İşte Anadolu İslamı’nın Kurani dayanakları
Tasavvuf erbabının da yola çıkarken unutmaması gereken kitaplarında sık sık hatırlattıkları bazı ayetleri manevi karnemizi oluşturmada ölçü yapabiliriz. Halkımızı davet ettiğimiz, Anadolu'nun temiz imanı şu ilkelere dayanır:
Yalnız Allah'a kulluk ederler:
De ki, "Ben dinimi O'na halis kılarak yalnız Allah'a kulluk ederim." (Zümer, 14)
Allah'ın rahmetinden ümit kesmezler:
Rahmetim her şeyi kuşatmıştır.
(A'raf, 156)
Salih amel işlerler:
Onun için her kim Rabbine kavuşmayı arzu ederse, salih amel işlesin ve Rabbinin ibadetinde O'na hiçbir şeyi ortak koşmasın.
(Kahf, 110)
Rahmetten ümit kesmezler:
De ki, ey günah işlemekle haddi aşarak nefislerine karşı cinayet işlemiş kullarım.
Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin.
(Zümer, 53)
Sadece Allah'tan korkarlar:
Şu halde eğer iman etmiş kimseler iseniz, onlardan korkmayın. Benden korkun.
(Ali İmran, 175)
Barınakları cennettir:
Rabbinin makamına varmaktan korkan ve nefsini kötü arzularından uzaklaştırana gelince şüphesiz onların barınağı cennettir. (Naziat, 40-41)
Allah'tan utanıp korkarlar:
Yalnızca benden korkun (Bakara, 40)
Çıkış yolunu Allah'ta bulurlar:
Kim Allah'tan korkarsa ona bir çıkış yolu gösterir. (Talak,2-3)
Allah'tan ilim isterler:
Allah'tan korkunuz. Allah size öğretir.
(Bakara, 282)
İyiyi kötüden ayırırlar:
Allah'tan korkarsanız, o size iyi ve kötüyü ayırt edecek bir anlayış verir.
(Enfal, 29)
Alim olanları tam bir haşyet duyar:
Allah'tan ancak alimler korkar.
(Fatır, 28)
Sadıklarla beraber olurlar:
Ey iman edenler. Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun. (Tevbe, 119)
Şerefi Allah'ta ararlar:
Allah kimi horlarsa artık ona ikram edecek yoktur. (Hacc, 18)
Topluca tevbe ederler:
Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe edin. (Nur, 31)
Allah'tan mağfiret dilerler:
Ey kavmim Rabbinizden mağfiret dileyin.
(Hud, 52)
Allah'tan bir nur edinirler:
O size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfeder. (Hadid, 28)
Rabbin ismini anarlar (Manevi halvet):
Hem Rabbinin ismini an, kendini her şeyden çekerek Rabbine yönel (Müzemmil, 8) Rabbin gayrisinden halvet ol!
Vesveseden Allah'a sığınırlardı:
Eğer şeytanın fitlemesi seni dürterse hemen Allah'a sığın. Çünkü O işitendir, bilendir. Takvaya erenler var ya, onlara şeytan tarafından bir vesvese dokunduğunda hatırlayıp hemen gerçeği görürler. (A'raf, 200, 201)
Sürekli danışırlar, tek karar vermezler:
İşleri de aralarında danışma iledir (Şura, 38) O Rahmandır.
Bunu bir bilene sor. (Furkan, 50)
Onlar Allah'tan razıdır, Allah da onlardan:
Allah onlardan razı oldu ve onlar da Allah'tan razı oldular. (Beyyine, 8)
Allah onları sevdi: Allah onları sevdi, onlar da Allah'ı sevdiler.
(Maide, 54)
Allah onları anar:
O halde beni zikredin. Ben de sizi anayım.
(Bakara, 152)
Sabrederler: Allah sabredenleri sever. (Ali İmran, 146)
Allah'ı sevmede iyilik yolunu seçerler:
Allah iyilik edenleri sever (Maide, 93)
Temizlenmeyi severler:
Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.
(Bakara, 222)
Şükür etmeyi severler:
O (Nuh) doğrusu çok şükredici bir kuldu.
(İsra, 3)
Allah'a tevekkül ederler:
Allah tevekkül edenleri sever (Ali İmran, 159)
Namazla arınırlar:
Doğrusu günahtan temizlenen ve Rabbinin ismini anıp da namaz kılan felak bulur.
