Müslümanlardan rövanş alınıyor
Müslümanlar vahyi kirletmiş anlayışların payandası olmadığı, imanlarını muhafaza etmeye çabaladıkları, dinlerini mezat yapmadıkları için bu tür hareketlerle cezalandırılıyorlar. İslam beldelerinde şehirler yıkılıyor. Milyonlar göç ediyor. Güçler yok ediliyor. Bu elbette tarihle bir hesaplaşmadır. Çağdaş dünyada savaşlar böyle yapılıyor. Direkt değil, dolaylı. Bir elbise biçiliyor. Müslüman gençlerin ruhlarına yeni bir elbise biçiyorlar ve diledikleri forma göre düşünmelerini -hadiseleri kurgulayarak- sağlıyorlar.
Bu şu demek değildir: Müslümanların hiçbir kusuru yok. Elbette ki Müslümanların büyük hataları, kusurları var. Müslümanlar yıllardır evlatlarını sapkın ve azgın - oryantalist saldırılara karşı bilinçlendirmiyorlar.
Bu oyunu bozmak lazım. Gençlere sahiplenerek. İslam beldelerinde Nebevi rahmeti, sevgiyi, Anadolu Müslümanlığında ortaya çıkan af, merhamet, hoşgörü, uhuvvet, bilgi, vicdan, akıl ve tarihi tecrübeyi yeniden kurarak. Geç değil. Güç de değil. Yeter ki doğru insanlar, doğru yerde, doğru zamanda, doğru olan projelerde buluşup büyük bir 'emri bi'l maruf ve nehyi ani'l münker' hamlesi başlatsınlar.
İYİLİK DE KÖTÜLÜK DE KAYBOLMAZ
Denilir ki Zunnuni Mısri kuşlara darı, arpa serperek karınlarını doyuran bir ateşperest kadın görür. Kadına der ki; "Sen bu kuşları doyurmakla ahiretinde bir fayda göremezsin. Çünkü öncelikle kuşların sahibi olan Yüce Allah'ı doğru tanıman gerekir. Sebeplerin sebebini bilmeden sebeplerle yol alamazsın. Böyle olunca, kuşlara gösterdiğin ikram ve vicdandan ahretinde bir fayda sağlayamazsın."
Kadın der ki; "Ben bir şey bilmiyorum. Bu darıları bunlara serpiyorum ve kendi yarattıklarını böyle doyuruyorum. Faydası olur mu, olmaz mı bilmiyorum."
Zünnuni Mısri sonra kadından ayrılır ve yoluna gider. Daha sonra Mekke'ye hacca gider. Bir de ne görsün, kuşlara darı atan ateşperest kadın Kâbe'de tavaf yapıyor. Kadın da Mısırlı Zünnun'u görür ve tanır. "Beni tanıdın mı" der. Zünnun "tanıdım" der. Kadın: "O kuşlara yem vermekle bir yere varamazsın demiştin. Bak, ben onun yarattıkları olduğu için o kuşlara merhamet ettim, o da beni İslam'la şereflendirdi. Ve işte şimdi Mekke'deyim. Kâbe'yi tavaf ediyorum."
***
Evrende hiçbir iyilik kaybolmaz. Yeter ki Allah için yapılsın. Dert, niyet, gaye Allah olsun. O zaman Allah kendi rızasını gözetene bütün cömertliğiyle karşılık verir. Kim Allah'tan daha cömert olabilir ki?Kötülük de böyle. Evrende kötü hiçbir amel, söz, niyet, iş kaybolmaz. Sema tarafından kayda alınıyor. Gün geldiğinde bütün kayıtlar önümüze konacak.
ÖLÜYE YASİN OKUNUR MU?
Bu sorunun fıkhi boyutunu tartışmayacağım; bu başlığın altında bir vatandaşın bu soruyu bir din adamına, ilahiyatçıya sormasını anlarım. Vatandaş bu soruyu merak edebilir. Benzeri soruları da sorabilir. Belki çoğumuzun; bu da sorulur mu, diyeceği türden sorular da sorulabilir. Vatandaş merak etmiştir, tatmin olmak istiyordur ve neticede ihtiyacı olanı soracaktır. Elbette kimse bu soruya sınır veya yasak koyamaz cevabına da aynı şekilde yasak koyamaz. Buraya kadar kimsenin itirazı olmasa gerek.
Ama doğrusu birkaç ilahiyatçının saatlerce "Ölüye Kuran okunur mu; Yasin okunur mu" sorusuna cevap aramasını ve bunu TV'de dillendirmesini anlamakta zorlanıyorum. Bu Fatih'in İstanbul'un önüne geldiğinde Hıristiyanların meleklerin cinsiyetini tartışmasına benzemiyor mu?
İslam âlemi sıkıntı içinde. Yeni dini gruplar çıkıyor. Hiçbir aklın, vicdanın kabul etmeyeceği terör faaliyetleri ortaya saçılıyor. Bazıları bu feci manzarayı İslam'a mal etmek için büyük bir çaba içinde. Hz. Peygamber'i (s.a.v.) dışlayan bir deist din anlayışı -Kuran-ı Kerim'i dahi sorgulayan- kapkara bir bulut gibi şerlerini üstümüze akıtmak üzere.
Ölüye Yasin okunur mu? Kuran-ı Kerim ölüye inmemiş? Dirilere inmiş. İyi de, Kuran-ı Kerim dirilere inmemiş diyen yok ki! Neticede Yasin Yüce Rabbin vahyidir. Kişi ölüsüne dilerse kendi diliyle dua eder, dilerse yüce kitaptan bazı ayetleri tefekkür ve ibret niyetiyle okuyup onunla dua eder. Buna engel olan ne! Saatlerce bunu konuşup Müslümanların devasa problemlerini görmemek, sıkıntıya teşhis koymak yerine tarihi sorgulamak, büyük imamlara hakaret etmek, hadis ulemasını küçümseyecek iğreti cümlelerle yeni yaralar açmak neyin nesi? Yasin'i mezarlardan kaldırın. Neyi çözeceksiniz?
SARSICI BİR HADİS
Efendimiz şöyle buyurdu:
"Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız belki bir gün dostun olabilir." (Tirmizi, Birr, 60)
Bu nebevi ikaz şu ayette de uygundur:
"İyilikle kötülük bir olmaz. O halde sen kötülüğü en güzel bir şekilde uzaklaştırmaya bak. Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi, candan, sıcak bir dost oluvermiştir." (Fussilet, 34)
Hayata bu pencereden bakmalı değil miyiz?
Lütfen sağınıza ve solunuza bakın. Bazen çevrenizi değiştirin. Yoklayın. İmam Şafii "İnsanları değiştirmekte fayda vardır. Bazen terkte rahat vardır" der.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)