Ölüm en iyi nasihat
Dünyaya gelen her canlı avucunun içinde ölüm tarihiyle doğar. Bu tarih şaşmaz. Ne bir saniye öne ne de arkaya gider. Ölüm için vesileler yazılmıştır. Kimi için hastalık, kimi için kalp krizi, kimi için ise yaşlılık. Bu Yüce Allah'ın şaşmaz kuralıdır. Ama her ne olursa olsun ölüm soğuktur. Sarsıcıdır. Beklenmedik anda gelebilir. Hesabımızı boşa çıkarabilir. Sıra tanımaz. Bahane dinlemez. Aracı kabul etmez. Ölümü 'en iyi vaiz'olarak nitelendirmiş bazı âlimler. Derin bir gaflete bürünmüş nice gönüller ölümle ayılırlar. Kendilerine gelirler. Kendileriyle hesaplaşırlar. Bir dönüm noktası bile olur bazıları için ölüm.
Hz. Peygamber (s.a.v.), "İnsanlar uykudadırlar. Ölünce uyanırlar" buyurmuş. Bu elbette ki dünyada bütün iletişim aygıtlarını Yüce Yaratan'a kapatanlar içindir. Onlar etraflarını görmeyen ve ne olup bittiğinin farkında olmayan bir ceset gibidirler. Ölüm onları berzah -kabir- âlemine taşıyınca görmediklerini görmeye, işitmediklerini işitmeye başlarlar. Uyanırlar. Ama ibadete ve tövbeye değil, ölüme uyanırlar. Hesaba uyanırlar. Yeniden bir şans isteseler reenkarnasyon masalı gibi onlara 'heyhat, sıranızı savdınız' denir. Hayattayken o şans çoktu derler. Nietzsche'nin dediği gibi, "Ölümün son iyiliği bir daha ölümün olmamasıdır".
Mevlânâ ölümü; "Yaratılmışın yaratanına ulaşması" olarak tanımlamış. Doğrudur elbette ama yaratılan, yaradılışının farkındaysa ölüm ürkütücü olmaz. Ölmeden önce ölmek lazım. Azgın nefsi, alçaltan duyguları, boş avuntuları öldürmek lazım ki ölüm anında ölen sadece şu fiziki beden olsun. Ruh ise yücelsin. Şirazi'nin, "Allah'ım! Sen beni kaldır ki kimseler yıkamasın" dediği mertebeye ulaşsın. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) bazı savaşlardan sonra şehit olan arkadaşları için kullandığı, "Melekler onları yıkıyorlardı" sözü, sınırlarını hiçbir faninin çizemeyeceği bu metafizik âleme ait bir kapı aralamasıydı sadece.
Bir büyük İslam âliminin vefatından kısa bir süre önce, "Bütün perdeleri kapatın. Ne güneş lazım bana ne kâinatın ışığı. O burada! Her taraf o kadar aydınlık ki. Perdeleri kapatın. Ve çekilip gidin. Beni O'nunla yalnız bırakın" dediği manevi hali yaşamak bizlere belki zor nasip olur. Bugün istedim ki vefatından sonra rüya âleminde dostlarına mesaj yüklemiş büyüklerden bir demet sunayım. Rüya elbette bağlayıcı değildir. Fıkhi bir sonuç içermez. Ama mutlaka ibret taşır.
ÖLENLER KONUŞUR MU?
İşte İbn Ebi Dünya'nın Kitabül Menamat adlı eserinden bir bölüm:
- Sahır diyor ki; ölümünden sonra rüyamda Abdullah Bin Mübarek'i gördüm. Sen ölmedin mi dedim. Öldüm dedi. Rabb'in sana ne yaptı dedim. Şöyle dedi: Bizi öylesine bir afla karşıladı ki, bağışlanmadık günah bırakmadı. Sordum: Peki Süfyanı Sevri ne yaptı: Sorma, sorma dedi. O Allah'ın peygamberlere, sıddıklara, şehitlere ve iyi insanlara verdiklerine kavuştu.
Cerir diyor ki: Rüyamda Ameş'i gördüm. Dedim ki: Haliniz nasıldır? Dedi ki: Bağışlanma, bağışlanma. Rabbim bizi affetmeseydi helak olacaktık.
Abdullah Şahim'i rüyada görüldü. Soruldu ona. Ölümden sonra sana en çok yarayan amelin hangisiydi? Abdullah rüyada avucunu yere doğru indirdi, kaldırdı ve yine indirdi. Sonra şöyle dedi: Tevazu, tevazu. Bundan daha iyisini görmedim. Salih insanlardan birisi ölümünden sonra rüyada görüldü. Onu rüyada gören sordu: Kabirde sana en çok yarayan neydi? Kuran okumak cevabını verdi. Tekrar sordu: Kuran'ın hangi ayeti daha çok sana fayda sağladı. 'Ayet-el Kürsi' dedi. Rüyada gören sonra şunu sordu: Bize bir tavsiyen var mı? O vefat eden şöyle dedi: Keşke sizin yerinizde olsaydık da bol bol ibadet yapsaydık. Siz ibadet yapabilecek haldesiniz ama kıymetini bilmiyorsunuz. Biz kıymetini biliyoruz ama ibadet edebilecek şansı kaçırdık. İbadet yapmamıza müsaade yok.