(A'la Suresi, 14-15)
Nefsinin hevasını engeller:
Her kim de Rabbinin makamından korkmuş ve nefsini boş heveslerden men etmiş ise muhakkak onun varacağı yer cennettir. (Naziat, 40-41)
İyiliği emr, kötülüğü sakındırırlar:
Ey oğul! Namazı dosdoğru kıl. İyilikle emret, münkerden sakındır.
Sana isabet eden şeylere sabret.
(Lokman, 17)
Allah'a koşarlar:
O halde Allah'a koşun -firar edin- (Zariyat, 50)
Allah için bağışta bulunur, yedirir, içirirler:
Size ancak Allah rızası için yemek yediriyoruz. (Dehr, 9)
Kalpleri mühürlü değildir:
Onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar. (Tevbe, 87)
Fesadı, fitneyi sevmezler:
Allah fesadı sevmez. (Bakara, 205)
Böbürlenmezler:
Allah kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
(Hadid, 23)
Zalim değillerdir:
Allah zalimleri sevmez. (Ali İmran, 57)
Örnekleri Hz. Peygamber'dir (s.a.v.):
Andolsun ki, gerçekten Allah'ı, ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için size Allah'ın Resulünde güzel bir örnek vardır.
(Ahzab, 21)
Allah'a ve Resulüne itaat ederler:
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin ve Resulüne de itaat edin.
(Nisa, 59) Anadolu İslamı'nın dayanaklarını sunarken verdiğim ayetler, elbette örnekleme anlamındadır. Ayetlere bakışta zihinsel faaliyetimize bir yordam olsun diyedir. Elbette ihmal ettiğimiz yüzlerce ayet vardır. Zira Kur'an-ı Kerim'in hepsi, Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bütün yaşantısı bu sahih İslami anlayışın temelini oluşturuyor.
ALLAH RAZI OLMAZ!
Hz. Peygamber (s.a.v.) vücudunda ateşten yapılmış damga olan bir eşek gördü. Hayvanın vücudu ateşle dağlanmıştı ki başkası tarafından çalınmasın.
Ancak ne gerekçe ile olursa olsun hayvanlara eziyet edilmesini kabul etmeyen Hz. Resul'ün (s.a.v.) yüzü birden gerildi. Mübarek eliyle eşeğe işaret etti ve şöyle buyurdu:
Hayır! Elbette Allah bundan razı olmaz. Allah bundan razı olmaz.
ÖRTÜ VE ADAP
Son zamanlarda başörtülü olup edep ve bilgeliğiyle bu örtüyü tesettür fazileti içinde medyamızda temsil eden hanımefendiler çoğaldı. Burada edebi ve bilgeliğiyle iş yapan hanımefendilerin isimlerini sayacak olursak satırlar taşacaktır.
Fazilet timsali olan bu hanımefendiler başımızın tacıdırlar. Onlar örtüsünün, iman ve maksudun hakkını verenlerdir.
Ama bu hanımların yanında bunun adabına ve faziletine aykırı bir görüntü içinde seviyesiz tenkitler yapan, yüreğimizi inciten, sırf leke çalmak için, yazmış olmak için veya yazdırıldığı için dini alanda kişiler hakkında satır karalayanlar var. Hakikaten de satırı, kâğıdı, gözü karalayanlar.
Bunların verdiği zararını gayrimüslimler veya din tanımayanlar veremez.
İçimizdeki kalitesiz kalem erbabı, bilmediği, yanlış bildiği konularda neden yazar! Gıybet, haset, çirkin söz, karalayıcı söz ne kazandırır.
Yığınla zararlı program varken neden dini yapımları hedef alırlar? Kendileri hayatları boyunca ne yapmışlar? Ne fayda sağlamışlar.
Dini programların topluma yaptığı katkı ortada. Yüz binlerce insanın ibadetle, İslam'ın güzel temsiliyle, tahammülle tanışmasına vesile olan bu hizmetler, dini sosyolojik, psikolojik, moral ve manevi cephesi olan birer reçete sunar olmuştur. Milyonlarca kişinin kendini rehabilite etmek için bu programlara kilitlenmesi anlamsız değildir. Kendilerine yarım saat ekran teslim edilecek bazı sözüm ona uzmanların ortalığı nasıl taaffun edeceği iyi bilinmektedir.
Yüce Rabbimizden bizleri hasetçilerin, fitnecilerin, adapsız kişilerin şerrinden korumasını temenni ediyoruz.
