoldan pazarlanıyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Son dakika video izle
- Son dakika haberleri
- A Haber analiz
- Gündem haberleri
- Ekonomi haberleri
- Otomobil haberleri
- Namaz vakitleri
- Hava durumu
- İstanbul Yol durumu
- Atv canlı yayın izle
- Spor haberleri
- Foto galeri
- Son dakika emekli haberleri
- Teknoloji haberleri
- A Haber programlar
- Sabah – Takvim yazarları oku
- Kuruluş Osman izle
- Gazete manşetleri
- Instagram dondurma
- Kreşler kapanıyor mu? Son dakika MEB Bakanı kararı duyurdu: Anaokulları ve kreşler açık mı, kapanacak mı?
- Karabük'te okullar tatil mi, kaç gün? 25-26 Kasım'da ders işlenecek mi? Valilik son dakika açıklaması...
- Bugün metro kaça kadar açık, ne zaman kapanacak? M2 Yenikapı-Hacıosman, F1 Taksim-Kabataş, T1 Kabataş-Bağcılar metro son durum ne?
- Asgari ücrete 5+1'lik maaş tablosu! 2025 Ocak zammında anahtar formüller oluştu: İlk toplantı ne zaman?
- Konya, Bursa, Elazığ ve Antalya’da okullar tatil mi? 25 Kasım Pazartesi okul var mı, yok mu? Valilik açıklaması son dakika…
- DSİ 515 işçi alımı 2024 | Devlet Su İşleri 515 personel alımı ne zaman yapılacak, şartları neler?
- Çamaşır suyu kullanmadan evinizin havasını temizleyin: Küfü 1 saatte yok ediyor!
- Birçok ilde eğitime kar engeli! İşte o liste...
- Sağlık Bakanlığı personel alımı başvuruları ne zaman? Sağlık Bakanlığı 36 bin personel alımı son durum ne?
- Kakao hem stresinizi hem de damarlarınızı temizliyor! Yağlı yiyeceklerin ardından bir bardak içmek yeterli...
- Sözleşmeli öğretmenler göreve ne zaman başlayacak? 2024 20 bin sözleşmeli öğretmen ataması görev tarihleri...
- Emekliye ikinci maaş+tazminat müjdesi! Çalışan EYT’liler dikkat: 1 yıl kuralıyla…