İbni Abbas anlatıyor: Bir gece rüyamda Hz. Peygamber'i (s.a.v.) gördüm, mübarek saçında ve yüzünde toprak vardı. Rengi solgundu. Elinde bir kavanoz vardı. İçinde de kan vardı. Rüyada sordum: Ey Allah'ın elçisi, bu kan nedir? O üzgün bir şekilde cevap verdi: "Hüseyin'in (torunumun) ve arkadaşlarının kanıdır". Uyandım. Sonra öğrendim meğer o gün Hz. Hüseyin ve aile fertleri Kerbela'da şehit edilmişler.
Meşhur mutasavvıf metafizik âleminin büyük ustalarından Bişr, ölümünden sonra rüyada görüldü. Rüyayı gören Ebu Nasr sordu: "Allah sana nasıl muamele etti"?. Bişr dedi ki: Bana o kadar lütfetti ki utandım. Hatta cenazeme katılanları bile affetti. Temimi ölümünden sonra rüyada görüldü. Dediler ki "Allah sana nasıl davrandı?" Dedi ki "beni affetti. Sadece Allah'a olan sevgim beni kurtardı." Bir başkası da şöyle diyordu: "Bütün amellerim yüzüme çalındı. İçlerinde riya gösteriş varmış. Sadece gece yarıları, herkes uyurken yaptığım secdeler beni kurtardı."
Burada büyüklerin halinden sadece bir demet sundum. En azından kendimizi teraziye koyabilme imkânı tanısın diye. Ama şunu çok iyi biliyorum ki, ahirete yolcu ettiğimiz tanıdıklarımız bugün konuşabilseler, o âlem hakkında bizlere fısıldayabilseler yukarıda aktardığım rüyalardan farklı şeyler söylemeyeceklerdir.
BÜYÜKLERİN DUALARI
Uhud Savaşı sonrası Peygamberimiz (s.a.v.)'in duası
Allah'ım! Hamdın tamamı sana aittir. Senin ihsanına kimse karşı çıkamaz. Senin tuttuğunu da kimse alamaz. Sapıttığını kimse hidayete erdiremez. Hidayete erdirdiğini de kimse sapıtamaz. Verdiğini kimse engelleyemez ve engellediğini de kimse veremez. Uzaklaştırdığını da kimse yaklaştıramaz. Allah'ım bize bereket, rahmet, fazl ve rızkını ihsan eyle…
Allah'ım! Değişmeyen ve zeval bulmayan nimetini istiyorum. Allah'ım! Yokluk gününde yardımını, korku gününde emniyetini istiyorum.
Allah'ım! Bize verdiğin ve vermediğin şeylerin şerrinden sana sığınırım.
Allah'ım! Bizleri Müslüman olarak öldür ve Müslüman olarak dirilt. Bizi aldatılmadan ve zelil olmadan salihler zümresine ilhak eyle.
Allah'ım! Peygamberlerini yalanlayıp senin yolundan insanları alıkoyanları da helak et. Azabını ve cezanı onların üzerine indir. Allah'ım! Kendilerine kitap verilen kâfirleri helak et."
BİR AYET
"Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lânet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır." (Nisa – 93)
BİR HADİS
"Bir kişinin din kardeşini üç günden fazla küs bırakması, helâl değildir. Bir halde küslük ki, iki mü`min biribirine kavuştukları zaman birisi yüzünü şu tarafa çevirir, öbürüsü öte tarafa çevirir. Halbuki iki müminin hayırlısı şu önce selam vermeye başlayandır." (Buhari)
BİR SEVAP
"Sizden biriniz abdestli olduğu halde namaz kılacağı yerde beklediği müddetçe melekler kendisine dua ederler ve şöyle derler: Allah'ım onu bağışla! Allah'ım ona merhamet et."
SORU - CEVAP
Ehli kitap diye adlandırılan Yahudi veya Hıristiyan bir kadınla evlenmenizde dinen bir sakınca yoktur. Gayrimüslim olan eşinizin ahlakınıza, görüşlerinize bakıp Müslümanlığı seçmesi çok güzel bir şeydir. Ancak dine girmesi için zorlamanız doğru değildir.
Dini nikah sırasında kadının regl olması veya abdestsiz olması nikaha zarar vermez. Erkeğin abdestsiz olması da bir problem oluşturmaz.
Yıkanmış olan ölüye bakmak sakıncalı değildir. Ancak ölünün ölümle beraber yüzü bozulmuş, çirkinleşmiş veya bakılamayacak hale geldiyse bu durumda bakmak caiz olmaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Büyük Rus yazar Tolstoy’un İslam ve Peygamber hayranlığı (22.11.2024)
- Dindarlık zayıflıyor mu? (15.11.2024)
- Büyük yazar Victor Hugo’dan Hz. Muhammed şiiri (08.11.2024)
- Vefasız insanlar olduk (01.11.2024)
- Mısır’dan izlenimler (25.10.2024)
- Kendimizi sorgulayalım (18.10.2024)
- Hayırlı evlat yetiştirelim (11.10.2024)
- İslam’a sistematik saldırı yapılıyor (04.10.2024)
- Süte su katınca bozulduk (27.09.2024)
- Ahir zamanda neler olacak?.. (20.09.2024)