Allah için en değerli şey duadır. İbadetin de en faziletlisi duadır. Dua ibadettir. Bütün bu cümleler hadistir.
'Rabbinize yalvararak ve gizlice dua ediniz.' (A'raf, 55)
'Korkarak ve umut ederek Allah'a yalvarın.' (A'raf, 56) Bu iki ayet art arda geliyor.
Sahabe bir ara Hz. Peygamber'e (s.a.v.) soruyor: 'Allah bize yakın mı sessizce yalvaralım. Yoksa uzak mı seslenerek yalvaralım.
Yüce Allah cevap veriyor: 'Kullarım sana benden soruyorlarsa; şüphesiz ben yakınım. Dua edenin de bana yaptığı duasına cevap veririm.' (Bakara, 186) Kesrette, çoklukta Allah'ı -tevhidi- bulmak duaya da yansımıştı. Yüce Allah'ın 99 ismi; haşa 99 Rabbe değil, tek Rabbe işaret eder. Yüce Allah'ın kullara tanıtılmasını amaçlamıştır bu isimler. Onun ilk dönem müşrikleri anlamakta zorlandılar.
Bir gece -Mekke'de- Hz. Peygamber'in şöyle yalvardığını duyar Ebu Cehil: "Ya Allah! Ya Rahman." Bunu duyan Ebu Cehil heyecanlanır. Şöyle der: Muhammed bize, putlarımıza kızıyor. İlahlar edindiniz diyor. Ama o da iki ilaha yalvarıyor. (Muhammed Sıddık Kanuci, ed-dinül halis, I, 225) adı üzerinde
Ebu Cehil; Allah ve Rahman isimlerini iki ayrı ilah zannediyor. Yüce Allah'ın isimlerinin farkında değil.
İsra suresi cehaletini gideriyor: "De ki (Ey Muhammed) ister Allah'a yalvarın isterse Rahman'a yalvarın hangisiyle yalvarsanız yalvarın bütün güzel isimler O'na aittir. (İsra, 110)
Dua'nın en güzeli elbette Allah'ın yüce isimleriyle olanıdır. Dua bir sesleniştir. Allah'a rağbet etmektir.
BİR PORTRE: ÜMMETİN EYYUBU HZ. AMMAR
Baba, oğul ve anne. Çile ve işkenceye direnmede sembol olmuş bir aile. Yasir ailesi.
Hz. Ammar Mekke'de Müslüman oldu. İlk 7 Müslüman arasında sayılmıştır. Babası Yasir ve annesi Sümeyye'de ilk Müslümanlardandı. Üçü Mekke'nin kumlarına yatırılırlardı.
İşkence günlerce sürerdi. Bir taraftan kanıcı darbeleri, bir taraftan yakan güneş, bir taraftan susuzluk.
Bir gün Hz. Peygamber yanlarından geçti. (O dönemde Müslümanların müşriklere fiili müdahale imkânı da müsaadesi de yoktu.). Hz. Peygamber acıyla inleyen Hz. Ammar'ın yanından geçince Ammar şöyle dedi:
'Her gün halimiz budur ey Allah'ın elçisi' Allah'ın elçisi şöyle cevap verdi:
'Sabredin Yasir ailesi. Sizin ve benim buluşma yerimiz cennet olacaktır.' Hz. Yasir ve Hz. Sümeyye daha dünyadayken cennete ellerini uzattılar. İlk şehitler arasına girdiler.
Hz. Sümeyye ilk kadın şehit olarak Firavun'un karısı Hz. Asiye gibi yücelere yükseldi. Hz. Yasir de kamçı darbeleri altında şehit oldu.
Hz. Ammar sonraları serbest bırakıldı. İşkenceler sonunda müşriklerin sözlerini kabul ettiğini fısıldar.
Bırakırlar. Hz. Ammar perişan bir halde Allah'ın elçisine gelir. Yüreği paramparçadır.
'Helak oldum ey Allah'ın elçisi' der. Senin aleyhinde ve onların putlarının lehinde konuştum der.
Resulullah (s.a.v.) Hz. Ammar'ı kucaklarken ellerini kalbine kor ve sorar 'o esnada kalbin nasıldı?' Hz. Ammar ağlayarak şöyle der:
Allah ile dopdoluydu. Efendimiz (s.a.v.) cevap buyurdu: 'Sana bir daha işkence ederlerse sen onların dediğini kabul ettiğini söyle. Nahl suresinin 106. ayeti bunun üzerine indi. O, artık Hz. Peygamber'in (s.a.v.) gölgesi gibiydi. Efendimiz (s.a.v.) nerede ise o da oradaydı.
Bedir'de, Hendek'te, Hudeybiye gününde.
Bir ara efendimiz şöyle buyurdu: 'Ammar hep doğru olan tarafta yer alır.' Sonra şöyle buyurdu: 'Ammar'a düşmanlık edene Allah düşmanlık eder.' En zor yerlerde yer aldı.
Gölgeye çekilmedi. Efendimiz bir adım attığında arkasında durdu.
Bir duvar gibi. Yalancı peygamber Müseylime ile olan savaşta bir kulağını kaybetti.
Efendimiz bir gün sahabesine şöyle buyurdu: 'Aranızda ne kadar kalacağımı bilmiyorum.