Dini hizmetler artık sadece cami kürsüsünde verilen vaaz ve hutbelerle temsil edilemez.
Zira dine ihtiyacı olanlar çoğu kez cami dışındadır.
Onlara ulaşmak, onları toplamak, onların ilgisini dine yönlendirmek, cami dışında manevi bir hava estirmek ciddi bir uzmanlık ve gayret gerektirmektedir. İşe dışarıdan bakan, insanları dışlayan, insanların dini bilgisini alay konusu eden, nereye aidiyeti olduğu belli olmayan, kâfire müşfik mümine saldırgan bazı cahil kişilerin bu ayrımı yapmaktan aciz olduğunu ibretle görüyorum.
İtibarları yoktur. Getirileri de. Dedikoduya takılırlar. Kötü algının peşindedirler.
Başkalarına ulaşabilme niyetleri de yoktur.
Kutuplaşmadan beslenen ve insana rahmet ve merhamet nazarıyla bakamayan kişilerle bizim aynı anlayışı paylaşmamız mümkün değildir.
Dünyayı tanımıyorlar. İnsanları da... Halkın içinde değiller. Aykırı insanlara tahammülleri yoktur. Yumurta kabuğu içindeki gibidir. Bu insanlar dünyayı değil etrafındakini bilirler.
Bakın Yunus ne güzel demiş; "Kimseyi düşman tutmazuz ağyar dahi yardır bize. Adımız miskindir bizum, düşmanımız kindur bizim. Biz kimseye kin tutmazuz kamu âlem birdir bize." Satırlardan, kelamdan, kalemden, niyetlerden, sorgulanacağız. Yüce Allah'ın huzuruna müflis gitmemek umudumuzdur. Rabbim bize rahmet etsin merhamet etsin. Gönül yaralamamayı, kara çalmamayı, çirkinleşmemeyi, muarızla şöhret bulmamayı nasip etsin. Bizim kaç kişiye faydamız oldu, kaç kişinin kırılan umudunu tamir ettik, horlanan- şiddet gören kaç mazluma yardımcı olduk, kaç kişiye secdeyi öğrettik, imanı tanıttık, sevgili Nebi'yi (s.a.v.) tanıttık, uyuşturucudan vazgeçirdik, intiharın eşiğinden geçirdik, maddi-manevi yardımcı olduk, düştüğü yerden kaldırdık, bunun hesabındayız. Boş işlerle, boş kişilerle geçirecek zamanımız işimiz olamaz. Vesselam.
TÖVBEMİZE RİYA BULAŞTI
Neden bir olamıyoruz.
Neden tövbemizden haz alamıyoruz? Neden kılıçları bilemiş, kınları kırmışız.
Neden insanlara mezar kazmaya girişmişiz.
Birer kefen soyucusu gibi insanların mahremine, kalbine, cebine, niyetine el uzatmışız. Kısacası ümmet millet -bilincinden aşiret, kavmiyet belasına düşmüşüz.
Çünkü son senelerde aziz kitaba, kitabın sahibinin istediği gibi bakmıyoruz.
Kitap; 'Tefekkür edin' dedi, tenezzül etmedik.
Kitap; 'Namaz kılın' dedi, namaz kılanların önüne geçtik.
Kitap; 'kin tutmayın' buyurdu, kini din ettik.
Kitap; 'Fitne yapmayın' buyurdu, Fitneden beslenir olduk.
Kitap; 'İftira atma' buyurdu, iftirasız konuşamaz olduk.
Kitap; 'Müslümanın açığını arama' buyurdu, biz olmayan açığı var ettik.
Kitap; 'öldürme' dedi, biz öldürmeye planlandık.
Onun için tövbemize kibir, riya, tekebbir bulaştı.
ANNEMİN HAKKINI ÖDEDİM Mİ?
Adam Horasan'dan Mekke'ye kadar annesini sırtında taşır.
Bazen dinlenir, bazen sırtlanır.
Bazen yürür. Ama sonunda yaşlı annesiyle Mekke'ye varır.
Mekke'de Hz. Ömer'in oğlu Hz. Abdullah ile görüşür. Hz. Abdullah'a şu soruyu sorar:
"Ben Horasan'dan Mekke'ye kadar annemi sırtımda taşıdım.
Annemin hakkını ödemiş sayılır mıyım?
Hz. Abdullah cevap verir:
Hayır! Sen bırak annenin bütün hakkını ödemeyi, annenin seni doğururken çektiği bir sancının hakkını bile veremedin.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)