Benden sonra (Hz. Ebu Bekir'e Hz. Ömer'e işaret ederek) bunlara uyun. Ve Ammar gibi bir hidayeti arayın.' Bir gün efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Müjdeler olsun sana Ammar! Seni azgın bir topluluk öldürecek.' (Sıffin savaşında Hz. Ali'nin yanında yer aldı. Camel ve Sıffin'de, savaşın en azgın anında bir bardak süt ikram edildi kendisine.
Gülümsedi. Sonra şöyle dedi: 'Efendim bana şöyle buyurmuştu.
Ammar hayatta son içeceğin rızık bir bardak süt olacak', kalktı. Yürüdü. Biraz sonra Sıffin'de şehit oldu.
Hz. Peygamber'in (s.a.v.) ifadesiyle 'iliklerine kadar iman dolu olan bu adam' kanlı elbisesiyle gömüldü.
Yaşı 90 civarındaydı.
Cenaze namazını Hz. Ali kıldırdı. Allah'ın rahmeti Hz. Ammar'a olsun.
KUR'AN-I KERİM'DE ELEŞTİRİLMİŞ OLAN KÖTÜLÜKLER
Kur'an-ı Kerim'in eleştirmiş ve kınamış olduğu kötülüklerden bahsedeceğiz.
"Mal toplayan ve onu durmadan sayan, insanları arkadan çekiştiren, kaş göz işaretiyle alay eden her kişinin vay haline! O, malının, kendisini ebedileştirdiğini sanır." (Hümeze, 1-3) "Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar namazlarını ciddiye almazlar. Onlar (namazlarıyla) gösteriş yaparlar. Ufacık bir yardıma bile engel olurlar." (Maun, 1-7) "İnsan ise; Rabbi onu deneyip de kendisine ikramda bulunduğunda, ona bol bol nimetler verdiğinde, "Rabbim bana ikram etti" der.
Ama onu deneyip rızkını daraltınca da, "Rabbim beni aşağıladı" der.
Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.
Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.
Haram helâl demeden mirası alabildiğine yiyorsunuz. Malı da pek çok seviyorsunuz." (Fecr, 15-20) "Yemin edip duran, aşağılık, daima kusur arayıp kınayan, durmadan söz taşıyan, iyiliği hep engelleyen, saldırgan, günaha dadanmış, kaba saba; bütün bunların ötesinde bir de soysuz olan kimseye mal ve oğulları vardır diye, sakın boyun eğme." (Kalem, 10-14) "Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan (bir şey) ölçüp aldıkları zaman, tam ölçerler. Fakat kendileri onlara bir şey ölçüp, yahut tartıp verdikleri zaman eksik ölçüp tartarlar.
Onlar, büyük bir gün; insanların, âlemlerin Rabbinin huzurunda duracakları gün için diriltileceklerini sanmıyorlar mı?" (Mutaffifin, 1-6) "Onlar cennetlerdedirler.
Birbirlerine suçlular hakkında sorular sorarlar ve dönüp onlara şöyle derler: "Sizi Sekar'a (cehenneme) ne soktu?" Onlar şöyle derler:
"Biz namaz kılanlardan değildik." "Bâtıla dalanlarla birlikte biz de dalardık." "Yoksula yedirmezdik." "Ceza gününü de yalanlıyorduk." (Müddessir, 40-46) "Çünkü o, azamet sahibi Allah'a iman etmiyordu. Yoksulu doyurmaya teşvik etmiyordu. Bu sebeple, bugün burada onun samimi bir dostu yoktur. Kanlı irinden başka bir yiyeceği de yoktur. Onu günahkârlardan başkası yemez." (Hakka, 33-37)
"Yığınla mal harcadım" diyor.
Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?" (Beled, 6-7) "Ey iman edenler! Allah'a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez." (Bakara, 264)
"Allah'ın kendilerine lütfundan verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır.
Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Ali İmran, 180)
"Allah'a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin.
Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez. Bunlar cimrilik eden, insanlara da cimriliği emreden ve Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimeti gizleyen kimselerdir.
Biz de o nankörlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır." (Nisa, 36-37)
"Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez.
Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!" (Lokman, 18-19)
MÜMİNLERİN BAZI ÖZELLİKLERİ
"Tövbe edenler (Taibun); ibadet edenler (abidun), Hamd edenler (hamidun); oruç tutanlar, Allah yolunda yola çıkanlar (saihun); rüku edenler (rakiun), secde edenler (sacidun); iyiliği emredenler (amirune bi'l ma'ruf); kötülükten sakındıranlar (nahune ani'l münker) ve Allah'ın koyduğu sınırları koruyanlar. (İşte bu) müminleri müjdele." (Tevbe, 112)
KALBİNİ YOKLA
Havanın çok soğuk olduğu bir gündü. Dışarıda donduran bir hava vardı. İnsanlar işlerine kaçışarak gidiyorlardı. Pencerenin önünde oturan Fazlı Bey dışarıyı seyrediyordu. Dışarıdan yoğurtçunun sesi geliyordu. 'Taze yoğurt var.' Fazlı Bey eşine seslendi. Hanım; bir tencere yoğurt alalım. Hanımı cevap verdi: Bey, yoğurda ihtiyacımız yok. Evde yoğurt var! Fazlı Bey cevap verdi: Hanım! Bizim ihtiyacımız yok ama belli ki yoğurtçunun ihtiyacı var. Baksana bu soğuk havada tam üç defadır buradan geçiyor." Başkasını düşünüyor musunuz? Çaresiz olanları imkanı olmayanı. Sessizce, kimse bilmeden, kimse görmeden onlara derman oluyor musunuz?.